Paylaş
Sabah, Türkiye’nin Nursultan Büyükelçisi Ufuk Ekici’nin kahvaltı daveti.
Öğle saatlerinde yine Büyükelçi Ekici’nin daveti üzerine Azerbaycan’ın Kazakistan Büyükelçiliği’nde Hocalı katliamının 30’uncu yıl anma töreni...
Şu tesadüfe bakın ki...
Aynı saatlerde Rixos Otel’in lobisinde Ermenistan Başbakanı Paşinyan’la burun buruna geliyoruz.
Hemen arkamızdan Kırgız Devlet Başkanı geçiyor...
Astana’da müthiş bir trafik var...
Ve elbette konu Rusya’nın Kiev’e saldırısı...
Gördüğüm manzara şu:
Bu coğrafyadan Rusya’ya karşı bir ses çıkmaz... Çünkü tamamı Rusya etkisi altında.
Yani Batı’dan gelen yaptırımlar bu coğrafyaya uğramaz...
Peki Türkiye ne yapacak?
Türkiye ile Rusya’nın enerjiden tarım ürünlerine, turizmden askeri alana kadar çok önemli işbirlikleri var.
Peki Türkiye yaptırım kararlarına uyarsa ne olacak?
Türkiye’nin turizm gelirlerinde en büyük potansiyel Rusya’dır.
3 numarada ise Ukrayna var.
Doğalgaz yaptırımlar içine girer mi?
Türkiye’nin domates ihracatı ne olur?
Bütün bunları topladığımda benim aldığım izlenim şöyle:
- Türkiye yaptırımlardan kendisinin ayrı tutulmasını isteyebilir.
- İran’la birlikte Türkiye’nin komşularının Batı yaptırımıyla kuşatılmış olduğunu görüyoruz.
- Bu da Türkiye’nin yaptırımlardan kendisini ayırma talebine haklılık kazandırır.
Yani...
Eğer Batı, kınama açıklamalarıyla, olayı yaptırım boyutunda tutarsa bundan en büyük zararı Türkiye görecektir.
Ayrıca yaptırımların süresi de belli olmayacağı için...
Türkiye bunu kabul edemez.
FIRSAT OLABİLİR
Böyle baktığınızda Batı vizesi kapanan Rus turistlerin, Türkiye’ye yönelmesi bile beklenebilir.
Yine Türkiye’den yapılacak tarım ürünleri ihracatı artabilir...
Elbette bütün bunların olması krizin ne şekilde devam edeceğine bağlıdır.
TÜRKİYE ‘SAVAŞ’ TANIMLAMASI YAPARSA
Sohbetimiz sırasında Boğazlar konusunu konuşurken bir ara Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, danışmanı Koray Ertaş’a dönüyor:
“O konudaki çalışmayı tamamladınız mı?”
Çalışma, Ukrayna’nın Boğazlar’ın Rus askeri gemilerine kapatılması talebiyle ilgiliydi.
Yani...
Rusya’nın saldırısı bir “savaş” olarak tanımlanabilecek miydi?
Şöyle de sorabiliriz.
Rusya, Ukrayna’yı “işgal” eden bir güç mü?
Yoksa bağımsızlığını ilan eden iki cumhuriyetin talebi üzerine oraya gitmiş bir barış gücü mü?
Şimdi elbette çok rahat bir şekilde “Ne barış gücü, işgal var” diyebilirsiniz.
Ama diplomasi öyle işlemiyor...
Uluslararası hukuk açısından kavramlar ve tanımlar önemli oluyor.
Türkiye’nin Rusya’ya karşı Boğazlar’da böyle bir karar alması yine risk demektir.
Yani...
Batı, bir yandan yaptırımlarla...
Diğer yandan Montrö üzerinden Türkiye’yi ekonomik ve askeri açıdan çok zor durumda bırakacak dayatmalarla gelirse...
Türkiye elbette kendi konumunu düşünmek zorunda kalacaktır.
Örneğin:
Rusya bir denizaltısını Karadeniz’den Akdeniz’e indirmek üzere Boğaz’dan geçirmek isterse...
Türkiye “savaş” tanımı yapsa bile denizaltının kendi üssüne dönmesi nedeniyle geçiş iznini vermek zorundadır.
Çünkü Rusya, Saint Petersburg’daki bir limana gidiş izni isteyebilir...
Bu durumda Karadeniz’den Akdeniz’e inmesi ya da Akdeniz’den Karadeniz’e geçmesi konusunda Rus savaş gemileri engellenemez...
Çünkü Montrö’ye göre üslerine geçiş hakları var...
Sonuç olarak...
1) Batı, NATO’ya alma sözü verdiği Ukrayna’nın uğradığı işgale karşı yalnızca kınama açıklamaları yaparsa...
2) Batı, süresi belli olmayan yaptırım kararları alırsa...
3) Batı, Türkiye’nin Boğazlar’ı Rus savaş gemilerine kapatmasını isterse...
Türkiye en büyük zararı görecek ülke olarak kendi yararına bu taleplere uymayabilir.
Doğrusu da budur...
Paylaş