PaylaÅŸ
O köklü geleneği.
Sabırla örülmüş kültürü.Â
Saygıyla beslenmiş görgüyü.
İnançla kuşanmış güveni...
Antalya’da bir Anadolu düğününde buldum umudu.
Köyünden dünyaya açılan bir Kardelen’in hikâyesini gördüm gelin diye.
Telli duvaklı bir sadakatti adı.
Köy meydanında odun ateşinde pişen kuru fasulye pilavı...
Kaçırdım.
Oysa o sevgi kazanından bir kaşık almak isterdim.
YetiÅŸemedim...
Sabah, inanç atlasımızın en güzel dualarını dinledim Ali İhsan Hoca’dan...
Kalp mesafesinden gelen en güzel dilekleri duydum sureler halinde.
Adem Babamız ve Havva Anamızın tarihinden bir nefes aldık imam nikâhında.
Akşam, dünya hukukunun törensel heyecanıydı.
Evlilik cüzdanı...
Halaylar... Türküler... Zeybek, horon...
Bembeyaz bir gelinliği bize doğru taşıyan tertemiz bir kalbin dekoruydu Hafize.
Kimsenin kimseyi kılık kıyafetiyle, üslubuyla, inancıyla tanımlamadığı bir Anadolu düğünü.
Yalnızca saygı ve hoşgörü var.
Gülen gözlerin, hasretle açılmış kolların, misketin, hüdaydanın harman olduğu bir düğün.
Anadolu insanının o görkemli duruşuyla...
Efsanelere ayarlı yürüyüşüyle, kalp gözünden bakışıyla...
El öpmenin şövalyece onuruyla...
Büyüğün önünde diz çökerek yükselen bir gençliğin farkıyla...
Bir daha anladım ki, Anadolu yalnızca bir coğrafyanın adı değildir.
Anadolu en umutsuz anında bile, yepyeni umutların yeşereceği bir kültür atlasıdır.
Bir daha anladım ki, Erzurum, Sivas ve Amasya kongreleri yalnızca bir toplantı değildir.
Umudun Anadolu’daki aşısıdır.
O muazzam geleneğin, kahramanlığın, Mevlana’dan Yunus’a Fatih’ten Mustafa Kemal’e kadar çizilen en ulvi resmidir.
O yüzden diyorum ki, eğer biraz umutsuzsan, biraz kırgınsan, biraz moralin bozuksa...
Bir Anadolu düğününe Tanrı misafiri ol.
Anlarsın...
PaylaÅŸ