El Turco dersi

ARDA golleri attığında Barcelona’daydım.

Haberin Devamı

Real Madrid maçında, son dakika ‘gereksiz bir faulle’ gole neden olduğu için suçlanıyordu.

 

Gazeteler ‘Satılıyor’ diye manşet atmıştı.

 

Arda buruktu... Yalnızdı... Kırgındı...

 

Ve önceki gün çıktı sahaya.

 

Alman takıma 3 gol attı.

 

Bir de Messi’ye muhteşem bir pas verdi. O da gol.

 

Arda 4 goldeki imzasıyla sahanın yıldızıydı.

 

Maçtan sonra baktım...  Passeig de Gracia Caddesi’nden Diagonal’a kadar sokaklar ‘El Turco’ olmuştu.

 

Haberin Devamı

Gotik’in ortaçağdan kalma duvarları Arda diye dalgalanıyordu.

 

Dikkat ettim, Arda golleri attığında sanki fazla sevinemiyordu.

 

Kırgındı. Duygusaldı.

 

Ama asıl anlatacağım şey bu değil.

 

Anlatacağım şey ‘moral ve güven’...

 

Anlatacağım şey ‘tevazu ve öngörü’...

 

Anlatacağım şey ‘kibirden arınmak’...

 

Yani insan olmak... Yani ‘koç’ olmak...

 

Teknik Direktör Luis Enrique’den bahsediyorum.

 

Özeti şu:

 

Barcelona ezeli rakibi Real Madrid önünde 1-0 öndeyken... Arda son dakika ‘gereksiz bir faul’ yapmıştı.

 

Faul atışı golle sonuçlandı.

 

Ve tabii futbol basını faturayı Arda’ya kesti.

 

Haberin Devamı

Arda o dakikada neredeyse ‘istenmeyen adam’ muamelesi gördü.

 

‘El Turco gitsin’ manşetleri, yorumları havada uçuşuyordu.

 

Arda neredeyse şehirden dışlanmıştı.

 

O dakikadan sonra, soru şuydu:

 

- Teknik direktör Enrique, Arda’yı bundan sonraki maçta oynatacak mı?

 

Doğrusu oynatacağını da kimse beklemiyordu.

 

Ve Mönchengladbach maçında Enrique, Arda’yı 7 numarayla ileriye koydu.

 

İşte sözünü ettiğim ‘güven’ budur.

 

İşte sözünü ettiğim ‘öfkeden arınma’ budur.

 

Ve işte sözünü ettiğim ‘bir takım olmanın’ şartı budur.

 

Ve Arda o maçta gözümüzün önünde öylesine müthiş bir oyun sergiledi ki...

 

Onbinlerce seyirci ayakta alkışladı.

 

Arda her golden sonra buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.

 

Haberin Devamı

Ama öyle sıradan bir öfkeyle, “Bana yaptığınız bu haksızlığa cevap veriyorum” der gibi değil.

 

Daha çok, “Hocama ve kendime saygımdır bu” der gibiydi.

 

O zaman Arda’yı anladım.

 

Yabancı bir şehirde, yabancı bir kültürde... Hele ‘Turco düşmanlığının’ azıttığı bir Avrupa’da...

 

İnsan daha bir kırılgan oluyor.

 

Arda’nın her golden sonra yüzüne yerleşen o buruk gülümsemenin nedeni sanırım  buydu.

 

Neyse ki arkasında ona güvenen bir koç vardı.

 

Peki bu olay size neyi hatırlatıyor?

 

Arda’nın Milli Takım’dan kesildiği tartışmaları hatırlatmıyor mu?

 

Kendi ülkesinde bile haksız yere dışlanmayı hatırlatmıyor mu?

 

Teknik direktör Enrique’nin Barcelona’da gösterdiği müthiş ‘özgüven’le...

 

Haberin Devamı

İstanbul’da gördüğümüz ‘kibir’ arasındaki fark işte budur.

 

Emir-komuta zinciriyle takım olunmuyor...

 

Kükreyerek, bağırarak otorite olunmuyor,

 

Kalple, sevgiyle ve tevazuyla takım olunuyor.

 

En önemlisi güvenle takım olunuyor.

 

Yalnızca futbolda mı?

 

OLİMPİYAT ŞAMPİYONU NASIL HARCANIR

 

ÜSKÜDAR Spor Kulübü Başkanı Mecit Çetinkaya CNN’deki ‘Işıltılar’ programında konuşuyor.

 

Konu, deniz ticareti... Mavnalar...

 

Ama Çetinkaya eski bir sporcu olduğu için konu atletizme geliyor.

 

Ve işte o an, Tahire Demircan o kadar güzel bir soru soruyor ki...

 

Üsküdar Spor’dan çıkıp, Türkiye tarihinde ilk kez atletizmde olimpiyat şampiyonu olan Aslı Çakırer...

 

Sevgili Aslı’ya yapılan ‘doping suikastı’nı soruyor. Aslı’nın sahipsiz bırakılmasını soruyor.

 

Çetinkaya özetle şöyle diyor:

 

Haberin Devamı

Bir Türk’ün olimpiyatta altın madalya almasını çekemeyenler, gözümüzün önünde kızımızı böyle bir ‘şüpheyle’ yediler.”

 

Gerçekten de Aslı’da ‘doping maddesi’ çıkmamıştı. Yalnızca biyolojik pasaportunda hemoglobin yüksekliği tespit edilmişti.

 

Özetle...

 

Sevgili Aslı, göğsünde ay-yıldızıyla, 5 yıl yasaktan sonra 2017’de geri dönüyor.

 

Ona destek olma zamanı...

 

Kayıp yıllar için moral olma zamanı...

 

Başarıyı bu kadar kolay harcamayalım arkadaşlar...

Yazarın Tüm Yazıları