ATİLLA Aksoy’un Türkiye’nin tanıtım reklamları ihalesine ilişkin mektubunu yayınlayınca hem reklam sektöründen, hem de Turizm Bakanlığı’ndan pek çok arayan oldu.
Turizm Bakanı Erkan Mumcu’yla da konuştuk.
Mumcu bir de mektup yollayarak konuyla ilgili görüşlerini aktardı. Özetleyerek yayınlıyorum:
‘Konuyla ilgili kanunlar yurtdışında gerçekleştirilecek hizmetler için idareye işi ihale açmadan doğrudan bir firmaya vermek konusunda yetki tanımaktadır. Geçmişte izlenmiş olan yol da tam budur. Biz ise reklam ajansları arasında rekabet ortamının ve şeffaflığın sağlanması, en önemlisi etkin bir iletişim yönteminin belirlenip işlemesi amacıyla tüm reklam ajanslarının katılımına açık bir konkur uygulaması yöntemini geliştirdik ve karar sürecine onlarca kuruluşu dahil ettik.
... Tekliflerin sınanması için Bakanlığımız yetkililerinin yanı sıra Dışişleri Bakanlığı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, TÜRSAB, Türkiye Otelciler Birliği, Turistik Otelciler, İşletmeciler, Yatırımcılar Birliği, Turizm Yatırımcıları Derneği, Türkiye Rehberler Derneği, Reklamcılar Derneği Ankara ve Marmara Üniversiteleri İletişim Fakülteleri’nden oluşan 15 üyeli bir ön değerlendirme kurulu oluşturuldu.
... Benimsediğimiz stratejinin sonuçları ortada. Türkiye’nin tanıtım stratejisi şu anda pek çok rakip ülke tarafından taklit edilmektedir. Yunan Turizm Bakanı, Türkiye’yi taklit ettikleri suçlamasına ‘Evet taklit ediyoruz çünkü yaptıkları iş doğru’ yanıtını verdi.
Kampanyalarımız büyük beğeni topladı, birincilik ödülleri kazandı. Ama en büyük ödülümüz Türkiye’nin turizmde ulaştığı düzeydir. Bakan olduğumda yıllık yabancı turist sayısı 7.4 milyondu. 5 yıl içinde tüm beklentileri aşan yüzde 150’lik bir büyümeyle 17.5 milyonu buldu. Pazar payımızın çok dar olduğu pek çok Avrupa ülkesinde pazar payında artık ya birinci ya da ikinciyiz. Bunun temel nedeni izlediğimiz iletişim-pazarlama yöntem ve kampanyalarıdır.
2005 yılı için 46 pazar ülke 8 gruba ayrılmış ve 27 firmadan alınan 77 proje değerlendirilmiştir.
Bugüne kadar açtığımız ihalelere yurtiçi ve dışından yüzlerce saygın firma katılmıştır. Köşenizde yer alan mektubun sahibi de bu ihalelere, son yapılan da dahil olmak üzere 2 kez katılmıştır.
....Ben şunu öneriyorum. Sayın Atilla Aksoy ve diğer katılımcıların da rızası alınarak, kazanan projelerle birlikte bütün projeleri Reklamcılar Derneği veya bir başka yerde sergileyip kamuoyunun ve uzmanların değerlendirmesine sunalım.
Biz hazırız.’
Ciddi olmayan havayolu şirketleri hangileri
ULAŞTIRMA Bakanlığı’na bağlı DHMİ’nin ‘Bayram tavsiyeleri’ korkunç.
DHMİ Genel Müdürlüğü diyor ki: ‘Kurban Bayramı için biz gerekli tedbirleri aldık ama vatandaşlar da ciddi havayolu şirketlerini tercih etsinler.’
Ben bu açıklamadan şu anlamı çıkarıyorum: ‘Türkiye’de ciddi olmayan havayolu şirketleri de var.’
Rezalete bakın.
Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı DHMİ diyor ki: ‘Türkiye’de ciddi olmayan havayolu şirketleri var.’ Ama o havayolu şirketlerine uçuş lisansı veren de yine Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı ‘Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’.
Hadi burdan yakın.
DHMİ Genel Müdürlüğü’nden rica etsek de, ‘ciddi havayolu şirketlerinin’ bir listesini yayınlasalar.
Hatta daha da iyisi bu şirketlerin listesini Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne verseler de, onlar da ciddi olmayanların uçuşlarını durdursalar. Öyle ya, bunlarla insan taşınıyor. Kereste değil.
Hani devlete beş kuruş borcunuz yoktu Ergun
AHMET Ertürk’e bir teşekkür borçluyum. Bana ne söylediyse, ‘aslanlar’ gibi arkasında durdu.
Sabah Gazetesi ekonomi müdürü Yavuz Semerci’nin bütün ‘taklalarına’ rağmen, benim söylediklerimle Ertürk’ün söyledikleri örtüşüyor.
Tabii bu arada Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’ın da birkaç hafta önceki yazısında ‘doğruları’ yazmadığı, Sabah’ın kendi haberleri ile ortaya çıkmış oldu.
Ergun Babahan çıkmış ve ‘Sabah’ın hiçbir devlet kuruluşuna beş kuruş borcu yoktur’ diye yazmıştı.
Ancak Sabah’ta üç gündür yazılanlardan öğreniyoruz ki, Sabah’ın devlete hayli borcu olmalı ki, ödeyecekleri kiranın bir bölümünü devlete olan borçlara mahsuben ödüyorlar.
Geçen yıl TMSF’ye en az 10 milyon dolar ödemeleri gerekirken 2 ödemişler ve geri kalan 8 milyon dolarlık kısmını da devlete olan ‘yasal yükümlülüklerini’ kapatmak için kullanmışlar. Tabii buna Etibank’tan doğan 1 milyar dolar dahil değil. O bölüm yaz tahtaya al haftaya.
Peki Sevgili Ergun, hani sizin devlete hiç borcunuz yoktu. Madem yoktu o 8 milyon doları ne için ödediniz.
Ayrıca da vergi ödedim diye kasılmak neyin nesi. Herkes vergisini ödemiyor mu? Şunu bir kere daha tekrar edeyim. Turgay Ciner’le en ufak bir alıp veremediğim yok.
Keşke medyada 10 patron daha olsa. Ama Dinç Bilgin’in devlete milyar dolar borcu varken, ortalıkta medya patronu diye dolaşıp, medyayı ‘kirletmesi’ ağırıma gidiyor.
Bu arada Sabah Gazetesi yönetiminden bir de ricam var. Bu tartışmayı sürdürmek istediğiniz sürece sürdürürüm.
Tek bir şartla.
Karşıma ‘adam gibi’ yazarlar çıkarın.
Bu işlerden zerre anlamayan, beş para etmediği ortaya çıkmışken bu tartışmada yer alıp adam sınıfına atlamak isteyen ‘cahillerle’ beni uğraştırmayın.
Zaten isteseniz de uğraşmam.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hiç değilse sevgiye şüpheyle yaklaşmadığımız zaman.