Paylaş
“ABD ile olumlu bir gündemi devam ettirmemiz lazım. Sorunlar var. Evet ama daha sakin bir zeminde ilişkilerin geliştiğini ve gelişeceğini de görüyoruz.”
Evet bu “sakin zemin” vurgusu çok önemli.
Şimdi “diplomaside nasıl bir yeni dönem” sorusuna geçebilirim.
Hatırlayın.
Çavuşoğlu sohbetin ilk bölümünde Suriyelilerin nasıl gönderileceğini anlatmış ve Türk askerinin Suriye’den çekilme şartlarını açıklamıştı.
Bu açıklama önümüzdeki dönemde Suriye ile karşılıklı anlaşma noktasında teröre karşı işbirliği projesini içeriyordu.
ANKARA VE KAHİRE’DE BÜYÜKELÇİ ATAMALARI
İkinci bölümde sohbetimiz önümüzdeki dönemde Türkiye’yi nasıl bir diplomatik çerçeve beklediğinin cevaplarını oluşturuyor.
İlk örnek Mısır...
Suriye’den sonra, özellikle, Doğu Akdeniz’de enerji ve savunma alanlarında en önemli sorunlardan biri Mısır’la yaşanıyordu.
Libya’daki çıkar çatışması...
Mısır’ın Güney Kıbrıs’la savunma ve enerji anlaşmaları imzalaması gibi.
Ama geldiğimiz noktada karşılıklı olarak atılan adımlardan anlıyoruz ki...
İki ülkenin yaklaşık 10 yıl süren gerilimli döneminden sonra yeniden pozitif bir yol oluşuyor.
Soruyorum:
- Sayın Bakan, Mısır’la gelişmeler ne noktada? Büyükelçilik açılması sözkonusu mu?
Mevlüt Çavuşoğlu
Mevlüt Bey çok net bir cevap veriyor:
“Mısır’la ilişkilerimiz seyrinde gidiyor. 1 ay içinde üç defa Mısır Dışişleri Bakanı’yla bir araya geldik. Seçimden sonra büyükelçiliklerin karşılıklı olarak atanması aşamasına geçeceğiz.
Liderlerin görüşmesi için hazırlık yapıyoruz. Bu konuda çalışıyoruz.”
Sözün burasında bir hatırlatma yapmam gerekiyor.
Biliyorsunuz, Türkiye Mısır’a çok tecrübeli bir büyükelçiyi maslahatgüzar olarak tayin etmişti...
Salih Mutlu Şen daha önce İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde Cidde’de büyükelçilik yapmıştı.
Türkiye’nin böyle kıdemli bir büyükelçiyi “maslahatgüzâr” olarak göndermesi, diplomasi dilinde Ankara’nın fiilen ilişkileri büyükelçilik düzeyine çıkartmak istediği yolunda çok kesin bir ifadeydi.
Yani bu tayinle Mısır’a, “Bakın biz kıdemli bir büyükelçi göndererek niyetimizi ortaya koyuyoruz” denmişti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişiklikleri Bakanı Murat Kurum’la Dünya Çevre Zirvesi için gittiğimiz Şarm El Şeyh’te Büyükelçi Şen’le uzun uzun sohbet imkânı bulmuştum. Sohbetin sonunda çıkarttığım sonuç şuydu:
“Tecrübeli büyükelçi Kahire’deki ilişkilerin yalnızca röntgenini değil, geleceğe yönelik MR’ını çekmiş. İlişkileri kurmuş. Geriye iki ülke liderinin el sıkışması kalmış...”
Gerçekten de böyle oldu. Ve buradan sonraki gelişmeleri Dışişleri Bakanı Mevlüt Bey şöyle anlatıyor:
“Artık uluslararası platformlarda birbirimize karşı değil, tam tersine destekçiyiz.
Mesela biz Mısır’ın UNESCO direktörlüğü adaylığını destekleyeceğiz. Artık birbirimize destek olmaya başladık bile.”
BARIŞ ÇEMBERİ
Bakan Çavuşoğlu’nun anlattıklarından anlıyorum ki...
Önümüzdeki dönemde, Mısır ve İsrail gibi Ortadoğu’da barışı belirleyici konumundaki ülkelerle pozitif diplomasi kapısı açılmış.
