Paylaş
Onun da sonu belliydi. Daha bir kez bile olsa şehir merkezine çıkmamıştı. İçin için “Ben ne olacağım? Böyle mi olacak?” diye soruyordu. Etrafı okulu bırakan çocuk gelinlerle doluydu.
Ve yine umutsuz bir öğleden sonra...
Öğretmen “Beden dersinde seçme var” dedi. Çıktılar.
Güler yüzlü bir öğretmen gelmişti. Koşu yaptırdı. Atlama yarışı...
Ve sonra “Tamam çocuklar, Sen... Sen... Sen... Gelin bakalım” dedi.
“Sen”lerden birisi de küçük Meryem’di.
Beden öğretmeni Çetin Aslan, Meryem’i 3 kilometre koşuda denedi. Önce il birincisi, sonra Türkiye birincisi oldu. Ardından Balkan şampiyonu.
Çetin Aslan, bir gün Meryem’i arkadaşlarına yürüme yarışçılarını taklit ederken gördü. Arkadaşları gülüyordu ama Meryem harikaydı.
Hemen karar verdi. Branşını değiştirdi. Meryem artık “yürüme yarışçı”sıydı.
O dakikadan sonra Meryem’i tutmak mümkün olmadı. Peş peşe şampiyonluklar geldi. Avrupa gençler, yıldızlar şampiyonlukları... Rekorlar...
Bu sırada Kayapınar Teknik Ticaret Lisesi 2. sınıfa geçti.
Kayapınar Belediyesi’nin kayyım beediye başkanı Mustafa Kılınç, işsiz babası Hacı Bekmez’i kadrolu olarak işe aldı.
Meryem’in şampiyonluğa giden kaderini en iyi anlatan cümle, babası Hacı Bekmez’in şu cümlesidir:
“Şimdiye kadar ya ablası gibi evlenmiş ya da tarlalarda çalışıyor olacaktı.”
İşte Diyarbakır’ın Şible Köyü’nden çıkan bir Avrupa şampiyonunun hikâyesi.
Çocuk gelin olmakla, dünya şampiyonu olmak arasında... Diyarbakır merkezini bile görmeyen bir hayatla, dünya merkezlerinde yarışan bir hayat arasında...
Tabii bu hikâyede iki kahraman daha var.
O çocukları köy okullarında bulup yetiştiren Çetin Aslan hoca... Ve Kayapınar’ın kayyım belediye başkanı Mustafa Kılınç.
Alınlarınızdan öpüyorum...
Meryem Bekmez’in ve bu çocukların hikâyesinin devamı var elbette...
Ama önce şu fotoğrafa bakın...
Fotoğraftaki kızımızın adı Vildan...
Vildan’ın bu fotoğraflı haberini DHA’dan Fatih Yılmaz ve Halil İbrahim Yel yaptılar.
Tokat’ın Pazar ilçesine bağlı Manastır köyünde yaşayan Muhittin ve Güler Kelek çiftinin 6 çocuklarından 4’üncüsü, 4 yıl önce öğretmenin tavsiyesi üzerine çekiç atma sporuna başlamış.
Bakın, yine bir öğretmen... Tıpkı Meryem’i bulan beden öğretmeni Çetin Aslan gibi...
Ah bizim gizli kahramanlarımız, sevgili öğretmenlerimiz...
Anadolu’nun her yerinden altın çocuklarımızı siz topluyorsunuz. Ne kadar değerlisiniz...
Vildan, köyünde yarış malzemesi çekiç olmadığı için taşla çalışıyor.
Evet, taşla... Elinde taş...
Göğsünde madalyalar...
Hayallerine doğru fırlatıyor Vildan...
Evet arkadaşlar...
Bu çocuklar yeri gelirse ellerinde taşla, yüreklerinde aşkla çalışıyorlar.
Ya bir de teknik altyapı destekleri olsa...
Çalışacakları pistler, duşlar, barınacakları özel konutlar, diyetisyenler, masaj uzmanları, kas ölçüm cihazları, aylık kan değerleri, mental destek... Ben de bunu hayal ediyorum işte.
Spor akademilerinde hem eğitim alan hem branşını çalışan tenisçiler, voleybolcular, atletler, kayakçılar, yelkenciler ve daha aklınıza ne gelirse...
Ben ne aileler gördüm... Çocuklarının geleceği için sporla ders arasında kıvranan anneler gördüm... Oysa spor akademileri, spor kolejleri, ilk ve ortaokuldan itibaren yayılsa...
Anadolu’nun bu pırl pırıl yetenekli çocuklarından kim bilir daha ne kadar dünya şampiyonu çıkar?
Haydi Vildan...
O taşı bir olimpiyat rekoruna fırlat...
O taşı hayallerime doğru fırlat... Fırlat ki...
Düştüğü yerde Türk sporu için taştan bir anıt olarak yükselsin... Dahası...
Eğer olanak sağlanırsa Türk sporunun nereden nereye gideceğini gösteren taştan bir anıt...
VE SON DAKİKAYI GÖZYAŞLARIYLA YAZIYORUM
BEN tam Vildan’ın taş anıtını anlatıyorum ki. O sırada Avrupa Şampiyonası’ndan haber geliyor:
4x400 metre yarışında Türk milli takımı altın madalyayı göğüslüyor. Atletizmi bilen bilir. Bayrak yarışı bütün yarışların finalidir.
Çünkü ellerinde kendi ülkesinin bayrağıyla koşar çocuklar. Sembol odur..
Ve Türk atletizm tarihinde ilk kez bir bayrak yarışında bizim çocuklar aya yıldız oluyorlar..
Altın madalyayı alıyorlar..
Oğuzhan Kaya, Kubilay Ençü, Berke Akçam, İlyas Çanakçı. İsimlere bakar mısınız?
Oğuzhan... Kubilay... Berke... Ve İlyas...
Daha ne desin bu topraklar., Yeter ki fırsat bulsun bu çocuklar. Türkiye’nin gururu çocuklar.
Paylaş