Paylaş
Sadun Boro afişinin hemen altında.
Saçları rüzgârdan savrulmuş bir çocuk oturuyor.
Göbünlü Orçun...
Daha küçücük çocukken, koltuk halatı alıyor. Volta ediyor.
Sanki birazdan denize açılacak. Sanki rüzgâr saçlarından bir gezgin büyütecek.
İşte onun için Sadun Abi’nin çocukluğundan aldım bu hikâyeyi;
“O yaz mahalleden 6 arkadaş 3’er lira koyup 18 liraya Kurbağalıdere’den bir sandal aldık.
Onu düşüre kaldıra sırık arabasıyla Erenköy’e getirmiş... Bir arkadaşın bahçesinde güya boyadıktan sonra Caddebostan’da denize indirmiştik. O yaz öğlen, ekmek-peynir alan sandala ortak oldu. O kadar afacanın elinde, mevsimin ilk lodosunda da parçalanıp gitmişti.”
“O yıllarda her gün öğlene doğru olan firişka poyraz bizi yelkenleri basılmış alesta bulurdu. Yalova’dan Florya’ya kadar denizdeki kayalar, sığlıklar, artık bizim omurganın uğrak yeri olmuştu. Her sert hava, gafil avlandığımız her fırtına bize denizin hiçbir kusuru affetmeyen ne denli bir sevgili olduğunu öğretti.”
“Evet efendim... İşte size bir çocuğun, bir daha çıkmamak üzere denize attığı ilk adımın öyküsü...”
Sadun Abimiz...
Fotoğraftaki Orçun belki de Sadun Boro’nun çocukluğunu Göbün’de yaşıyor.
Hepimizi denize çağıran o efsane kalbin çocukluğu.
Ölüm yıldönümünde Göcek koylarında en sevdiği Göbün’den sevgili Muammer onu unutmamış...
Göbün’deki iskelesini, lokantasını Sadun Boro posterleriyle donatmış.
Orada kim varsa. Hasan Gülkaynak, Kenan Sönmez, Ozan, Murat,Tansel, Uğur, Jurgen, Deniz, balıkçı dostlar, öylesine toplandık. Doğaçlama. İçten, törensiz... Fotoğrafları Levent Çelmen çekti.
Ansızın bir rüzgâr geçip gitti üzerimizden.
Erhan Kavlakoğlu da yazdı zaten:
“Sadun Abi’nin cenazesine koylardan gelen iki hatırşinas duygu dolu insan vardı. İlyas ve Muammer...”
Denizcilik, hatırşinaslık başka bir şey. Bu koylarda restoran sahipleri, aynı zamanda denizcidir. Dalgıç İrfan, Ekincik İrfan Tezbiner, Kocabahçe Fişer Mehmet, Kuzbükü Menderes, Bedri Rahmi’den Zeytin Bilal, Tahir, Yedi Adalar’ın simgesi Kambur Kemal, Okluk’tan Denizkızı Mustafa.
Hiç unutulur musunuz?
Ve bravo sana Muammer...
Göbün’ün bir denizci koyu olduğunu yine hatırlattın.
Evet, Sadun Abi denizle bir aşk yaşadı.
Bir sergüzeştti...
Yakamozlar içinde yatsın...
TEKNELERİMİZ GÖĞE YÜKSELİRKEN
2005 yılbaşısı.
Sadun Abi, yılbaşı partisi için Okluk Koyu’na çağırmıştı.
Osman Atasoy, Meriç Köyatası ve ben.
Meşhur ahtapot güveç hazırlanıyordu. Gece yarısına doğru mehtap bulutların ardında yükselirken...
Sadun Abi bağırdı:
“Bakın, bir daha böylesini göremezsiniz.”
Gerçekten de Kısmet’in güvertesinden bakınca şoka girmiştik.
Bulutlar denizin yüzeyine yansımış ay suyun derinlerinden parlıyor.
Sanki Kısmet’le birlikte bulutların üzerine doğru yükseliyorduk.
Bulutlar Kısmet’in bordasına vuruyordu.
Masal gibiydi.
O gece dedi ki:
“Çocuklar, benim çok vaktim kalmadı. Bu gece 10 yılbaşı birden eda edeceğiz.”
Her yılı bir gecede ayrı ayrı kutlamıştık.
Rotası cennet...
Pruvası özgür...
Rüzgârı nurdan olsun...
Yakamozlar içinde yatsın...
Paylaş