Paylaş
BAZEN küçük ipuçları, büyük rezaletlerin habercisidir.
İşte size bir hikáye.
Beyaz Enerji Operasyonu çerçevesinde gözaltına alınan TEAŞ bürokratlarından Muzaffer Selvi, Ünal Teker, Birsen Sönmez başta olmak üzere bazı üst düzey TEAŞ çalışanları Güriş'in Antalya'daki tatil köyünde ve otelinde tatil yaparlar.
Otelde tatil yaptırarak adam satın alınmaz elbet ama olay ilginç bir ilişkinin göstergesidir bence.
Güriş ise enerji meselelerine yabancı bir kuruluş değil.
TEAŞ'la yakın ilişkileri olan bir firma.
Mesela Akkuyu Nükleer Santralı ihalesi için hazırlık yapan ve dosya veren konsorsiyumlardan birinde Güriş de vardı.
Gerçi ihale yapılmadı ve santralın yapımı için adım atılmadı ama bonkör davranan TEAŞ ihaleye katılan firmalara ‘‘masraflarına karşılık’’ 30'ar milyon dolar ödedi.
Tabii Güriş'in enerji ve TEAŞ ile tek ilişkisi bu değil.
Hani şu çevreyi sürekli zehirleyen ve baca filtresi bir türlü takılmayarak, bulunduğu ilçeyi cehenneme çeviren Yatağan Termik Santralı var ya, onu işleten firma da yine Güriş!
Ama sakın ola ki, bu bürokratların otelinde tatil yaptıkları için Güriş'i bu kadar kolladıklarını düşünmeyin.
Bu iş o kadar ucuz değildir!
Muhasebe standardı yetersiz
BAĞIMSIZ denetim şirketlerinin batan bankalardaki sorumluluklarını gündeme getirmemle başlayan tartışma, ilgili taraflar arasında da tartışılmaya başlanıyor.
Geçen haftanın son günü, en büyük bağımsız denetimcilerden Arthur Andersen'in patronları Şaban Erdikler ve Murat Ece geldiler.
Batan bankalardan hiçbirini denetlemediklerini, bu bankaların bazılarıyla, bankalara el konulduktan sonra çalışmaya başladıklarını söylediler.
Denetim yaptıkları bankalarda uluslararası kriterlere göre rapor hazırladıklarını belirten Arthur Andersen yetkilileri, gerçek anlamda denetim yapıldığının söylenebilmesi için ‘‘Uluslararası Muhasebe Standartları'na uygun’’ denetim raporları hazırlanması gerektiğini söylediler.
Enflasyon muhasebesine göre hazırlanmamış bilançoların hiçbir şey ifade etmeyeceğini söyleyen Erdikler ve Ece, raporlar kadar, raporlarla ek olarak verilen görüşlerin de önem taşadığını ancak aslolanın raporun içeriği olduğunu belirttiler.
Arthur Adersen patronlarının denetçilerin sorumluluğu konusunda benimle aynı görüşü paylaştıklarını söylemem de gerek.
Banka hissedarları denetçileri dava edin!
HAZİNE ve Merkez Bankası bağımsız denetim şirketlerinin banka batıkları konusundaki sorularıma yanıt vermemeleri şaşırtıcı.
Çünkü benim önerim, devletin batan parasının en azından bir kısmının kurtarılmasına yarayacak.
Ama tınmıyorlar.
Neden bu bağımsız denetim şirketlerinden hesap sorulmaz?
Hadi Hazine ve Merkez Bankası umursamıyor.
Ya Temizel?
Onun elini kolunu bağlayan ne?
Bu şirketlerin pek çoğunda Maliye kökenlilerin olması mı?
Sanmam ama Temizel'den de ses çıkmıyor.
Ancak bu olayın bir başka boyutu, küçük yatırımcıları ilgilendiriyor.
Biliyorsunuz, el koyulan bankalardan bazıları aynı zamanda halka açık şirketti.
Ve bunların borsadaki hisseleri bir anda pul haline geldi.
Küçük yatırımcı elindekini kaybetti.
Oysa borsaya kote şirketlerin bilançoları SPK'ya da gönderiliyor.
SPK da bu bankalar konusunda uyumuş anlaşılan.
Ya da gelen bağımsız denetim raporları gerçeği yansıtmıyordu.
Her halükárda küçük yatırımcının hakkını arama hakkı var.
Elinde el koyulmuş banka hissesi olanlar, hem SPK'yı, hem de hissedarı oldukları bankayı denetleyen denetim şirketlerini dava edebilirler.
Ben onların yerinde olsam ederdim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türkiye'de hak aramak, samanlıkta iğne aramaktan kolay hale geldiği zaman.
Paylaş