Ve devam edecek.
Bunlara çarşamba günü köşemde aktardığım “Şam’a en net cevap” başlıklı yazımı da eklerseniz...
Şam’dan İsrail’e, oradan Mısır’a kadar bu coğrafyanın yeni döneminde:
İçinde Türkiye katsayısı bulunan bir “barış çemberi” hedefleniyor.
YENİ TANIM: SÜKÛNETE DAVET
Sorunlar deyince elbette Türkiye’nin satın almak istediği F-16’lar da gündeme geliyor. Peki burada son durum nedir?
İşte Bakan Çavuşoğlu’nun cevabı:
“F-16’lar için hükümet olumlu görüşü bildirdi, şimdi kongreye resmi bildirimde bulunmaları gerekiyor. F-35 konusunda da biz paramızı geri istiyoruz. Zaten artık bunları da gündemden çıkartmak lazım. Amerika’nın da Türkiye’nin değerini sadece kriz zamanında değil her zaman anlayıp ona göre adım atması lazım. Yani aleyhimize değil yararımıza adım atması lazım. Sonuç olarak ABD ile olumlu bir gündemi devam ettirmemiz lazım. Sorunlar var. Evet ama daha sakin bir zeminde ilişkilerin geliştiğini ve gelişeceğini de görüyoruz.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun şu sözlerinin altını çizmek istiyorum:
“Sorunlar var. Evet ama daha sakin bir zeminde ilişkilerin geliştiğini ve gelişeceğini de görüyoruz.”
Buradan Washington’a verilen açık mesaj bana göre şudur:
“F-16 sorununu artık çözelim. Daha önemlisi biz müttefikiz. Daha sakin ortamlarda ilişkilerimiz daha da gelişecektir...”
Türkiye’de ABD düşmanlığı körüklenirken ben Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan gelen bu “sükûnet vurgusu”nu çok önemsiyorum.
Washington’a bu “PKK/YPG modeli”ni ve “terör koridoru” arayışını daha fazla zorlama demenin en “sakin” ve en “kriz çözücü” yolu olarak anlıyorum.
WASHINGTON’DAN GELEN AÇIKLAMALAR OLUMLU
Peki bu noktada ABD ile ilişkiler hangi düzlemde sürüyor?
Nasıl bir gelecek bekliyoruz?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu soruların cevabını da şöyle veriyor:
“ABD’nin seçim atmosferinde Türkiye’ye yönelik yapıcı açıklamalarını çok olumlu karşılıyoruz. Seçimlerin sonuçlarına saygı duyduklarını söylemeleri, kim gelirse onunla çalışacaklarını söylemeleri, bir saygı ifadesidir... Eskiden bazı manipülasyonlar olurdu ama şimdi bu yok. Bu nedenle bu tür açıklamaları çok önemli buluyoruz.
STRATEJİK KOMİSYON
Peki bu olumlu ortamda Türkiye ile ABD arasındaki sorunlar nasıl bir istikamet gösterecek?
Bakan Bey’in cevabından anlıyorum ki...
Türkiye-ABD ilişkileri önümüzdeki dönemde “pozitif hız” kazanacak.
İşte o cevap:
“Biliyorsunuz biz ABD ile bir stratejik komisyon kurduk. Amaç iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek ve yaygınlaştırmak... Buna ticaret dahil. Düşünün 17 milyar dolar ticaret hacminden 34.2 milyar dolara yükseldik. Yüzde 100’lük bir artış bu. Hedef 100 milyar dolar...”
Soruyorum:
- Peki aradaki sorunlar...
- Evet sorunlarımız var. Size Suriye’nin doğusundaki PKK/YPG varlığını ve bunlara ABD yönetiminin desteğini anlatmıştım. Bu büyük bir sorundur. Biz bunu kendilerine söylüyoruz. Söylemeye ve takip etmeye devam edeceğiz. Her ne kadar PKK/YPG’ye verdikleri desteğin gerekçesini DAEŞ diye açıklasalar da biz buna inanmıyoruz. O desteği kesmeleri gerektiğini her defasında söylüyoruz, takip ediyoruz.
Paylaş