Deniz Bey, bu arzuya "Bir kez kucaklaşmadan ayrılık olmaz sayın genel başkanım" diyerek etkileyici bir yol açtı.
Ve DSP Genel başkanı Zeki Sezer şöyle dedi:
- Sayın Ecevit birlik istiyor. Ben de işbirliği için hazırım.
Önceki gün Sezer’e sordum:
Deniz Baykal’la buluşmayı, bu konuları konuşmayı düşünüyor musunuz?
Cevap net:
- Evet, böyle bir görüşme olabilir.
SİYASET MÜHENDİSİ
Aynı konuyu dün Murat Karayalçın’la konuştum. Ve gördüm ki Murat Bey de böyle bir işbirliğinin ya da birlikteliğin şart olduğunu düşünüyor. Hatta daha da ileri gidip şöyle diyor:
- Böyle bir işbirliği ya da ittifak mutlaka iktidarla sonuçlanır.
Peki bu işbirliği CHP çatısı altında olabilir mi?
"Neden olmasın. Bizim bir ön şartımız yok."
Ve en kritik soru:
Baykal’ın Yılmaz Büyükerşen’in liderliğinde birlikteliği kabul edeceğini sanmam. Peki siz Baykal’ın liderliğinde bir ittifakı nasıl karşılarsınız?
Karayalçın’ın bu cevabı gerçekten önemli:
- Bizim ön şartımız yok. Her şey konuşulur. Önemli olan milletin beklediği bu beraberliği sağlayabilmek. Ben bunun için özveri gerekiyorsa hazırım.
Murat Bey siyaset mühendisliği konusunda önemli bir isimdir. Eğer bugün Baykal’ın liderliğinde bir ittifak arayışına kapıları kapatmıyor hatta yeşil ışık yakıyorsa bu önemli bir gelişmedir.
İHTİMALLER TAKVİMİ
Şimdi bütün bu gelişmeleri toparlayıp önümüzdeki dönemin "ihtimaller takvimi"ne yerleştirelim:
- Baykal ve DSP Genel Başkanı Sezer bir araya gelecekler. Ardından bir Baykal-Karayalçın buluşması gerçekleşebilir. Böylece merkez sol için görüşme trafiği başlamış olur. Belki ilk görüşmelerde sonuç çıkmayabilir. Ama ben Baykal, Karayalçın ve Sezer’le yaptığım görüşmelerden üçünün de işbirliğine hazır olduğunu gördüm. Bu niyet diğer iki partinin kurumsal kimliğinden vazgeçmeden CHP çatısı altında seçimlere giden bir işbirliğine dönüşebilir.
Önceki gün bu gelişmeleri aktardığım Baykal ise kapıyı daha da açtı:
"Bunlar olumlu gelişmeler. Halk bizden iktidar bekliyor. Seçim kanunu ortada, öneriler gerçekçi olmalı."
BİZİM ÇOCUK!
Bu noktada Rahşan Ecevit’in Yılmaz Büyükerşen önerisi ikinci planda kalacaktır. Ayrıca Rahşan Ecevit’in Büyükerşen için "Bizim çocuk iyidir" gibi bir üslup kullanması Büyükerşen’in etkisini zaten yok etmektedir. Yılmaz’a koltuğu bırakıp gitmez
Siyasetin öteki yüzünde
Mesut Yılmaz’ın merkez sağ liderliği için yeniden Anavatan’a dönme arayışı var.
Bu durumda
Erkan Mumcu ve
Mehmet Ağar’ın nasıl bir tavır alacakları sorusu önemli.
İlk gün,
"Değerli bir kişidir siyasete katkı yapar" gibi açıklamalar yapsalar da
Mumcu ve
Ağar Yılmaz’ın gelme isteğinden rahatsızdır.
Peki, bu durumda ne olacak?
Erkan Mumcu’yla yaptığım kısa sohbetten anlıyorum ki merkez sağda, solda olduğu gibi bir kucaklaşma arayışı yok. Dahası
Mesut Yılmaz’la bir kucaklaşma arayışı yok.
Belki de
Yılmaz’ın ortaya çıkışı Anavatan ve DYP’nin işbirliğini daha da hızlandırıcı bir faktör olabilir. Ama
Yılmaz olmadan.
İşte
Mumcu’nun bu tespiti doğrulayıcı sözleri. Soruyorum:
Mesut Yılmaz, Anavatan ’a dönerse ne yapacaksınız?Cevap:
-
Bugüne kadar Anavatan ’da defalarca yarış oldu. Hepsinden de yüzünün akıyla çıktı. YARIŞA VARIM
Mumcu’nun bu cevabı gösteriyor ki, Anavatan ’ın genel başkanlık kapısı
Yılmaz’a öyle kolay açılmayacak. Bir yarış olacak. Yani
Mumcu ben varım diyor.
Peki, bir kongre olabilir mi?
Mumcu’yla aramızda geçen şu diyalog iyi okunursa seçimden önce bir kongre de zor.
Soruyorum:
Peki seçimlere kadar Anavatan büyük kongre toplar mı?
