Fatih Altaylı: Hangi bankada çalıştığınızı da yazın lütfen!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Bankacı-Hazineci grubunu derinden yaralamışım. 2531 sayılı yasanın uygulanmasını veya kaldırılmasını istedim.

Çünkü bu yasa devlet hizmetinde çalışanların devletten ayrıldıkları gün daha önce görevli oldukları devlet kuruluşu ile iş yapan özel sektör kuruluşunda işe başlamasını engelliyor.

Aslına bakarsanız da iyi ediyor.

Fakat ekonomi bürokratından devşirme bankacı yazar taifesi buna çok kızıyor.

Kızsınlar, umurum değil.

Önceki akşam 2531 sayılı yasayı bir televizyon programında eleştirdiler.

Ben yazıncaya kadar bu yasadan nedense söz etmemişlerdi.

Şimdi bu yasanın antidemokratik olduğunu söylemeye başladılar.

Sevimli çocuklar...

Çok bilirler demokratiği, antidemokratiği.

Aynı yasanın benzeri ABD'de var.

Adı da, ‘‘Conflict of interests’’.

Yani çıkar çelişkisi.

Doğru bir yasa. Namuslu demokrasilerde antidemokratik olmayan bir yasa.

Bugün devlette milyar dolarlık ihale ver, sonra git o ihale verdiğin kuruluşta işe başla.

Ya da bugün kredi ver, uluslararası garanti ver, yarın o bankada işe başla.

Bunu engellemeye yönelik yasa antidemokratik.

Bunların demokrasi anlayışını doğrusu çok merak ediyorum.

Fakat ilginç bir tespitim var.

Bankacılıktan ekonomi yazarlığına sızanlar, benim yazılardan son derece rahatsızlar.

Çünkü ben gazeteci şapkamla yazıyorum. Onların hangi şapka ile yazdığını anlamak ise pek mümkün değil.

Elinde bilmem kaç yüz milyon dolarlık hazine bonosu bulunan bir bankanın yönetim kurulu üyesi olan yazar, hazine bonolarına vergi uygulamasına karşı çıkarken, yazısının altına, ‘‘Ben bu bankada yönetim kurulu üyesiyim’’ diye niye yazmıyor acep!

NOT: Bankacı yazarlara kızdığımı zannetmeyin. Onlar banka yönetiminde göreve başlarken bankanın çıkarlarını koruyacaklarına dair yemin ediyorlar. Bu yeminin gazetecilikle bağdaşmaması ise onların değil, okurun sorunu.

Başbakan'ın istediği soruşturma açıldı mı?

HAZIR banka ve hazine mevzularına girmişken devam edelim.

Eski Hazineci bankacılarla şimdiki Hazinecilerin Hazine'de buluşup yemek yemelerini eleştirmiştim.

Bu yemekteki isimlerden birini atlamışım.

Selçuk Demiralp.

Şimdi Hazine Müsteşarı.

Eski Ziraat Bankası Genel Müdürü.

O gün o da yemekte.

Eski dostların yemeğinde olması doğal gibi.

Şimdi Selçuk Demiralp'e sormak isterim.

Selçuk Bey, Ziraat Bankası Genel Müdürü olduğunuz dönemde, Mahfi Eğilmez de Hazine Müsteşarı iken Toprakbank'a Ziraat'in yurtdışı şubeleri aracılığıyla hiç kredi kullandırdınız mı?

Bu kredinin miktarı 30 milyon doları bulmuş olabilir mi?

Bu kredileri kullandırdıysanız (eğer), Mahfi Eğilmez'in Hazine'den ayrıldıktan sonra Toprakbank'ta işe başlayacağını tahmin ediyor muydunuz?

Ziraat Bankası'nın o dönemki işlemlerinin Bankalar Yeminli Murakıpları'nca incelenmesini ister misiniz?

Ve unutmadan son bir şey daha sormak istiyorum.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkan Vekili Osman Nuri Oduncu 18.06.1998 tarihli bir yazı ile Selçuk Demiralp hakkında soruşturma açılması için Başbakan'dan izin istemişti.

Başbakan Yılmaz da aynı gün bu izni vermişti.

Demiralp hakkında açılması istenen bu soruşturma ne oldu?

Nasıl sonuçlandı?

Yoksa hiç açılmadı mı?

Benimkisi sadece merak!

Savcılar ne yapabilir ki!

BAŞBAKAN Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan, 2531 sayılı yasayı inceleteceğini ve gereğini yapacağını söylemişti.

Ne yasaymış ki, ilgili maddelerini burada yazdığım halde hálá incelenemedi.

Hüsamettin Bey, ne oldu, hálá incelenmedi mi bu yasa!

Tabii aslında o yasayı incelemesi gereken siz değilsiniz.

Başta da dediğim gibi, bu konu savcıların konusu.

Ancak Adalet dağa kaldırılınca savcılar ne yapsın!

Koskoca banka genel müdürleri, yönetim kurulu üyeleri vicdanla cüzdan arasında sıkıştığını itiraf eden savcılara mı hesap verecek?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Osman Durmuş aynadaki görüntüsünden değil, ağzından çıkanı duyduğu zaman korktuğunda!

Yazarın Tüm Yazıları