Paylaş
Yurtdışındaki Türk mahkûmlar
Yurtdışında, yabancı ülkelerin hapishanelerinde yatmakta olan vatandaşlarının durumuyla Türkiye kadar ilgisiz bir ülke zor bulunur herhalde.
Avusturya'da, Stein cezaevindeki 22 mahkûmun gönderdiği mektup, bana ulaşabileni, bir de hiç kimseye ulaşamayanlar var.
Stein cezaevinde yatan Türk mahkûmların derdi bir gün bile bir Türk yetkili görmemiş olmak.
Viyana'ya 70 kilometre mesafedeki bu cezaevine Türk Büyükelçiliği'nden bir tek yetkili bile gitmemiş bugüne dek.
Vatandaşlarımıza nasıl bir muamele yapıldığı hakkında hiçbir araştırma yapılmamış.
Bu cezaevinde yatan vatandaşlarımıza en ağır gelen ise, Bavyera Başkonsolosumuz Erol Etçioğlu'nun Bavyera'daki Türk mahkûmlarla yakından ilgilenmesi, onlara Türk televizyonlarını izleyebilmeleri için çanak anten bağlatması.
Sordukları ise ‘‘Neden bizim Avusturya'daki konsolosumuz da bize böyle bir yakınlık göstermiyor’’
Bu arada yurtdışındaki cezaevlerindeki Türk mahkûmların ortak sorusu da var.
‘‘Türkiye'de mahkûm olan yabancıların cezalarını kendi ülkelerinde çekebilmelerine karşın, biz niye aynı şeyden yararlanmıyoruz?’’ diyorlar.
Haklı bir soru: Neden?
Reflektörler standart dışı
Kamyon tamponlarına yanıtını dün sizlere ilettiğim Karayolları Genel Müdürlüğü, hiç aklımda olmayan bir şeyi aklıma getirdi: Reflektörler...
Gece yolda hiç dikkat ettiniz mi? Yerli otomobillerin stop lambalarındaki reflektörlerle, ithal otomobillerin arka stoplarındaki reflektörlerin arasında dehşetli bir parlaklık farkı var.
İthal otomobillerin reflektörleri, en küçük bir ışıkta pırıl pırıl parlarken, bizim yerlilerinkinin içine uzun farları püskürtseniz, cılız bir parlama görüyorsunuz.
Bunu otomotiv sektöründen bir arkadaşıma sordum.
Yanıt basit: Teknoloji
Basit bir reflektör kalıbı meselesiymiş...
Türkiye'de yapılan kalıplarda üretilen reflektörler ne yaparsanız yapın, ithallerinki kadar parlak olamıyormuş.
‘‘O zaman kalıbı dışarda yaptırsınlar’’ dedim.
İşin içinde maliyet varmış.
Yerli bir kalıp birkaç yüz milyona yapılırken, aynı kalıbı yurtdışında yaptırmanın maliyeti birkaç milyardan başlıyormuş.
Üretim kapasitesi zaten düşük olan yan sanayi, rekabet nedeniyle bunu fiyata yansıtamadığı için, pahalı kalıp maliyetini karşılayamıyormuş.
‘‘İnsan hayatının olduğu bir yerde maliyetin ne önemi var. Üç kuruş fark eder’’ dedim.
‘‘Haklısın’’ dedi. Ve ekledi: ‘‘Tek mesele insan hayatı da değil. Türkiye'deki reflektörler Avrupa standardına uymuyor. Bu yüzden de bu reflektörleri taşıyan araçların ihracı da mümkün değil.’’
Anlaşılan Avrupa'ya araç satacaksak, reflektörünü ithal etmek zorunda kalacağız.
Kapasitesi milyonu bulan Türk otomotiv sektörünün haline bakın.
Plaka spekülatörleri
Maliye Bakanı Zekeriya Temizel her türlü rant kazancından vergi alınacağını söyledi.
Borsada, bankada, emlakta her türlü spekülatif işlem vergiye tabii olacak. Yasa böyle diyor.
Hiç şikâyetçi değiliz, hatta aksine memnunuz.
Ancak kimi enayilikler de yok değil.
Mesela kira gelirlerinde vergiden muaf sınırı 240 milyon.
Yani ayda 20 milyon.
Adam çalışırken bir ev almış, bir de emekli ikramiyesiyle, emekli maaşı artı bir evin kira geliri geçinmeye çalışıyor ondan vergi alınacak.
Öte yandan bir başka ciddi rant var ona dokunan yok.
Taksi plakaları...
Fiyatları yüz bin dolarlarla ölçülüyor.
Elinde yüzlerce plaka olanlar var. Piyasayı bile onlar belirliyorlar.
Onlara bir şey yok.
Bu plakalar taksici esnafında olsa gam yemeyeceğim. Üç beş plaka simsarında. Büyük paralarla plaka kiralarlar, dehşet fiyatlara plaka satarlar.
Bunlardan vergi alacak olan yok.
Acaba sanayi tesisi kurmak yerine plakaya mı yatırım yapmalı!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kurunun yanında yaşı da yakmadığımız zaman.
Paylaş