Bu tesis bir ABD yatırımı...
ABD bu tesise 200 milyon dolar yatırmış. Açılışı için de büyük bir tören yapılıyor.
Bir tarafta ABD Büyükelçisi Halilzad, yanında Barzani.
Kurdeleyi birlikte kesiyorlar.
ABD Büyükelçisi konuşuyor:
"Tanrı’ya şükür ki Kürdistan’da şiddet yok."
AÇIKÇA SÖYLEDİ
Ve devam ediyor:
"Tanrı’ya şükür ki, şiddetin olmadığı Kürdistan’da Kürtler, rejim değişikliğiyle ortaya çıkan fırsatları değerlendirebiliyor."Evet, ABD’nin Büyükelçisi Erbil’de Barzani’nin yanında 200 milyon dolar yatırım yaptığı su arıtma tesisini açarken aynen böyle diyor...
Hiçbir şekilde hamaset yapmak istemiyorum ama; o bu sözleri söyledikten 6.5 saat sonra
"Şiddetin kol gezdirildiği" Diyarbakır’ın Dicle’sinde PKK’nın döşediği bir mayın patlıyor..
Tanju Çankaya,
Emrah Çetin ve
Muharrem Yalçın şehit oluyor...
Gencecik vatan evlatlarının şahadete yükselen ruhları, üzerimize zifir yüklü bulutlar gibi kapanıyor...
Nice vatan evlatları gibi analarının, sevgililerinin, umutlarının kıyısından alıp,
"şiddetin kol gezdirildiği" topraklarda bayrağa sarıyoruz onları...
Ve ABD Büyükelçisi’nden sonra Barzani alıyor sözü:
"Irak yönetimi kontrolü sağlayana kadar ABD buradan çekilmemelidir..."Evet işte durum bu...
Bütün gerçek ABD Büyükelçisi’nin ağzından kendi deyişiyle
"Kürdistan"da açıklanıyor...
200 DOLAR BURS
Devam edelim.
Daha önce yazdım...
İstanbul’daki Tatilya eğlence Merkezi Kuzey Irak’a, Erbil’e taşındı.
Bu yaz Diyarbakır’dan, Hakkári’den, Şırnak’tan belediyeler çocuklar için oraya "Tatilya turu" düzenlerlerse şaşırmayın.
Çünkü ABD Büyükelçisi Erbil’de söyledi:
"Tanrı’ya şükür ki Kürdistan’da şiddet yok."
Bütün Irak yanıyor. Bir zamanların
"Masal kenti" Bağdat kan ağlıyor. 600 bine yakın insan ölmüş. Bir o kadarı açıkta ve yaralı. Binalar delik deşik. Şehirler harabe olmuş.
Bir tek Kuzey Irak’ta güller açıyor...
Artık orada eğlence var. Türk müteahhit firmaları muazzam inşaatlar yapıyor. Uluslararası fuarlar düzenleniyor. Ve peş peşe üniversiteler açılıyor.
Ve Tatilya’dan sonra üniversiteler.
Türkiye’nin Güneydoğusu’ndan gidecek gençlere Kuzey Irak’taki üniversitelerde 200 dolar yardımla burs veriliyor...
Kampanya şu:
"Türkiye’de üniversiteyi kazanamadıysan üzülme. Süleymaniye’ye gel. 200 dolar bursla üniversite oku."Evet, çocuklar eğlenmeye, gençler okumaya oralara gidiyor.
Peki ne oldu şimdi?
Siz istediğiniz kadar Barzani ve Talabani ile görüşmeyin. ABD orada fiili devleti kurduruyor.
’Diktatör anıtı’nı devirecek maç
FENERBAHÇE 3 Nisan günü Şam’a gidiyor...
Bu daha çok
"diplomatik" bir uçuş.
Çünkü Halep Stadı’nın açılışında özel bir maç yapacak.
Teklif Başbakan Tayyip Erdoğan’dan gelmişti. O gün Erdoğan, Şam’dan Suriye Devlet Başkanı Esat’ı alıp Halep’e geçecek. Ve 75 bin kişilik stadın açılışı yapılacak...
Ben bu töreni çok önemsiyorum...
Önemsiyorum çünkü bugüne kadar Ortadoğu’nun
"derin diktatörlükleri" bu tür açılışlar yapmazlardı.
