Paylaş
BİR yıl önce bugün akşam yattık. Ve bir bölümümüz sabah bir daha kalkamadık.
Kimimiz ölmüştük, kimimiz enkaz altındaydık.
Tarihimizin bu büyük felaketini bu kuşak birlikte yaşadık.
Ne acıdır ki, bugün hálá bir yıl önceki kaçımızın aramızdan ayrıldığını, bu büyük felaketin kaç canımıza mal olduğunu bilmiyoruz.
Dünkü Hürriyet'te Gölcük'te bir lisenin 150 öğrencisinin kayıp olduğu yazılıydı.
Oysa öldüğü belirlenen ölü öğrenci sayısı 53.
Yani bilinen ölü sayısının 3 katı kayıp var.
Bu da depremde aslında 50 binin üzerinde can yitirdiğimiz anlamına geliyor.
Devleti yönettiğini zannedenler ise dirimizden de, ölümüzden de gerçekleri saklamayı hálá marifet sayıyorlar.
Dün bir gazete depremin yıldönümünde devletin ‘‘büyüklerine’’ deprem anılarını anlattırmış.
Ecevit, ‘‘Hepimiz çok üzgündük ama devlet olarak ayaktaydık’’ demiş.
Ayakta olan devlet bugün hálá enkazları tam olarak kaldırmış, hasarlı binaları yıkabilmiş değil.
Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın ise ‘‘dünya başına yıkılmış’’.
Başına yıkılan dünyayı kim kaldırdı bilmiyorum ama yıkılan evlerin yerine yenilerini, depremde yüzlerce insanı öldüren Ceylan ve Yüksel İnşaat yapıyor...
Deprem konusunda bugün bir yıl öncesinden bir adım dahi önde değiliz.
Hatalardan ders almak bize mahsus değil.
Üstüne üstlük bazıları, ‘‘Depremi anıp da ne olacak. Hatırlayıp hatırlayıp paranoyak olacağız’’ diyor.
Japonlar Hiroşima'yı 50 yıl sonra hálá anarken.
Ben kendi payıma bu depremi ne unutacağım, ne unutturacağım.
Kızımın, benim gördüğüm, yaşadığım acıları görüp yaşamaması için...
NOT: Bugün Gölcük'teyim. 1 yıl sonra nelerin yapılmamış olduğunu bir kez daha görmek için...
Kimimiz öldük vatan için
kimimiz hazır hissetmedik!
PEK çok yazarın, yazdıkları yazılarla, ‘‘halkı askerlikten soğuttukları’’ gerekçesiyle yargılandıklarını, bu nedenle zaman zaman mahkûm olduklarını gördük, duyduk.
Emin olun ki, hiçbir yazı ve yazar halkı askerlikten soğutma konusunda uygulamada görülen aksaklıklar kadar etkili olamaz.
Şu Erdal Acar meselesi bile halkı askerlikten soğutmak konusunda yeterince etkili değil mi?
Ne iş yaptığı belirsiz bir tip, yıllardır askere gitmiyor.
Peş peşe orduyla davalık oluyor.
Davaları kaybediyor, bir daha, bir daha kaybediyor ama hiçbir güç Erdal Acar'ı askere alamıyor.
Askerlik yapmamak için sahtecilik yaptığı ortaya çıkıyor. Para karşılığı ‘‘çürük raporu’’ aldığı belirleniyor, raporu veren ordudan atılıyor, Erdal Acar'a ise ceza falan verilmiyor.
İş benim tarafımdan ayyuka çıkarılınca, biraz kıpırdar gibi yapılıyor, sonra yine ses seda yok.
Erdal Acar'ın nikáhsız yaşadığı kadın çıkıyor ve ‘‘Erdal kendisini askere gitmeye hazır hissetmiyor. Hissedince gidecek’’ diyor.
Zaten bizde kanunlar böyle der: ‘‘Erkek çocuklar kendilerini hazır hissedince askere giderler.’’
Bu nasıl iştir anlamıyorum.
Türkiye'de tıkır tıkır işleyen tek kurumun askere alma müessesesi olduğunu düşünürdüm.
Meğer yolunu bulunca o da işlemiyormuş.
Fakat Erdal Acar'ı bir türlü askere almayanların, Güneydoğu'da 20, 21, 22 yaşında şehit düşen binlerce gence haksızlık ettikleri düşünüyorum.
Olmadı İbrahim Tatlıses
İBRAHİM Tatlıses bu ülkede en sevdiğim sanatçılardan biridir. Muhteşem sesi, türküleri geniş kitlelere sevdirmesi, Türk halk müziğine hizmetleri bir yana, halktan gelmiş, halktan kopmamış, fakir fukara babası, hayırsever, doğru düzgün bir adamdır.
Erkeklere özgü kimi zaafları ise, benim için hoş olmamakla beraber, Türk erkeğinin genel zaafları arasında görülebileceği için dikkate alınmayabilir.
Daha doğrusu alınmayabilirdi.
Ta ki, önceki akşam Rumelihisarı'nda verdiği konsere kadar. Konserin ortasında ilişkisi olduğu savlanan Asena'yı sahneye çıkardı.
Birincisi insanlar oraya göbek dansı izlemeye değil, muhteşem bir sesi dinlemeye gitmişti.
İkincisi, toplumun, özellikle de kadınların, nikáhlı olsun olmasın, Derya Tuna'yı eşi olarak gördüğü bir ortamda, Asena oraya yakışmadı.
Konserden çıkarken yanıma gelen bir hanım, ‘‘Fatih Bey, İbrahim Bey'in özel hayatına büyük saygım var. İstediğini yapabilir. Beni de hiç ilgilendirmez. Ama biz annelerin karşısına, kendi çocuğunun annesini yaralayan bir kadını çıkarmasını annelere yapılmış bir hakaret olarak algılıyoruz’’ dedi.
Tatlıses'in özel hayatı beni de hiç ilgilendirmez ama bir büyük sanatçının, halktan böyle basit nedenlerle kopması ilgilendirir.
NOT: Rumelihisarı'nda dinlediğim Tatlıses, hayatımda dinlediğim en müthiş Tatlıses'ti. Dertli olmak yaramış olsa gerek.
NE ZAMAN
ADAM OLURUZ?
Başa saygı, başın içindekine olduğu zaman.
Paylaş