Dostun yanlışına doğru demek dostluk mudur?

CUMHURBAŞKANI'na yönelik dünkü eleştirim çok tepki aldı.

‘‘Ayıp ettin’’ diyen de var, ‘‘Yuh’’ diyen de, ‘‘Şeriatçı mı oldun’’ diyen de, ‘‘Eline sağlık’’ diyen de, ‘‘Az bile yazmışsın’’ diyen de.

Doğrusunu isterseniz hiçbiri umurumda değil, hepsi umurumda.

Umurumda değil, çünkü tepki ne yönde olursa olsun ben ‘‘direk gibi’’ doğru bildiğimi yazarım; umurumda çünkü okurla böylesine interaktif bir ilişki içinde olmak bir gazeteci için müthiş bir duygu.

Doğru bildiğimi yazarım, çünkü doğru bildiğimi her şart ve halde yazdığım için varım. Başkalarının doğrularını kayıtsız şartsız takip ettiğim için değil..

Ben, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yaptığı hareketin hem kendisine, hem de savunduğu ‘‘haklı’’ fikirlere bile zarar verdiğini düşünüyorum.

Haklı olduğu yerde bile haksız görünmenin ne demek olduğunu benden daha iyi kimse bilemeyeceği için yazıyorum.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iftar çadırı kapısında yemek almak için içeri girmeye çalışan çocuğa, ‘‘Oruç tutuyor musun?’’ diye sormasını eleştirebilmek için, Sezer'in yaptığını da eleştirebilmek gerek.

Bu iki tavrın da yanlışlık olarak birbirinden farkı yok.

İftar çadırına beleş yemeğe gelmiş çocuğun oruçlu olup olmadığı nasıl ki kimseyi ilgilendirmiyorsa, ramazan günü herkesin içinde su bardağını nispet yaparcasına kafaya dikmenin de álemi yok.

‘‘Su içemez mi?’’ diye soracaklar olabilir.

Bakın bakalım daha önce böyle bir törende, üç kelime konuşup su içmişliği var mı Sayın Cumhurbaşkanı'nın.

Sezer'in tavrı sonrasında kimin ‘‘prim yaptığına’’ bakın ve eleştirimin haklı olup olmadığına ondan sonra karar verin.

Kendimle ilgili olarak da şunu söyleyeyim: Bu ülkeyi uçlardan çekip germeye kimsenin hakkı yok. Ben Türkiye'de, her sabah yeni bir gerilimle uyanmadan, bir Avrupalı gibi özgürce yaşamak isterdim. Bırakın bari çocuklarımız yaşasın.


Irak, Kürt Cumhuriyeti yolunda

ABD'nin bir grup ‘‘cahil’’ tarafından yönetiliyor olması, bölgemizdeki bütün gelişmeleri, bölgenin aleyhine çeviriyor.

ABD, Irak'ı işgal eder etmez, ilk iş olarak Irak Ordusu'nu lağvetti ve Baas Partisi'ni kapattı.

O gün için çok önemli görünmeyen bu durumun sonuçlarını şimdi alıyoruz.

Irak ordusu lağvedilirken, Irak'ta işgal orduları dışında tek bir düzenli ‘‘ordu’’ kaldı.

ABD tarafından oluşturulup eğitilmiş olan ‘‘Peşmerge Ordusu’’.

Yani 1 yılı aşkın bir süredir hazırlanan ‘‘Kürt Ordusu’’.

Ne Sünni Arapların, ne Şii Arapların elinde böyle bir güç var.

Başkan Bush, şimdi ‘‘Irak'ta kontrolü sağlamak için yerel güçleri kullanalım’’ demeye başlayınca dönüp Irak'a bakıyoruz ve kullanılabilecek, hazır tek yerel güç işte bu ‘‘Kürt Ordusu’’.

Eğer Irak'a yabancı ülkelerden asker sokulmazsa, Türk askeri girmezse Irak'ta düzeni sağlamak bu ordunun görevi olacak ve gelecekte oluşturulacak Irak Ordusu'nun çekirdeğini bu güç meydana getirecek.

Diğer taraftan Irak'ta şimdi bir bürokrasi oluşturulmaya çalışılıyor.

Fakat bu bürokrasi oluşturulurken ABD'nin bir kriteri var. Memurlar BAAS kökenli olmayacak.

Geçmişte BAAS'lı olmayanlar memur olamadığı için tecrübeli, güvenilir, işbilir memur bulmak mümkün değil.

BAAS'lı olmayan kim var?

Saddam'ın dışladığı Kürtler.

Amerika'nın Iraklı bürokrat kriterine uyan sadece ve sadece Kürtler var ve yeni Irak bürokrasisi bunlardan oluşacak.

Hatta oluşmaya başladı bile.

Bana gelen bilgilere göre, Irak Dışişleri Bakanlığı'nda artık ‘‘resmi dil’’ Kürtçe.

Çünkü bütün ekibi, Amerikan kriterlerine uygun bir şekilde Kürt Hoşyar Zebari kuruyor.

Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin ve hatta bölgedeki dengelerin aleyhine oluyor. ABD bütün bunları bilinçli yapıyorsa ‘‘Vay bizim halimize’’, ABD bütün bunları bilinçsizce yapıyorsa ‘‘Yine vay bizim halimize’’.

Beşiktaş kazanır da Zago meselesi ne olacak?

BİRAZ da futbol geyiği yapalım... Bugün bir derbi var, bu geyiğe katılmazsak ayıp.

Ben, kanı sarı kırmızı akan biri olarak, bu akşam oynanacak maçı Beşiktaş'ın kazanacağını düşünüyorum.

Nasıl kazanacağına ise Lucescu karar verecek.

Benim bildiğim tipik Lucescu, Galatasaray'ın adından korkacağı için savunma oynayacak.

Hızlı adamlarıyla kontratak yapacak, ağır Galatasaray savunmasını bir iki kez aşacaklar ve 1 veya 2-0 kazanacaklar.

Bu iyimser tahminim.

Bir de kötümser tahminim var.

Lucescu hayatında ilk veya ikinci kez korkmayacak.

Beşiktaş'ın iplerini salacak, Beşiktaş diğer maçlarda olduğu gibi saldıracak.

Galatasaray'ı allak bullak edecek. Hızla bir iki gol bulacak. Terim yenilmemek için takımı açacak.

Beşiktaş iyice rahatlayacak ve farka gidecek. Geçen sene 6 Kasım'da, 6 yemiştik. Allah'tan Ekim'in 31'i. O kadar yemeyiz.

Dediğim gibi bunlar tahmin.

Tabii maçtaki tek etken Lucescu değil.

Galatasaray da gol arayacak ve mutlaka bazı pozisyonlar bulacak.

Burada önemli olan kişi Beşiktaşlı Zago ve dolayısıyla hakem.

Zago şimdiye dek oynadığı gibi oynar ve ‘‘yüreksiz’’ bir hakem bunları görmezden gelirse Galatasaray'ın hiç şansı yok.

Hakemin Zago'ya karşı olan tavrı MHK'nın bu yılki tavrını da gösterecek.

Bunu da bu akşam öğreneceğiz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Toplumların hafızası, balıkların hafızasından biraz daha iyi olabildiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları