Okurlar hep şöyle dert yandı:
“Ne olacak bu metronun hali?”
*
Şikâyetin öne çıkan 2 nedeni vardı:
* Aktarma yapma zorunluluğu.
* 3 vagonlu tren setleri.
*
İHBAR: Kendini ana yola atmaya çalışan isyankâr kaldırım taşları.
*
Cadde-sokak kesişimlerinin kaderi bu galiba.
‘Taş yerinde ağırdır’ sözü yerine...
Kaldırım taşlarında sürekli bir ‘isyan’ hali var.
*
Peki neden?
*
Bu sorunun yanıtını...
İsminin gizli kalmasını isteyen bir okurumuzdan gelen ileti açıklıyor.
Hatta.
Cevaplanmayı, üzerinde düşünmeyi ve en önemlisi de çözüm bekleyen yeni soru(n)ları da beraberinde getiriyor.
*
Defalarca yazdık.
Hatta en son ağustos ayında “Bu ayıba kim dur diyecek?” diye sormuştuk.
Akabinde Ankara Valiliği açıklama yaptı.
Ve -özetle- şöyle dedi:
“Ankara Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce, Ankara Kalesi’nde kale duvarlarına yazılan yazıların silinmesi, çevre temizliğine özen gösterilmesi, kale duvarlarının onarılması, gereken yerlere güvenlik için bariyer veya korkuluk konulması ve özel güvenlik eleman sayısının artırılması amacıyla ilgili kurumlara gerekli yazılar yazılmıştır. ... Bu çerçevede özellikle ilimiz için cazibe merkezi olan tüm tarihi eserler ile ilgili çalışmalar Ankara Valiliği’nce hassasiyetle yakından takip edilmektedir.”
Vatandaş...
Bakmış olacak gibi değil.
Çözümü kendi üretmiş.
Parkta, bahçede oturulan bankı getirmiş.
Durağa kondurmuş.
*
Tabi bir de An’kara kış’ var.
Hani şu ‘Yakıyoz yakıyoz ısınamıyoz’ ayları.
Dışarıda rüzgâr keser, ayaz süründürür.
Sobalı eve odun, kömür...
‘Gaz’a basan kombiye de doğalgaz dayanmaz.
*
Bu yüzden kış aynı zamanda...
Yani 30 Ekim’de saatleri geri almadık.
Ancak.
Hayatımızdaki birçok elektronik cihaz kendini geri alınca...
Aramızda 1 saatlik zaman farkı oluştu.
*
Bazılarını manuel düzelttik.
Ankara’da artık kronik’leşen...
Ve daha da kötüsü kanıksadığımız ‘kaldırıma park’ sorunu için bu kez:
* Kentin gerçek sahibi önce yayadır.
* Kaldırımlarsa yayanındır.
Filan deyip, hatırlatmalar yapmayacağım.
Çünkü yıllardır...