Paylaş
Dokunsanız kırılacak kemiklerine inat...
Engeli için ‘Doğa ananın şakası’ deyip, geçti.
30 yıllık hayatında belki çok kırıldı.
Ama hiç eğilmedi.
3 kitap yazdı.
Anadolu’yu karış karış fotoğrafladı.
Üstüne bi de sergi açtı.
Dahası...
Ankara’da nerede sosyal sorumluluk projesi var.
Tekerlekli sandalyesini oraya sürdü.
*
İşte öyle bi gün daha.
20 gün önce...
Batıkent Batı Sitesi Mahallesi’ndeki evinden çıkan Elif Gamze Bozo’nun tekerlekli sandalyesinin ön tekeri...
Yol ortasındaki mazgalın arasına girdi.
Yere fırladı.
Sonrası cam gibi vücudundaki, can kırıkları:
Diz kapağında çıkık, sol bacak ve sağ kolunda kırıklar...
Ölümden dönen Elif Gamze, şimdi evinde acılar ve alçılar içinde yatıyor.
Geçmiş olsun için aradım.
Kadere meydan okuyan yüreği ve güçlü sesiyle o en zor zamanlarında bile engellilerin yaşadıkları zorluklara dikkat çekiyor.
Elif Gamze’nin yerel yöneticilere sitem dolu mesajı şöyle:
“Toplum duyarsız, devlet duyarsız. Bu yüzden benim engelim kapıdan dışarı çıktıktan sonra başlıyor. Yerel yönetimler -yöneticiler- bir defaya mahsus 24 saat kendilerini engellilerin yerine koysunlar. (Engelli kalsınlar demiyorum) Gözlerini kapatıp bastonla gezsinler. Sarı şeritlerden yürümeye çalışsınlar. Tekerlekli sandalyeye oturup, kentin merkezi Kızılay’a gitsinler. Otobüse binmeye çalışsınlar. Bu duyguyu yaşamalarını istiyorum. Görecekler ki engelli olan ben değilim. Şehir engelli.”
Elif Gamze, mazgal için ASKİ’ye dava açmaya hazırlanıyor.
ELİF GAMZE BİZİM KRİSTAL PARÇAMIZ
Elif Gamze Bozo’nun yaşadığı olayı Burada Okur Yazar’a M. Oğuz Mucurluoğlu yazdı. Doğuştan el ve ayaklarını kullanamayan, dişleriyle tutunduğu hayatına 4 kitap (2’si basılmak için destek bekliyor) ve 4 üniversite sığdıran Mucurluoğlu, iletisinde şunları kaydediyor:
“Elif Gamze Bozo bizim kristal parçamız... Onun düşmesine neden olan her şey ölüm sebebi demektir. İşte sırf bu yüzden bile olsa; sorumlular ‘ölüme sebebiyet’ten suç işliyorlar. Sevgili kardeşim şimdi alçılar içinde. Prangalanmış olarak yalnız ve sadece yatıyor. Eli-kolu bağlı olarak yaşamayı bilmeyenler, bu durumu ne anlayabilirler ne de hissedebilirler. Keza yöneticilerimiz sırf bu sebeple olayları ve olaylara neden olan materyalleri yok kapsamında saymaktadırlar. İlgili kamu kuruluşları öncelikle olarak bu duruma el koyarak çözümlemeleri gerekmektedir. Biricik kristal parçası Elif Gamze Bozo kardeşim, yaşadığı durumu ‘hak arama mücadelesi’ne çevirerek, örnek olacak bir harekete hazırlanıyor. Çünkü bu hayatın bu kadar ucuz ve değersiz olmadığını düşünüyor ve olmadığına inanıyor... Gelin sizler de tutun bizim elimizden.”
DEMİR TUZAĞINA PET ŞİŞELİ ÖNLEM
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Yeni Zafer Çarşısı’nın önünde yapılan kaldırımda açıkta bırakılan demirler büyük tehlike saçıyor. Açıkta bulunan demirler yüzünden yolda yürüyen bir kadın düşerek kötü bir şekilde yaralandı. Pet şişeyle önlem alınan demirlerin bir an önce kaldırılması gerekiyor.
GECEKONDUMDA TİNERCELER YAŞIYOR
Altındağ’ın Gültepe Mahallesi’nde (namıdiğer Çinçin), Cebeci Asri Mezarlığı’nın birinci kapısı karşısında babamdan kalma, tapulu bir gecekondumuz var. Zaten o bölgede yıkılmayı bekleyen bir avuç (2 ada) yer kaldı.
Şu anda benim gecekondumda tinerceler yaşıyor. Ama kimse çıkaramıyor. Altındağ Belediyesi’ne, ‘burayı yıkın’ diyorum, ‘Yıkamıyoruz içindekiler nedeniyle can güvenliğimiz tehlikede’ deniliyor. Elektriği kestirdik. Amma velakin hala yaşıyorlar. Yani evim zapt edilmiş durumda. Ben o evde doğdum, büyüdüm. Oradaki liseden mezun oldum. Yıllarca İngilizce öğretmenliği yaptım ve şimdi 60 yaşında emekliyim. Bu sorunu Cumhurbaşkanlığı’na da yazdım.
Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, evet başarılı biri. Ama halen bu konuyu neden çözümü kavuşturamıyor, anlamış değilim...
N.H.-Emekli Öğretmen
KISA... KISA...
* Etimesgut Oğuzlar Mahallesi’nde, 1564 ile 1573’üncü sokakların kesiştiği kavşakta her ay yaralanmalı ve maddi hasarlı kaza yaşanıyor. Vatandaşlar olarak, söz konusu kavşağın yer aldığı noktadan yolun karşısına geçerken tedirgin oluyoruz. Ölümlü kazalar olmadan tedbir alınmalı.
Ayhan BAYIRLI
* Çankaya Balgat’taki Osmanlı Camisi’nin hoparlörlerinden çıkan ses çok yüksek. İki küçük çocuğum sabahları korkup, ağlayarak uyanıyor. Ezan, kulaklarımıza derinden gelen uhrevi bir ses mi olmalı, yoksa hoparlörlerden alabildiğine bağırılan, rahatsız edici seviyeye ulaşan bir ses mi?
Leyla DEMİR
Paylaş