Paylaş
Burası Hisarönü Körfezi’nin en güzel koylarından Kocabahçe...
Geçen sene olmayan evler, bu sene bitmiş... Oysa herkes biliyor ki yasak...
Bir de önüne iskele çıkmışlar.
Ben yazmaktan yorulmadım ama onlar da kaçak yapıdan yorulmadılar.
Biliyorum, Çevre Bakanlığı canla başla çalışıyor.
Belediye yine öyle... Ama adam geliyor, idare mahkemesine davayı açıyor, yıkımlar duruyor.
3 yıldır bu koyları yazıyorum. Kocabahçe’yi yazıyorum.
Belediye gelip birkaç kez mühürledi, o kadar. Sonra...
Sonra kaçağa devam...
Yalnız Kocabahçe mi?
Gökova’dan Göcek’e, Hisarönü, Bozburun’dan Kaş’a kadar bu kaçak yapı vurgunu sürüyor.
Tabiat Varlıklarını Koruma bütün gücüyle denetleyip işlem yapıyor. Ama yıkımlar zaman alıyor. Neyse ki birçok yerde ibret-i âlem için bazı yıkımları görüyoruz.
Ama yine de “kaçağın hızına” yetişmek zor...
Arkadaşlar...
Bu cennet kıyılar bir daha gelmez...
Bakın, şimdi “Turist gelsin” diye devlet nasıl uğraşıyor...
Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un çabalarını yakından biliyorum.
Tamam ama bu kıyılar böyle yağmalanırsa, betona dönüşürse... Önüne gelen sahilleri iskeleyle çevirirse...
O turist nereye gelecek?
Turizm yalnızca Antalya’daki “Her şey dahil 15 Euro” diyen dev otellerden ibaret değil ki...
Yat turizmi var...
Bakın Akdeniz’e...
İtalya’dan Cebelitarık’a kadar dümdüzdür.
Yani birkaç bilinen ismin dışında koy yoktur... Ama bizim kıyılarımız öyle mi?
Dantel gibi koylar. Çam ormanlarının içinde masmavi denizler...
Ve muhteşem bir tarih dokusu...
Efsanelerin, krallıkların doğup battığı limanlar...
Dünyanın en zengin insanları yatlarıyla buralara gelip geziyorlar...
Esnafına, turizmcisine, yat kiralama şirketlerine, lokantalarına, teknik servislerine milyonlarca dolar bırakıp gidiyorlar...
Ekincik’te My Marina’ya gelen dünya yıldızlarının fotoğrafları hâlâ duvarlardadır...
O dönem o koyların ve denizciliğin bir kültür olduğunu anlatan Nail Keçili iyi bilir.
Rahmetli Özal’ın hayaliydi o koylarda dünya liderlerini ağırlamak...
Bunlar insanlık mirasıdır...
Eğer koruyamazsak bir daha geri gelir mi?
İşte Göcek...
Koylarla çevrili bir iç deniz... Masallardaki gibi... Ama o küçücük körfeze 7-8 tane marina yaptırılırsa ne olacak?
6-7 bin tekne bu küçücük körfezi ne hale getirir, düşünün...
Belki de pandeminin bir faydası oldu, doğa kendini temizledi.
Dibi görünmeyen denizler kristal gibi oldu.
Bari bunu fırsat bilip hemen önlem alabilsek... Rahmetli Sadun Boro’nun dediği gibi: “Lütfen sizden sonraki nesillere de kirletecek bir çevre bırakın...”
Bu espri kulaklarımızdan hiç gitmiyor...
Peki nasıl koruyacağız?
Sahil güvenlik yeterli mi?
Jandarma ne yapsın?
Artık bu kıyıları, körfezleri korumak için yeni bir sisteme ihtiyaç var.
Kıyı polisi mi dersiniz... Sahil Güvenlik kadroları mı...
Deniz polisi mi güçlendirilir, kıyı bekçiliği mi getirilir, denizciliği bilen, tarihi, kültürü, turizmi bilen kadrolar mı kurulur...
Elbette birçok çözüm üretilebilir... Ama ne yapacaksak bir an önce yapmalıyız...
Tabii her şey polisiye tedbirlerle çözülmüyor. O kaçakları yapanlara karşı yöre halkının da duyarlı olması gerekiyor...
Paylaş