Paylaş
MİLLİ İstihbarat Teşkilat’nın 97’nci kuruluş yıldönümü töreni için Ankara’da teşkilatın “Kale” adı verilen merkezindeydik.
Merkez denilince öyle basit bir yapı zannetmeyin. Devasa bir yerleşke...
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mesajları çok netti. Canlı olarak yayınlandığı için konuşmanın ana omurgasını şöyle özetleyebilirim:
“MİT, Türkiye ekseninde, küresel ve gerçek anlamda milli bir hedefe doğru yol almaktadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından süzdüğüm bu mesajın tüm alt başlıkları MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın konuşma metninde vardı.Kalın, stratejik ve felsefi kavramlarla ördüğü konuşmasıyla, Türkiye’nin istihbarat, analiz ve diplomasi açısından tarihsel perspektifini özetlemiş.
32 sayfalık kitapçık kuyumcu işi bir özenle yazılmış. Kalın’ın verdiği mesajlara geçmeden önce MİT’in “Kale” adı verilen karargâhıyla ilgili şu detayları paylaşmalıyım.
ASLAN YATTIĞI YERDEN ANLAŞILIR
Muazzam bir arazi üzerine yayılmış binalar, ofisleri, eğitim alanlarıyla devasa bir yapı. MİT’in daha önceki Yenimahalle merkezini düşününce; bu yapı, Türkiye’nin dünyadaki küresel yerini ve hedeflerini göstermesi açısından çok şey anlatıyor. “Kale”yi görünce ağzımdan şu söz döküldü:
“Aslan yattığı yerden belli olur...”
Konuşmaları izledikçe gördüm ki;
Değişen yalnızca binalar değil. Çok ciddi bir zihniyet değişimi de vardı. Şimdi konuşmadan süzerek yorumladığım başlıklara geçebilirim.
TÜRKİYE’NİN MİLLİ DURUŞU
MİT Başkanı önce Türkiye’nin milli duruşunu anlatıyor.
Şimdi diyebilirsiniz ki;
-Bunu anlatmaya ne gerek var. Adı üzerinde zaten Milli İstihbarat Teşkilatı.
Evet ama, değişen çok şey var. Eğer bir örnek vermem gerekirse;
1980-2000’li yıllarda, Türkiye PKK denilen terör belasıyla mücadele ederken sürekli olarak Suriye’deki kamplardan sızan teröristlerin baskınlarıyla uyanırdık.
Acı haberlerin yüreğimizi yaktığı günlerdi. Hiç unutmam;
Biz Suriye topraklarındaki terörist kamplarını gözetleyemediğimiz için ABD’den istihbarat yardımı alırdık. Dönemin Genelkurmay Başkanları ABD’den verilen istihbarat görüntüleri için bize şu açıklamayı yaparlardı:
“Stratejik ortağımız ABD ile istihbarat paylaşımı yapıyoruz. Ve teröristleri takip ediyoruz...”
O zaman ABD, uydulardan ya da haberalma uçaklarından bazı görüntüler verirdi.
Bu yıllarca böyle devam etti. Onlar istihbarat veriyordu ama terör de azalacağına artıyordu. Oradaki kamplar çoğalıyordu. Sonraları bu “stratejik ortak” kavramının ne olduğu anlaşıldı.
ABD diyordu ki;
“Stratejik ortak olarak ben stratejiyi yaparım, sen de ortak olursun...”
Yıllarca soğuk savaş dönemlerinde Sovyetlere karşı NATO için kanat ülke haline getirilen Türkiye batılı casusların cirit attığı bir ülkeydi.
Şimdi o günlerden bugüne geliyorum.
İşte önceki gün MİT’in yeni merkezi “Kale”de anlıyoruz ki;
Değişen, yenilenen tek şey MİT’in merkez binası değil;
Bir zihniyet değişimi de var. Belli ki, Türkiye’nin yeni eksenindeki milli stratejinin, felsefi ve teknolojik temelleri atılıyordu.
NATO VE ABD İÇİN:
İşte bu değişimi İbrahim Kalın nazik ve rasyonel bir üslupla şöyle anlatıyor:
“Bu noktada bir hususun altını çizmekte fayda görüyorum Türkiye bağımsız ve egemen bir ülke olarak NATO’nun güçlü bir üyesidir. İttifakın ayakta durmasını ve etkin bir güç olmasını sağlayan en önemli müttefiklerden biridir. Ülkemiz NATO’nun tüm karar alma süreçlerinde aktif olarak yer almakta ve dünyanın farklı yerlerindeki ittifak misyonlarına güçlü ve etkin katılım sağlamaktadır.
Fakat Türkiye NATO ittifakına olan bağlılığını başka bölgesel ve küresel açılımlar için bir engel olarak görmemektedir. Türkiye’ye yönelik ‘güvenilir olmayan müttefik’ iddialarının arkasında yatan temel sebep Türkiye’nin egemen ve bağımsız bir ülke olarak kendi hak ve menfaatlerini korumak için kararlı bir şekilde hareket etmesidir.”
Bir önceki görevi Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü gibi çok stratejik bir makam olan şimdiki MİT Başkanı, bu keskin değişimi en dostane ifadeyle daha nasıl anlatsın? İbrahim Kalın örneklerle devam ediyor:
“Ayrıca Türkiye PKK/YPG, FETÖ, DHKP/C gibi terör örgütleriyle mücadelesinde beklediği ve hak ettiği desteği NATO müttefiklerinden görmemekte ve bu müttefikler arasında krizlere neden olabilmektedir.”
