AZMÜSEBAT Ticaret'ten aradılar. Dün Ali Taran'a ‘‘reklam’’ yaptırıp batan ya da Ali Taran'dan kaçıp kurtulan firmaları sıralamıştım.
Derby'nin üretimini yapan Azmüsebat Ticaret'ten aradılar.
‘‘Biz batmadık. İyi durumdayız. Yalnızca Türkiye'de değil, Irak'ın tıraş bıçağı ihtiyacının yüzde 50'sini karşılıyoruz. İngiltere, Almanya, Ürdün, Libya, Cezayir gibi ülkelere de ihracat yapıyoruz. Krizden etkilenmedik. İşçi çıkarmadık. Yabancı firmaların satın alma tekliflerini kabul etmedik’’ dediler.
Sevindim.
Bu arada şirketler için pazar araştırmaları yapan bir kamuoyu araştırma şirketinden aradılar ve ilginç bilgiler verdiler.
Ali Taran'ın reklamları hatırlanıyor, ancak ürün hatırlanmıyor.
Yani reklam, kendi reklamını yapıyormuş.
Bunu, ajans arayan bir müşterileri için yaptıkları araştırma sonucundan bulmuşlar.
İxir reklamı, kamuoyunda yüzde 97 oranında hatırlanmasına rağmen, İxir'in ne olduğunu çok düşük bir yüzde biliyormuş.
Ali Desidero reklamında da aynı durum söz konusu olmuş.
Yüzde 80'i aşan hatırlanma oranına rağmen, reklamın neyi tanıttığını hatırlayan çok fazla değilmiş.
Kamuoyu araştırma şirketinin başkanı, ‘‘Tespitiniz çok doğru. Müthiş reklamlar ancak reklam kendi kendinin reklamı gibi. Ürünü ön plana çıkarmıyor, satışı tetiklemiyor. Türkiye'den başka bir yerde hiçbir bilinçli firma böyle reklamlar yaptırmıyor. Zaten bakın, Taran'ın hiç uluslararası müşterisi yok. Çünkü bu reklamların pazar payı veya satış olarak bir getirisi olmadığını biz belgeledik’’ diyor.
Fakat yine de Ali Taran'ı tebrik etmek lazım.
Çünkü yine araştırmalara göre Taran ve ekibi, alım gücü olmayan sosyoekonomik gruplara hitap eden reklamlarda çok başarılı.
Milli duyguları, zaafları, toplumsal sorunları ve bu gruba hitap edecek tiplemeleri iyi biliyor.
Ama şurası açık ki, bunun ‘‘ticarette’’ bir faydası yok.
Hiçbir hesabın, kitabın olmadığı ve sınırsız bir bütçeyle çalıştığı ‘‘siyasette’’ olup olmadığını ise birlikte göreceğiz.
Toprak Holding hissesi hediye edilen gazeteci var mı?
NECATİ Doğru'nun son ‘‘saçmalığına’’ yanıt vermek gibi bir niyetim yoktu doğrusu. Ama önceki gün uçakta karşılaştığım bir okurum, ‘‘Necati Doğru'nun son yazısına cevabınızı çok bekledim’’ deyince alındım. Anladım ki ‘‘boş bırakmamak’’ gerekiyor. Necati Bey art arda golleri yiyince ‘‘yalana’’ sarıldı. Tuncay Özkan'ın söylediğini iddia ettiği sözlerle bana saldırdı.
‘‘Ben havlıyormuşum.’’
Köpeksiz köyde değneksiz gezip kendini adam zannedenleri ‘‘ısırdığım’’ doğru. Necati Bey'in de maskesini düşürünce canı yanmış olmalı. Ama ‘‘yalan’’ söylemekle sıyıramaz. Tuncay Özkan hemen arayıp ‘‘Doğru'nun yazdıklarının külliyen yalan olduğunu, kendisiyle böyle bir konuşma yapmadığını’’ iletti.
Necati Bey'i de arayıp ‘‘gerekeni’’ söylemiş. Bilemem.
Umurumda da değil. Ama şimdi Necati Bey'e daha güzel bir sorum var. Necati Doğru Bey.
Toprak Káğıt'ın halka arzı sırasında, fabrikasını ziyaret ettiğiniz Halis Toprak'tan hediye hisse aldınız mı? Ya da başka bir deyişle Halis Toprak size şirketinin hisselerinden hediye etti mi?
Ettiyse bu hisseler kaç adetti?
Siz bu hisseleri ne yaptınız?
Hediye edilen bu hisseleri sattınız mı, yoksa hálá saklıyor musunuz?
Sattıysanız kaça sattınız?
Hadi bakalım Necati Bey, bu soruya yanıtınızı kimin ağzından bana hakaret ederek vereceksiniz.
Bekliyorum.
Hadi...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Terim yalakaları, skora göre Terim düşmanı olmadıkları zaman.