-
Bu yılın aralık ayına kadar kongre kararı alma zorunluluğu var.Yani, seçimden önce büyük kongre yapılacak öyle mi?
-
Hayır, karar alma zorunluluğu var.Dikkat ederseniz
Mumcu kongrenin yapılacağını değil kararının alınacağını söylüyor. O da yasal zorunluluk nedeniyle.
Bu yüzden bir kez daha soruyorum:
Daha açık sorayım;
Yılmaz, Anavatan ’a gelirse genel başkanlık yarışının yaşanacağı bir kongre olur mu?
Mumcu, hayır, demiyor ve ekliyor:
-
Önce Mesut Bey niyetini beyan etsin. Tabii hakkı vardır. Anavatan üyesidir. Siyaset milletle yapılır. Milletin istediği olur.
NAMAZDAKİ GÖRÜNTÜEvet,
Mesut Yılmaz siyasete dönerse belli ki
Mumcu koltuğu bırakıp gitmeyecek.
Ama bundan daha önemli bir şey var. Dikkat ediyorum, bir dönem
Yılmaz’a karşı olan isimler şimdi
Mumcu’ya karşı
Yılmaz için "saf tutma" noktasına gelmişler. En azından Kocatepe Camii’nde
Yılmaz cuma namazı kılarken görüntü böyleydi. Bu isimler
Erkan Mumcu’yla barajı aşamayacaklarını düşünüyorlar.
Hatta
Mumcu’nun son dakika DYP ittifakıyla belirli bir milletvekili pazarlığı için siyaset yaptığını iddia ediyorlar.
AĞAR’IN POZİSYONU
DYP cephesine gelince,
Ağar kendi genel başkanlığı altında DYP’yi seçime götürmek için her şeyi yapacak. Sağdaki "ihtimaller takvimi"ne göre bir
Demirel-Yılmaz görüşmesi olabilir. Her ne kadar
Demirel "Benim ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmemi Mesut Yılmaz engelledi" diye düşünse de bugünkü durum farklıdır.
Demirel’in organize ettiği bir sağ hareket Meclis’te iyi bir çoğunluk oluşturursa
Süleyman Bey zaten fiili cumhurbaşkanı demektir. Son dönemdeki
Demirel-Baykal yakınlaşması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Evet, sağ ve soldaki ihtimaller takvimi çok uzağa yönelik gibi gözükse de iki ay içinde ilk filizlerini vermeye başlayacaktır. AKP kasım ayına büyük kongresini koyduğuna göre
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı o kongreden hemen sonra netleşecektir. Bu da sağ ve soldaki arayışları tetikleyecektir.
Bu yüzden siyasetteki uzak ihtimallerin temeli bugünden atılmaktadır.
Kritik gün... 21 Temmuz
BAŞBAKAN Erdoğan’ın 21 Temmuz’da KKTC’ye gitme kararını duyar duymaz
Serdar Denktaş’ı aradım...
Soru şu:
Barış Harekatı’nın yıldönümü törenlerine Başbakan geliyor, Genelkurmay Başkanı ya da Kara Kuvvetleri Komutanı da gelecek mi?Bu sorunun cevabı önemli.
Çünkü asıl mesaj burada. Düşünün ki Başbakan
Erdoğan, Ercan Havaalanı’na Genelkurmay Başkanı
Özkök’le iniyor.
Ya da KKK Org.
Büyükanıt’la.
Törende birlikte oturuyorlar.
Sonra akşam yemeği...
DEDİKODULARA CEVAP
Bu görüntü bile günlerdir bazı
"karanlık kafaların" ortaya attığı
"Büyükanıt’ın genelkurmay başkanlığı engellenecek. Ordu ile hükümet arasında ipler koptu" dedikodularına ciddi bir cevap olacak. Neredeyse bir ortak açıklama olacak.
Böylece bu Kıbrıs gezisi dedikodulara karşı yapılmış bir
"barış harekatı"na dönüşecek.
Serdar Denktaş’a sorduğum soru işte bu yüzden önemli.
Cevabına gelince.
BİRİ MUTLAKA GELECEK
Denktaş aynen şöyle diyor:
-
Biz gerekli davetleri yaptık. Sayın Genelkurmay Başkanı ile Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı’nı da davet ettik. Ya Özkök Paşa ya da Büyükanıt Paşa mutlaka gelecek. Ama birisi mutlaka gelecek.Şimdi şöyle düşünelim.
Başbakan Kıbrıs’tan dünyaya mesajlarını verirken Türkiye’ye de "devlette birlik" mesajını vermiş olacak.
Hangi komutanın geleceği sorusunun cevabı şifrenin çözümü açısından önemli. Yani algılama ölçüsünü belirleyecek.
Eğer Org.
Özkök gelirse bu mesajın algılama şifresi ayrı, Org.
Büyükanıt’la birlikte gelirse ayrı, yalnız Org. Büyükanıt gelirse ayrı olacak. Dosta düşmana karşı hep birlikte göreceğiz..