Fatih Altaylı: Piyasanın kucağına oturmak!






Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

DERVİŞ'e olan inancımı giderek yitiriyorum. Bunun öyle çok derin nedenleri yok.

Sadece bir tek göstergeye bakıyorum: ‘‘Derviş kimle dans ediyor?’’

Yanıt basit: ‘‘Piyasayla.’’

Bu şu demek; Derviş'in bütün hesapları ‘‘piyasa’’ hesabı.

Yani ‘‘banka-borsa-kur’’ üçgeni.

Bütün her şeyini buna göre ayarlıyor.

Buradaki hareketleri ‘‘Türk ekonomisi’’ zannediyor.

ABD'de, İngiltere'de olsak amenna.

Piyasa yüz milyarlarca dolar ve ekonominin can damarı.

Ama bizde öyle mi?

Türkiye'de ‘‘piyasa hesabı’’ yaparsan çuvallarsın.

Çünkü Türkiye'de piyasa miyasa yok.

Piyasa dediğin üç otuzluk üç oyuncu.

Bankaları toplasan, uluslararası ölçekte tek bir banka etmiyor..

Borsayı kökünden hesaplasan, bir çokuluslu şirketin değerinin onda birini bulmuyor.

Dövize gidip gelen para desen toplamı birkaç milyon dolar.

Ve bütün bunlar Türkiye'de ‘‘piyasa' oluyor.

Sonunda da bu üç kuruşluk ‘‘sözde’’ piyasadaki üç beş ‘‘manipülatör’’ Türkiye'nin yönünü belirliyor.

Panikleri körüklüyor, milleti tedirgin ediyor.

Derviş de bunların ‘‘tepkilerini’’ kullanarak ‘‘ekonomi’’ yönlendiriyor.

Yok öyle şey.

Türkiye bu kadar küçük, bu kadar ucuz değil.

Derviş ‘‘Bu ülkede üretimi artırmanın yolları nelerdir’’e bakmıyor.

‘‘İhracatı nasıl katlarız?’’ı hesaplamıyor.

‘‘Sanayimizi katma değeri yüksek üretime nasıl dönüştürebiliriz’’i düşünmüyor.

‘‘Vergi oranlarını düşürerek vergiyi tabana yaymak mümkün olur mu?’’ diye kafa patlatmıyor.

‘‘Üreticinin iç ve dış kredi sorunlarını nasıl halledeceğiz’’ diye sormuyor.

‘‘Türkiye'nin ‘atıl' duran akıl almaz üretim kapasitesini nasıl harekete geçiririz’’in hesabını yapmıyor.

O da aynen kendinden önceki ‘‘dandik’’ ekonomistler gibi, ‘‘piyasa’’ denilen ‘‘sığlığa’’ sığınıyor.

Ama ‘‘piyasa’’ dedikleri şey öyle sığ ki, hemen kuma oturuyorsunuz.

Kum sandığınız şey ise aslında üç beş kişinin kucağı.

Ülkenin kaderi değişmiyor

BİR okurum benim seks vergisi önerimle ilgili olarak Şair Eşref'in dizelerini yollamış.

Onu da aktarayım:

‘‘Vergi miktarını ol mertebe arttırmalı kim,

Sahib-i servet olanlar da züğürt kalmalıdır.

Yalnız fahişeler vergisi haksızlık olur,

Evlilerden de yaptıkça rüsum almalıdır’’

Ve 1912 tarihli bir başka dize de eklemiş ki, bu coğrafyanın yüzyıldır değişmediğini gösteriyor:

‘‘Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,

Gelmesin reddeylerim billahi öz kardaşımı.

Gözlerim ebna-yi ademden ol rütbe yıldı kim,

İstemem tek Fatiha, tek çalmasınlar taşımı’’

NOT: Ebna-yi adem insanoğlu demektir. İlk dörtlükte Şair Eşref ‘‘yaptıkça’’ yerine başka bir fiil kullanmıştı. Ayıp olur diye ben değiştirdim.

Vergi adaletini sağlıyorum

HABERTÜRK'te yazan emekli büyükelçi Yalım Eralp benim ‘‘seks vergisi’’ önerimin akıllıca ama Anayasa'ya aykırı olduğunu yazdı.

Eralp'e göre bu vergi Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı. Çünkü sadece erkeklere yönelik.

Bence eşitlik sağlanabilir.

Kadınlara da ‘‘Bu akşam olmaz. Başım ağrıyor’’ vergisi koyarsınız.

Böylece vergi kaçağı da önlenmiş olur.

Ya erkekten, ya kadından.

Gelir garanti.

Tarihi bina, tarihi başkan

GEÇTİĞİMİZ haftalarda siyasetçileri eleştiren oda başkanlarının biraz da kendilerini eleştirmeleri gerektiğini yazmış ve bizim memlekette oda başkanlarının da aynı siyasetçiler gibi koltuğa yapışıp kaldıklarını aktarmıştım.

Bir de örnek vermiş ve 1958'den bu yana, yani tam 43 yıldır İstanbul Ticaret Borsası Başkanlığı'nı yürüten Nejat Basmacı'dan söz etmiştim.

Birkaç gün önce geçmişte İstanbul Ticaret Odası'nda ve Odalar Birliği'nde çok önemli hizmet vermiş bir dostumla karşılaştım.

‘‘Nejat Abi'ye haksızlık etmişsin’’ dedi.

Şaşırdım.

‘‘Niye?’’ diye sordum.

‘‘O istese bile borsa İstanbul Ticaret Borsası başkanlığını bırakamaz’’ dedi ve anlattı.

Yıllar önce Anıtlar Yüksek Kurulu tarihi bir bina olan İstanbul Ticaret Borsası'nın binasına gelmiş.

Ve borsa binasını ‘‘eski eser’’ olarak kayda geçirmişler.

Anıtlar Yüksek Kurulu'nun incelemesi sırasında binada bulunan Nejat Basmacı da ‘‘tarihi eser’’ olarak kayda geçirildiği için şimdi artık binadan dışarı çıkarılmıyormuş.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Çaresizlikten dolayı iyimser olmak zorunda kalmadığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları