Paylaş
HÜKÜMET suçlanıyor. Pazarlıklar sırasında mahkûmlardan gelen talep üzerine, ‘‘F tiplerine nakil yapmayacağız’’ diyen hükümet şimdi nakil yapıyormuş.
Kimileri bunu hükümeti suçlama vesilesi yapıyorlar.
Her şeyden önce, devlet bunu kabul etti, ama direnişçiler buna rağmen direnişi durdurmadılar.
Yani devletin bu sözü, eylemin bitirilmesi halinde geçerliydi.
Eylem pazarlık sonucunda gönüllü olarak bitirilmediğine göre, ortada uyulması gereken bir anlaşma da yok demektir.
Ayrıca da böyle bir pazarlığın yapılması bile çok kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu nedenlerle devleti ve hükümeti suçlamak doğru değil.
Ancak yine de devlet F tipi cezaevlerini daha insancıl hale getirmek, uluslararası kabul görmüş standartlara yükseltmek zorundadır.
Ulaştırma'dan yanıt
ULAŞTIRMA Bakanlığı kalabalık bir gazeteci grubunun Fransız Guyanası'na götürülmesinin büyük bir maliyet olduğunu ve bunun parasının nereden karşılandığını sormam üzerine yanıt yolladı.
Fransız Guyanası'na giden resmi heyetin ve beraberlerindeki gazetecilerin Paris'ten sonraki bütün masrafları uyduyu fırlatan firma olan Arian Space-Alcatel tarafından karşılanmış.
Türkiye'nin de ortak olduğu Eurasiasat firması ise İstanbul-Paris arası bilet paralarını ödemiş.
Biletler ekonomi sınıfı olarak THY'den alınmış.
Gösterilen hassasiyet için teşekkür ederim.
Haberleri izlemek intihara sürükler
TÜRKİYE'nin morali bozuk. Neden yok değil, ama moraller nedenlerin ötesinde bozuk.
Çünkü Türkiye'nin televizyonları var.
Çünkü Türkiye'nin haber televizyonları ve televizyonlarında haberleri var.
Ve moraller bu yüzden bozuk.
Akşam açın televizyonu, geçin karşısına.
Saat 19.00'da izlemeye başlayın haberleri, 21.00'e doğru çıldırmış olabilirsiniz.
İçinizden karşınıza ilk çıkanı dövmek, evde maraza çıkarmak, camı çerçeveyi kırmak, elinizdeki çay bardağını duvara atmak veya ısırarak yemek, karınızla veya kocanızla kavga etmek, çocuk sahibi olduğunuza pişman olmak gibi hisler aynı anda geçer.
Çünkü televizyon haberleri tek kelimeyle ‘‘iğrenç’’.
Ben bu haberleri izledikçe, Türkiye'yi karıştırmak için fazla bir şeye ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.
500 tane baldırı çıplak kiralayın, bunları bir meydana toplayın.
Televizyonların haber merkezlerine haber verin.
Topladığınız baldırı çıplaklar biraz bağırıp çağırsınlar, biraz hoplasınlar.
Televizyonlar gelince polis de gelir.
Hafif bir maraza çıksın yeter.
Sonra oturun akşam, haberlerde izleyin.
Sanırsınız ki, Türkiye yandı, yıkıldı, bitti.
Önden arkadan, sağdan soldan, tepeden aşağıdan çekimlerle 500 baldırı çıplağın yaptıkları öyle bir anlatılır ki, şaşarsınız.
Birkaç muhabir de heyecanlı ses tonuyla olayı anlattığı zaman iş tadından yenmez.
Ardından yabancı ülke televizyonları da bu görüntüleri alıp kullanırlar ve 500 baldırı çıplakla Türkiye battı inancı içerde-dışarda yerleşir.
Ayrıca böyle bir olay bir hafta malzeme olur.
Ha babam, de babam döner döner gösterirler.
Hatta aradan yıl geçer, yine gösterirler.
Siz izledikçe fenalık geçirir, memleketin uçurumun eşiğinde olduğunu düşünmeye başlarsınız.
Buna da Türkiye'de televizyon haberciliği veya haber televizyonculuğu denir.
Tutuksuzlar
DÜNYA adli literatürüne yepyeni bir kavram sokmanın gururu ve heyecanını yaşamalıyız. Çünkü böyle bir cümle Türkiye'den başka hiçbir yerde kurulmamıştır.
Ne mi?
İşte cümle:
‘‘Çanakkale Cezaevi'ndeki tutuklular az önce teslim oldular.’’ Doğruyu söyleyin, siz böyle bir şey hiç duydunuz mu?
Tutuklular teslim olmuşlar.
Tutuklular teslim olduysa eğer, onlar zaten tutuksuzdur.
Buradan yola çıkarsak, Türkiye'deki cezaevi denilen binaları aslında ‘‘tutuksuzlar için barınak’’ olarak tanımlayabiliriz.
Türkiye, tutuklularına teslim ol çağrısı yapan ilk ve tek ülke olarak ne kadar gurur duysa azdır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Layık olmadığımız şekilde yönetecek birilerini bulduğumuz zaman.
Paylaş