Paylaş
Denizciliğe merak salmıştım. Amatör denizciliğin efsane ismi Sadun Boro, dünya gezgini Osman Atasoy ve Meriç Köyatası’nın verdiği cesaretle küçük bir yelkenli almıştım. Bu üçlüden epey bir ders de aldım.
Ve tek başına bir gezi sonrasında Göcek’te bir marinaya yanaşıyordum.
Hava sertti. Dümen tutmak zordu. Korkuyordum...
Marinaya girmiş “Şimdi ne yapacağım” diye şaşkın şaşkın bakarken, sancak tarafından bir ses geldi:
“Kaptan beni takip edin...”
Rahatlamıştım...
Onun da yardımıyla, bir pontona yanaşmıştım...
Hemen bottan inip bağırdı:
“Şimdi iskele koltuk halatını atın lütfen...”
Attım. Hemen bağladı. Sonra sancak halatı bağlandı...
Gözleri ışıl ışıl bir çocuk, bir anda halletmişti her şeyi. Sonra tonoz bağlandı...
“Adın ne kardeşim senin” dedim.
“Onur efendim” dedi.
Marinaya “palamar” olarak yeni başlamıştı. Yani, tekneleri bağlayan görevlilerden birisiydi.
Aradan aylar geçti.
Tabii gazetecilik öylesine yoğun ki... Fırsat bulup tekneye gitmek mümkün değil.
Arada birkaç gün kaçamak. Hepsi o kadar...
Bu arada bir fırsat bulup tekneyi Bodrum taraflarına çıkarmıştım. Uzun yıllar Gökova’da Sadun Abi’yle kalmıştık.
Aşağılara inmiyorduk.
YILLAR SONRA
İşte arkadaşlar, şimdi bu öykünün en ilginç sahnesine geliyoruz...
Biliyorsunuz son dönemde Ferit Şahenk marinacılık konusunda muazzam bir atak yapmıştı.
Marinacılık anlamında Akdeniz ve Adriyatik’i bir “Türk denizi” haline getirmişti.
Bodrum’dan Atina’ya, Adriyatik’ten İspanya’ya kadar marina ve limanlar almıştı.
Denizlerde dünya çapında söz sahibi olmuştu.
Marinacılık sektörüne de müthiş bir kalite getirmişti.
Her neyse.
Ticarettir bu... Ferit Bey büyük bir yabancı fon şirketine 14 marinasını sattı.
Akdeniz’in en güzel marinaları arasındaydı.
ONUR SEN MİSİN
Geldik bugüne...
Önceki yaz pandemiden de kaçıp izole olmak için bu defa Fethiye taraflarına indik.
Bende alerjik astım olduğu için ve 3 kez zatürre atlattığım için Osman Müftüoğlu beni resmen “izole etmişti”.
“Dışarı çıkma Fatih o kadar...” demiş, ben de korkudan kapanmıştım.
Sonuçta bir akşamüzeri yıllar önce yanaştığım Göcek’teki marinaya kısa süreliğine bağlanmak istedim.
Onur’un 20 yıl sonra hâlâ o marinada olduğunu biliyordum.
Ama tekneyi bağlayan çocuklar, “Fatih Bey, Onur Bey sizin anonsunuzu duymuş, kendisi gelecek” dediler...
Az sonra saçları kırlaşmış ama gözleri hâlâ aynı enerjiyle Onur geldi..
Gülerek “Önce iskele halatı” dedi..
Evet arkadaşlar...
Kısa bir sohbetten sonra anladım ki...
Onur Ugan...
Yani 20 yıl önce benim teknenin halatlarını bağlayan “palamar çocuk”, büyümüş...
D-Marin’e bağlı Türkiye’deki bütün marinaların genel direktörü olmuş...
Evet, en alttan zirvenin de zirvesine çıkmış...
Bırakın palamarlık yaptığı marinayı, diğer marinalar da ona bağlanmış...
BİR YÖRÜK ÇOCUĞU
Hemen sohbete başladık...
İnanılmaz bir hikâyeydi bu.
Halat bağlamaktan, tüm marinaların başına geçmek...
“Kardeşim Onur. Otur lütfen, otur da şu hikâyeni bir anlat” dedim.