Arkadaşlar;
Bu noktada şu hatırlatmayı yapmalıyım. Yazımın başlığını “Kale’den dünyaya derin mesajlar” diye bu yüzden koydum. Şöyle düşünelim. Türkiye’nin geçmişteki yapısına alışmış ülke istihbaratlarına her defasında bu değişimi anlatmak mümkün mü?
Her sohbette, her toplantıda her düzeyde bunu anlatmak yerine; MİT’in yeni merkezinde ve 97’inci kuruluş yılında böylesine entellektüel ve nazik bir üslupla ve böylesine iyi niyetli ve kapsamlı bir şekilde anlatmak çok daha etkili olmalı.
Daha açık bir şekilde deniyor ki;
“Anlayın artık. Sizin çıkarlarınız varsa bizim de var. Ve biz artık sizin çıkarlarınızı 3 boyutlu analiz edebiliyoruz. En iyisi gelin kazan kazan noktasında insanlık ve adalet için stratejik ortaklık kuralım.”
Bu hatırlatmadan sonra konuşmadaki başlıklara devam ediyorum:
AB İÇİN:
“Türkiye’nin tam üyelik perspektifini dikkate almayan, öteleyen, sulandıran tüm yaklaşımlar stratejik körlüktür. Türkiye’nin ABD’den dışlanması Avrupa için stratejik bir kayıp olacaktır.”
Kalın benzeri sözleri daha önce de söylemişti. Ama MİT’in 97’inci yıl törenindeki konuşmasının genel konseptinde yeralması, çok daha anlamlı bir mesaj haline geliyor.
TÜRKİYE’NİN BARIŞ GİRİŞİMLERİ BALTALANMIŞ
İstihbarat servislerinin gizli dünyasında öyle şeyler yaşanıyor ki... Elbette biz bilemiyoruz. Yeraltında kalıyor. Ben İbrahim Kalın’ın şu sözlerinden Türkiye’nin girişimleriyle Rusya-Ukrayna savaşında barışa yaklaşılan durumlar olduğunu anlıyorum. Ancak bir şekilde engellenmiş.
Kimler mi engellemiş? Cevap yine Kalın’ın konuşma metninde:
“Türkiye’nin öncülük ettiği ve anlaşmaya çok yaklaşılan barış girişimlerinin akamete uğratılmasının ana sebebi güç mücadelesi veren tarafların şu anda barış istememesidir.”
Kim oldukları belli değil mi?
ABD ve Rusya...
ÇİN VE ABD:
Türkiye’nin istihbarat/analiz/strateji merkezi Kale’den dünyaya yapılan konuşmanın bir bölümü önümüzdeki dönemde beklenen çok ciddi çatışmaların da sinyallerini veriyordu:
Bu öngörüyü şöyle özetliyor İbrahim Kalın:
“ABD-Çin rekabetinin Asya merkezli ve küresel bir çatışmaya kamplaşma ve kutuplaşmaya dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. Halihazırda Ukrayna üzerinden devam eden Rusya-Batı hesaplaşması, mukadder olan Çin-Batı hesaplaşmasını ortadan kaldırmıyor, sadece erteliyor. Zamanında tedbir alınmazsa bu çatışmanın küresel siyasi ve ekonomik sistem üzerindeki etkileri ağır olacaktır.”
TOYNBEE’DEN GAZZALİ’YE
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın konuşması için “stratejik ve felsefi” demiştim.
Nitekim şu cümlesi:
“Tarihteki farklı medeniyetlerin hayatta kalma stratejilerini ele alan tarihçi Arnold Toynbee, bir milletin en önemli vasfının krizlere çözüm üretebilme kabiliyeti olduğunu söyler. Türkiye düne göre bugün bu imkan ve kabiliyete daha fazla sahiptir.”
İbrahim Kalın bir batılı tarihçiden yaptığı bu alıntıyı, İslam hukuk ve felsefesinden gelen şu cümlesiyle birleştiriyor:
“Sedd-i zerayi, celb-i menafiden evladır. Kötülüklerin önlenmesi iyiliklerin yapılmasından önce gelir...”
MİT’in başındaki kişiden gelen bu derin bakış, Türkiye’nin küresel vizyonunu anlamak açısından belirleyicidir. Bu alıntılar önemlidir çünkü;
Kalın’a göre;
Doğu ve Batı arasında giderek uçuruma dönüşen bu çatışmaları ancak her iki kültürü doğru analiz ederek çözebilirsiniz. Bu çağda artık tek başına istihbarat yetmez. Analiz ve yorumlama derinliği gerekiyor.
Sahada ve masada güçlü olmanın yolu, güç kavramını iyi anlamaktan geçiyor. İbrahim Kalın, “yumuşak güç”, “akıl gücü” gibi çok önemli kavramlar ortaya atıyor.
Evet arkadaşlar;
Kale’de gördük ki; Yeni misyonuyla MİT, sadece teröristleri etkisiz hale getiren, casusları avlayan güçlü bir teşkilat değil; aynı zamanda Türkiye’nin karar mekanizmaları için strateji üreten entellektüel bir merkez haline gelmiş. Dünyanın geldiği bu kaos noktasında;
Küresel bir oyuncu olarak;
Aynı zamanda milli olmanın nasıl stratejik bir akıl gerektirdiğini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasından ve İbrahim Kalın’ın açtığı başlıklardan okuduk.
Ben “Kale”de gurur duydum.
97’nci yıl hayırlı olsun.
Paylaş