Paylaş
İsrail eğer Mescid-i Aksa’nın insanlık için bir huzur kapısı olduğunu kabul edip baskıları azaltırsa...
Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı şu uyarı İsrail’den de duyulursa...
“Bizler din, mezhep, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın farklılıkları zenginlik addeden bir medeniyetin mirasçılarıyız. Bu nedenle Musevi vatandaşlarımızın ibadethanelerine yönelik eylemleri doğru bulmuyor, vatandaşlarımızı itidalli olmaya çağırıyoruz..”
O zaman ne olacak biliyor musunuz?
O gözü dönmüş teröristlere fırsat doğmayacak.
DAEŞ’e, Taliban’a izin çıkmayacak.
Kaostan, çatışmadan beslenen inanç tüccarlarına gün doğmayacak.
Olabilir mi bu?
Neden olmasın?
Türkiye’nin bu çağrısı çok önemlidir.
Çağrı yalnızca Müslüman dünyası için değildir.
İnsanlığın huzuru ve medeniyeti içindir.
Bakın tarihe...
İnsanlığın en çok kan akıttığı savaşların temelinde hep inanç çatışmaları vardır.
Türkiye bunu önleyecek bir ülkedir.
Kapısını dünya medeniyetine açmış, kendi farklılıklarını bir zenginlik olarak algılayabilen bir Anadolu kültürü yaratmıştır.
İsrail artık bunu görmelidir.
Eğer bu görülürse...
Türkiye’den gelen bu çağrı duyulursa...
İnsanlık için büyük bir barış adımı olacaktır.
Her dinden ve her inançtan insanlar, bu barış adımına “Amin” diyecektir..
Çünkü artık yeter.
TAHRİK GAZETECİLİĞİ İŞLER Mİ?
SON üç gündür bakıyorum... Alman medyasında bazı yayın organları Türkiye düşmanlığı üzerinden tiraj peşinde.
“Alman halkı Türkiye’ye gelmek istemiyor” diye anketler yayınlanıyor.
Bu anketlerin yayınlandığı saatlerde, Orhaniye’de bir teknede Alman denizcileri dinliyordum.
Fanatizm ve ırkçılık üzerine konuşuluyordu.
Yunan sahillerinden yelkenleri Türkiye’ye doğru açmışlardı.
Gülerek şöyle diyordu:
“Hisarönü’nü, Gökova’yı seviyoruz. Çam ormanlarının arasında yıldızları bu kadar güzel gördüğümüz çok az yer var Akdeniz’de.”
Akdeniz... Ah Akdeniz... Ege.. Ah Ege... Aşkların ve inançların denizi...
Kara Avrupa’sının anlamadığı şey işte budur...
Bizim aynı zamanda çok kuvvetli bir Akdenizli ve Egeli olduğumuzdur.
Doğrusu bir gazeteci olarak Alman basınındaki bu ‘ırkçı manşetleri’ kınıyorum.
Kınıyorum ve Avrupa uygarlığı için üzülüyorum,
Bir Akdenizli ve Egeli olarak ağır fırtınalardaki bütün rüzgârlarımı tutuyorum.
Almanya bir büyük uygarlık tarihidir.
Akdeniz bir başka uygarlık tarihidir.
İçinde Portekiz’den Türkiye’ye kadar ne aşklar yaşanmış ne savaşlar verilmiştir.
Düşünsenize...
Nasıl bir ortak Akdeniz ve Ege tarihinden geliyoruz...
Halikarnas Balıkçısı’nın İhtiyar Balıkçı’yla aynı kitabın hangi sayfasında buluşacağı bilinir mi?
Bedri Rahmi’nin Hamam Koyu’nda çizdiği martı...
Richard Bach’ın “Martı”sıyla birlikte uçmaz mı?
İşte bu nedenle diyorum ki...
Zaten gerginiz arkadaşlar...
Bir de biz gazeteciler fanatizmi körüklemeyelim.
Halklar arasında tahrik manşetleri kimseye yaramaz.
Çok üzülürüz sonra arkadaşlar.
Paylaş