Başladı anlatmaya:
“1975’te Fethiye’de doğmuşum. Bir tarafımız yörük, diğer taraf denizciydi. Bir dedem Göcek adasını kürekle gezip balık tutardı. Ortayı, liseyi burada bitirdim. Sonra sağlık ocağı doktoru Cemil Abi’nin önerisi ile Ege Üniversitesi Su Ürünleri’ni bitirdim. Sonra Göcek’te yeni açılan Port Göcek Marina’da palamar olarak işe başladım.”
- Tanıştığımız yıllar yani... (Gülüyoruz burada...)
- Evet... O yıllar... Ardından beni ön büroya aldılar... Biraz daha zaman sonra ön büroya şef yaptılar... Sonra çekek yerini de bana bağladılar ve 2010 yılında palamar olarak başladığım marinaya müdür olmuştum...
- Peki sonra...
- Fatih Bey sonra beni Türkiye’deki bütün marinaların başına getirdiler. Şimdi D-Marin Türkiye Operasyon Direktörü olarak devam ediyorum...
GÖCEK HALK MECLİSİ BAŞKANI
D-Marin’leri satın alan yabancı fon şirketi de Onur’la devam etme kararı almış...
Çünkü bakmışlar ki, Onur yalnız bir marinacı değil...
Bir çevreci, denizci, yöre akil kişisi... Aynı zamanda Göcek Halk Meclisi Başkanlığı’na seçilmiş...
Aynı zamanda Göcek Kültür ve Turizm Derneği Başkanı...
Fethiye Deniz Ticaret Odası Başkan Yardımcısı...
Göcek’teki çocuklara yelken eğitimi vermek için kurulan Yat Kulubü Başkan Yardımcısı...
Ve en çok uğraştığı denizlerin korunması ve çevre ilkesi için kurulan “Mavi Dalga” oluşumu...
Evet arkadaşlar...
İşte bir palamar olarak başladığı yerden, o grubun başına geçen ve bir sivil toplum görevlisi olarak onlarca kurumun yönetimine giren Onur Ugan...
O BİR GİZLİ KAHRAMAN
Onur hayatını anlatırken, bir konuyu çok kısa geçti.
Onu da ben açayım...
Meğerse Onur dalgıç ve dağcı-denizci olduğu için asteğmenliğinde komando olmuş. Askerliğini Kayseri Komando Tugayı’nda tamamlamış. Ve terörün en azgın günlerinde...
Kulp, Lice, Cudi, Gabar, Van Gürpınar ve Kuzey Irak’ta çok sayıda operasyona katılmış.
O operasyonları sorduğumda bir tek cümle etti:
“Vatan sağ olsun...”
Sen de sağ ol Onur...
Bir örnek kardeşim olarak sen de sağ ol...
BAKAN KURUM: ‘TUNÇ BEY’LE UYUM İÇİNDEYİZ’
DÜN Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la sohbet ederken sordum...
Çünkü depremin içimizi yakan sıcaklığı biraz olsun geçince...
Derinlerdeki şu soru da yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlamıştı:
- CHP’li belediye ile AK Partili yönetim nasıl anlaşacak?
- Perde arkasında sıkıntılar, çatışmalar yaşandı mı?
- Sen yapacaksın, ben yapacağım diye yetki çatışması oldu mu?
Murat Bey o kadar samimi bir cevap verdi ki...
“Ohhh” dedim...
“İşte özlediğimiz siyasi manzara.” Şöyle dedi Kurum:
“Daha depremin ilk gününde Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla bir araya geldik. Sayın Belediye Başkanı Tunç Soyer de vardı.
O gün dedik ki:
‘Depremin siyaseti olmaz. İnsanımızın canı her şeyden önemlidir. Siyaset üstüdür. O yüzden birbirimize karşı samimi olalım. Açık ve şeffaf olalım. Bir konu varsa hemen birbirimizi arayalım. Şu ana kadar da öyle oldu. Tunç Bey’le toplantılar yapıyoruz. Bir sıkıntı olursa konuşuyoruz. Uyum var. AFAD’ın koordinasyonunda çalışılıyor. Vatandaşımızın meselesini çözmek için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Devletin bütün imkânları burada.”
Bu sözler üzerine ne denilebilir ki...
Yalnızca “ohhh” dedim.
“İşte budur...”
Paylaş