Onlar daha çok,
"ezik vatandaşları" karşısında,
kendi dev heykellerini, büyük anıtlarını açarlardı.
Kaddafi’den Saddam’a kadar Ortadoğu coğrafyası, diktatörlerin bu tür anıt ve heykelleriyle doludur.
Hele böyle dünya çapında takımlarla kendi takımlarını oynatmaları mümkün değildi.
Bir dönem, terörist Öcalan’ı barındırdığı için nefret ettiğimiz Şam yönetimi şimdi böyle bir açılış için Fenerbahçe’yi kabul ediyor...
Başbakan Erdoğan, Esat’la birlikte o maça gidiyor.
Bu yalnızca bir stadın açılışı değildir. Bu, Ortadoğu’nun
"içine kapalı diktatörler tarihi"nin bitip dünyaya açılışının bir örneğidir...
İşte bu yüzden Fenerbahçe’nin Şam uçuşunu önemsiyorum.
THY fırtınada uçar mı?
CUMA günü saatteki hızı 90 kilometreye varan bir fırtına vardı. O gün bir Afgan uçağı pistten çıktı. Bir THY uçağı yine pistten çıktı. Ve THY Denizli uçağı fırtınadan Çardak Havalimanı’na inemedi.
O gün saat 18.00 uçağıyla Ankara’ya uçtum. İnanılmaz bir fırtına. Havalandığımız andan itibaren koltuklara çakılıp kaldık. Hostesler servisi bile doğru dürüst yapamadılar. Önümde arkamda dualar okuyanlar, yüzü kireç gibi donup kalan insanlar... Sarsıla sarsıla uçtuk.
Ankara’ya inerken uçak hálá sallanıyordu. İndiğimizde normal yolcu çıkışından geçemedik. Çünkü fırtına Esenboğa Havalimanı’nda hasar yaratmış. İndiğimizde hálá şoku atlatamayan bir hanım yanıma geldi ve şöyle dedi:
-
Fatih Bey, bu bir rezalet değil mi? Benim eşim kalp hastası. Bu THY bu fırtınayı bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama yine de bizi uçuruyor. En azından uçağa binerken bizi uyarsa. Belki biz binmeyeceğiz. Ya eşime bir şey olsaydı. Hamilesi var, hastası var. Böyle rezalet olur mu?
Şimdi hep birlikte bu hanımın sözlerini düşünelim:
-
O gün havalimanının çatısı uçmuş. Bu derece fırtına var. En azından havayolu şirketinin yolcuyu binmeden uyarması gerekmez mi? Uyarmalı mı? Bunun uluslararası bir kuralı yok mudur?
Yoksa da olmalı. En azından kısa mesafeli uçuşlar için belirli bir rüzgár şiddetine göre bir uyarı limiti olmalı.
Kimse korku içinde uçmaya mecbur bırakılmamalı.
Metni neden basına vermedi
İKİ gündür Ankara’da bazı temaslar yapıyorum... Kulislerde geziyorum, sohbetler, üstü örtülü kavramlar, derin imalar, sorular, yorumlar...
Ankara’da Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkıp çıkmayacağına yönelik soruyu krize dönüştürmek isteyen bir çaba olduğu kesin...
Bu ortada.
Üstelik askeri bu krizin ortasına yerleştirme gayreti de var.
Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt bu çabanın tuzağına düşmemek için özen gösteriyor.
Bu yüzden Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmayı basına vermedi. Çünkü o konuşmanın içinde, harp akademisi öğrencilerine yapılmış tespitler ve emir gibi öneriler vardı. Tümü de Cumhuriyet’in korunması ve ilkelerinin sürdürülmesine yönelikti. Ancak bu konuşmanın içinden bir cümle alınıp cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir mesajmış gibi kullanılabilirdi.
İşte bu yüzden Org. Büyükanıt konuşma metnini dağıtmadı.
Aslında bu tavrı bile "kriz meraklıları"na karşı bir "kriz yönetimi" başarısıdır. Bu metnin dağıtılmaması, metnin içeriğinden çıkartılacak bütün mesajlardan daha önemlidir.
Bu yüzden ben konuşmanın içeriğinden çok dağıtılmamış olmasından doğan mesajı önemsiyorum. Çünkü Büyükanıt Paşa, o metni dağıtmayarak üzerinden kriz yaratmak isteyenlerin planlarını dağıtmış oldu.