Paylaş
Sizi Allah kahretsin desem ...
Ona da yine Allah karar verir...
Öldürüyorsun, can alıyorsun...
Bilmiyor musun can almak da
vermek de Allah’a aittir...
Yeni Zelanda camilerinde katledilen
bütün canlara Allah’tan rahmet diliyorum.
*
Öğrencilere simit, çay, çorba bedava...
24 saat açık...
İşte sabah kahvaltısını bu “okuma cenneti”nde yaptık. Duvarda Ahmet Hamdi Tanpınar resimleri. Raflarda romanları... Ah “Mahur Beste”, “Huzur” ve “Mümtaz”...
Üsküdarlı Tanpınar’ın yanında Oktay Rıfat’ı görüyorum. Sonra “Anayurt Oteli”...
Yusuf Atılganca... “Ulan Zebercet”
Nevmekan’da bir kez daha gördüm ki...
Üsküdar bu coğrafyanın “kalp dili”dir... “Ruh matbaası”dır...
İsteyen Selahattin Pınar’a sorsun...
Ya da bir gün gelin Valide Sultanlar Müzesi’ni gezin... Kelimenin tam anlamıyla muhteşem. Ben anlatmayım. Siz görün...
Hatta ardından da “tarihin anlatıldığı gemiyle Üsküdar’ı gezin...”
ÇOCUK KÖYLERİ
İşte böylesine “damardan bir mekân”da...
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’i dinledim. Ve elbette, Gülsüm Hanım ve Sinan Bey’i tanıdım. Gülsüm Hanım belli ki taşa dokunsa mozaik oluyor, heykel oluyor...
Eşyanın estetik cerrahlarından yani...
Sinan Bey yapılanları anlatırken yüzünde tevazuuyla örülmüş bir tebessüm... Gözlerinde ilk günkü heyecan...
Onları “amatör” lafı da karşılamaz.
Belki de en iyisi, “gönül emekçisi”dir...
İLK SORU
Hilmi Bey’e doğrudan sordum:
“Üsküdar için hayaliniz nedir?”
İşte cevap:
“Bir çocuk köyü yapmak.”
80 bin metrekarelik arazi içinde bir proje yapmış başkan. Çocuklar gelecek, çıplak ayakları toprağa basacak. Süt sağacaklar. Tohum ekecekler. Meyve toplayacaklar... Yani... Cep telefonları ve dijital oyunların ötesinde, dünya diye bir gezegende yaşadıklarını anlayacaklar...
Bundan daha güzel bir hayal olabilir mi?
Ve sonra, “Neler yaptınız, neler yapacaksınız?” diye sordum...
O anlatırken ben yoruldum. İşte yapılanlar:
Bilim Merkezi: TÜBİTAK’la işbirliği yapmış. Güneş, yıldızlar ve gezegenlerin özel bir cihazla kubbeye yansıtılan bir evren salonu... Hava ve uzay atölyeleri... Tasarım ve doğa bilimleri... Muazzam bir yapı...
Nakkaştepe harikası: Nakkaştepe’ye 50 bin metrekarelik bir millet bahçesi yapmış. Macera parkları, uçan yol, seyir terasları, tenis kortları... Ve elbette, İstanbul’un en güzel manzarası...
Engelsiz Yaşam Merkezi: Bunu ancak çocuğu engelli bir anne bilir. O çocuk nereye gitse yanında olmak zorundadır. Burada çocuğu ve anneyi evlerinden alıyorlar. Merkeze getiriyorlar. Çocuk orada akşama kadar kalıyor. Anne işlerini yapıyor. Bir anne gözleri dolarak şöyle diyor: “Elektrik faturası ödemek için yavrumu da götürmek zorundaydım. Kuyrukta onunla beklemek zorundaydım. Allah razı olsun Hilmi Başkan’dan...”
Tebessüm Kahvesi: Burhan Felek Köşkü’nün bahçesinde bir kahve var. Çalışanları sürekli gülümsüyor. Çok mutlular. Onlar hem işlerini yapıyorlar. Maaşlarını alıyorlar. Hem de bir amaca tutunuyorlar. Down sendromlu çocukların hizmet ettiği bir kahve bu...
63 cami onarımı ve cemevi: Tarihi camileri onaran, yenilerini yapan Hilmi Başkan, Üsküdar’a 50 yıllık bir hayal olan cemevini yapınca, gönüller birleşmiş...
100 bin çocuk yüzme öğrenmiş: Çengelköy’den Çamlıca’ya... Kirazlıtepe’den, Çavuşdere ve Ferah Mahallesi’ne kadar yüzme havuzları, spor tesisleri...
Şenol Güneş Parkı: Serde Karadeniz var ya... Doğal olarak bir de Şenol Güneş Parkı var. Şenol Hoca için de yakışır doğrusu... İnşallah Arnavutluk, Moldova maçlarını alırız da biraz olsun rahatlarız...
Minik Dostlar Kliniği: Bir hayvan dostumuz kaza mı geçirdi? Üsküdar Belediyesi’nde ambulans var. Ve bir de hayvan kliniği... Günde yaklaşık 30 ameliyat yapılıyor.
Dikkat ederseniz, altyapıdan, yollardan, çöplerden, kavşaklardan, meydanlardan, Harem Garı’nın Ankara yoluna taşınmasından, Haydarpaşa’dan hiç bahsetmedim.
Çünkü beni bir belediyenin zaten yapması gereken şeyler değil, Hilmi Türkmen’in sosyal hayatımıza yaptığı dokunuşlar ilgilendirdi. O nedenle, “Tebessüm Kahvesi”nde zeybek oynayan Down sendromlu çocuklar beni yakaladı.
Gördüm ki... Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in içinde bir çocuk var... O çocuğun adı kimi zaman masumiyettir... Kimi zaman hayallerinin peşinde koşan muzip bir afacan... Zaten hayal kurmak da tam burada başlamaz mı? Zaten bütün mesele de içimizdeki çocuğu kaybetmemek değil mi? Hilmi Başkan Üsküdar’ı bir kuyumcu titizliğiyle işliyor. Bu işçiliğin merkezine de insanı koymuş...
Evet... Önceki gün içimi ısıtan bir Üsküdar sabahı yaşadım. Size gelince Sayın Başkan...
İçinizdeki o çocuk sakın büyümesin...
Yüzünüzde hiç eksilmeyen o gülümsemeyle o masum hayallerinizin peşinden koşmaya, insana dokunmaya, yaratmaya ve dev projelere devam ettin lütfen...
Paylaş