Paylaş
Akçal'ken niye Yılmaz oldular?
Başbakan Mesut Yılmaz'ı eski Başbakan Tansu Çiller karşısında öne çıkaran özelliği dürüst imajıydı.
Sevelim, sevmeyelim, yöneticiliğini beğenelim, beğenmeyelim, pek çoğumuz Başbakan Mesut Yılmaz'ın dürüst bir politikacı olduğunu düşünüyorduk.
Çünkü kısa iktidar dönemlerinde bir hırsızlığına bir yolsuzluğuna şahit olmamıştık.
Ancak 55. Hükümet dönemindeki talanı görüyoruz...
Kap kapanın elinde kalıyor. Şeffaf olduğunu düşündüğümüz ihalelerde bile işler kapalı kapılar ardında bitiriliyor. Her taraftan küçük büyük, ayrı ayrı pis kokular yükseliyor.
Hal böyle olunca da bütün bunlara göz yuman Başbakan'ın dürüstlüğünden ciddi şüpheler duymaya başlıyor insan.
Hatta zaman zaman bu şüphe aşamasını bile geçiyor, kanaat sahibi oluyoruz.
Tansu Çiller'in dürüst bir politikacı olmadığını defalarca yazdık.
Öyle ki, malvarlığının en uç noktalarına kadar gittik. Çiller Ailesi'ni babasına kadar inceledik. Tansu Çiller'in malvarlığının, devlet memuru olan babasından kalmış olamayacağını belgeledik.
Başbakan Mesut Yılmaz bu noktada şanslıydı.
Çünkü o zengin doğmuştu.
Babadan kalma bir serveti vardı. Fakat bir haksızlık olmasın diye Tansu Çiller'in babasının servetini soruşturduğumuz gibi, Mesut Yılmaz'ın babasının servetini de soruşturmak gerekiyordu. Onu da yaptık. Ve karşımıza birtakım soru işaretleri çıktı. Ve ben bu soruları Sayın Başbakan Yılmaz'a sormak gereğini hissettim.
SORU 1: Yılmaz Ailesi'nin iki kolu olduğunu biliyoruz. Yılmaz'ın amca tarafının soyadı Akçal. Oysa genellikle kardeşlerin soyadı aynı olur... Mesut Yılmaz'ın babası soyadını niye değiştirdi?
SORU 2: Bu soyadı değişikliği Yılmaz Akçal'ın, yani Mesut Bey'in amcasının Demokrat Parti hükümetinde bakan olduğu günlerde mi yapıldı?
SORU 3: Soyadı değişikliğinin yapılmasındaki temel amaç İmralı Cezaevi inşaatını bakan olan kardeş vasıtasıyla alabilmek ama soyadı aynılığı nedeniyle dikkat çekmemek olabilir mi?
SORU 4: İmralı Cezaevi'nin inşaatını Yılmaz'ın babası mı yaptı?
SORU 5: Bu ihale alındığı dönemde Yılmaz Akçal hangi görevdeydi?
Evet son derece basit, tarihlerle açıklanabilecek sualler.
Yanıtları aynen yayımlayacağımdan emin olabilirsiniz. Tabii yanıt gelirse.
Onur Öymen'in kitabı
GALATASARAYLI abim ve Büyükelçi Onur Öymen'in kitabı var önümde.
Ben Dışişleri ile ilgili yazınca, Sevgili Hakkı Devrim, Milliyet Yayınları'ndan çıkan kitabı yolladı hemen.
Adı ‘‘Türkiye'nin gücü’’
Onur Öymen Türkiye'nin Avrupa Birliğini ve dünyadaki önemli rolleri Türkiye'nin niye hak ettiğini yazıyor.
Kitabı okuyunca Türkiye'nin gücünün ne olduğunu çok iyi anlıyorsunuz.
Bildiklerinizi teyit ediyor, kanıtlara bağlıyor.
İlginç. Demek ki, Dışişleri mensupları Türkiye'nin gücünü biliyor.
Peki o zaman niye ona göre davranmıyorlar?
Engel ne?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ
Gazeteciler siyasilere eşit mesafede durduğu zaman.
Paylaş