Her cümlesinin sonunda “nokta” diye bağırması.
Ve ardından sert ifadelerle Erdoğan’ı suçlayarak sesini yükseltmesi.
Ve daha yüksek perdeden milliyetçi vurgular yapması ne anlama geliyor?
Kucaklaşmaya ve birleşmeye ayarlı “Baharlar gelecek” stratejisi bitti mi?
Yoksa...
Türkiye’de ilk kez farklı siyasi anlayışlardaki partileri bir araya getirmeyi bir başarı olarak anlatan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a karşı geriye düşmenin etkisiyle, bu toparlayıcı görüntüsünü ikinci plana mı alıyor?
Ne ilginçtir ki...
Kılıçdaroğlu
Hayallerimiz için en uygun kişiye oy atacağız...
Bu tamam.
Ama bir de bireysel seçimlerimiz, hayallerimiz yok mu?
Bu pazar işte kendi hayalimi nasıl gerçekleştirdiğimi anlatıyorum. Uzak denizlerin hayali. Birkaç bölümlük bir dizi halinde aktaracağım.
Öyle ya, bu dünyaya geldiğimize göre herkesin bir hayali olmalı...
30 yıllık denizciyim. Fırsatını bulup da denize her çıkışımda... Daha yelkenleri ilk açışımda, hep bir hayalim vardı...
Uzak denizler... Bilinmeyen rotalar. Haritaların üzerinde hayal kurmak.
Önce yaşayan efsane dünya gezgini
Yarın sandığa gidiyoruz.
Yarın karar günümüz.
Yarın ortak irademizin demokrasiyi taçlandıracağı gündür.
Yarın demokrasinin en geniş katılımlı karar zamanıdır.
Ve sevgili kardeşim.
Yarın demokrasinin, Cumhuriyet’in, medeniyetin sana verdiği en güzel ve en etkili gücü kullanacaksın.
Belki de ilk kez kullanacaksın.
Ve emin ol ki...
Siyasi çekişmelerin biraz daha uzağından bakınca...
Meydanların sesinde çok önemli bir değişiklik görüyorum.
Geriye doğru birkaç seçim atmosferini hatırlayın.
Hele bizim dönemimizde...
Bir meydana bakarsınız, “mehter marşı”yla başlar, dalgalanır...
Diğer meydana bakarsınız...
Mutlaka Zülfü Livaneli’den bir şarkı...
Leylim leeeeey...
1- FETHİYE Babadağ’da peş peşe yaşanan kazaları biliyoruz. Daha birkaç gün önce bir pilotun feci kazasını yaşamıştık. Ardından karabulutlar arasında ve fırtınada savrulan pilotları korkuyla izledik. 26 paraşütün ve turistlerin akıbetini yüreğimiz ağzımızda bekledik.
İnanılır gibi değildi.
Ağaçlara, yollara, dallara, kayalara düşen pilotlar, turistler.
Bu feci görüntüler üzerine sormuştum:
- Havanın sert olacağı belliydi, kim ve nasıl bu ölüm uçuşlarına izin verdi?
Ve dün o bölgenin eski ve deneyimli bir pilotu aradı. Gerçekleri uzun uzun anlattı.
Önümüz yaz. Sezon başlıyor.
Ve dünyanın en güzel manzarası Ölüdeniz’e doğru yamaç paraşütleri yine havalanacak. İstiyorum ki...
DÜNYANIN en harika yamaç ve dağ paraşütü merkezlerinden Fethiye Babadağ’da önceki gün öyle bir facianın eşiğinden dönüldü ki...
Saatlerce yüreğimiz ağzımızda, gözlerimiz gökyüzünde... Sert ve ani rüzgârlarla savrulan paraşütleri aradık.
Daha o an sordum:
“İki gün önce bir paraşüt pilotu ters rüzgârlarla yere çakıldı. Pilotunu kaybettik. Şimdi nasıl oluyor da hava raporlarına bakmadan bu paraşütlerin atlayışına izin veriliyor?”
Dahası...
“Bu uçuş iznini kim, neye göre veriyor?”
Haldun Bey 2013 yılında bir kadın futbol takımı kuruyor...
Adı, “Yağmur Spor Kadın Futbol Takımı”...
Önce şaşkınlık ve biraz da tepkiyle karşılanıyor elbette.
Gelenekler, zorluklar... Kim verecek kızını futbol takımına?
Sonra ne mi oluyor?
Bakın orta saha oyuncusu Zelal Aral ne diyor:
“Öncelikle çocuk yaşta gelinlik giymedik, kadınların futbol ve spor yapabildiklerini gösterdik. Üniversite okuduk.”
1- Önceki hafta Türkiye’nin uzaya fırlatılan uydusu İMECE’nin Ege adalarına bakması halinde neler olacağını yazmıştım.
Yani o adalardaki silahlanmayı gözler önüne serecekti. Çünkü metrenin altında çok net görüntü alabilen bir uyduydu bu.
Bunu yazarken de uydunun kamera sisteminden yerden komuta sistemine kadar bütün yeteneklerini bizim mühendislerimizin geliştirdiğini vurgulamıştım.
Ve demiştim ki:
“Bu uydunun bir başka özelliği daha var.
O da Türkiye’nin uzay ve uydu teknolojilerinde geldiği noktadır.
TÜBİTAK-Uzay diye kısaltılan bu enstitüde Türk mühendisler görev yapıyor. Ve tamamıyla milli imkânlarla uydunun tüm işlevlerini geliştirdikleri gibi yeryüzündeki merkezden yönetecek bir sistemi de geliştirdi bizim mühendisler. Ve kullanıyorlar.”
Ve sonra eklemiştim: