Paylaş
AHMET Necdet Sezer'in ne yaptığından daha önemli olan nasıl yaptığı.
Reisi Cumhur Hazretleri, göreve geldiği günden bu yana sürekli olarak ülkeyi geriyor.
En basit şekilde çözülebilecek sorunu bile, dehşetli gerilim haline getiriyor, tarafları birbirine düşürecek noktaya çekiyor, inatlaşma meselesi yapıyor.
İşte rektör atamaları konusu.
Konu aslında çok kolay hallolabilecek bir konu.
Çağırırsın YÖK Başkanı'nı gayri resmi bir görüşme yaparsın. Fikirlerini anlatırsın. Nelere karşı çıkabileceğini önceden, nedenleri ile açıklarsın, neler olabileceği konusunda uyarırsın, meseleyi çözersin.
Hakeza bu kararname işi.
Başbakan'a randevu vermiyor.
Vermemek için İstanbul'a kaçıyor. Sonra yaptığının altında ezilip saatte 180 kilometre hız ile geri dönüyor.
İki makam arasındaki ilişkileri geriyor. Neredeyse Başbakan ile Cumhurbaşkanı'nı yüz yüze bakamayacak hale getiriyor.
Oysa orada da Başbakan ile konuşabilir. Bir iki şekli değişiklik isteyebilir, yasanın anayasal hale gelmesi için bazı talepleri dile getirebilir, yumuşak bir geçiş sağlayabilir. Hálá sıkıntısı varsa, onu da kararnameyi yürütmeyi durdurma istemli olarak Anayasa Mahkemesi'ne yollayarak çözebilir.
Ama Sezer öyle yapmıyor.
İşe damgasını vurduğunu gösterebilmek uğruna, olayı büyütüyor. Ortamı geriyor. Kimilerinin ‘‘şakşaklarını’’ alıyor.
Oysa oturduğu makam gerilim yaratma değil, gerilimleri azaltma makamı.
Siyasetin zaten gergin olduğu Türkiye'de, bir de ‘‘tarafsız ve siyaset üstü’’ Cumhurbaşkanlığı gerilim unsuru olursa Türkiye yönetilmez hale gelir.
Türkiye'yi yönetilmez hale getirenler ise hiçbir makamda umdukları kadar oturamazlar.
Düşünceye saygılı CB
SEZER, Danıştay Başkanı'nın randevu talebini uzun süre bekletti.
Bekletir tabii.
O Danıştay Başkanı değil mi ki, kararname krizinde Cumhurbaşkanı'nın tersi düşünen.
Sezer'in ‘‘süper demokratlığı’’ bu işte.
Kendi gibi düşünmeyeni, randevu için bekleten bir demokratlık.
Sezer düşüncelere, fikirlere saygılı.
Ama kendininki ile aynı olan düşünceye.
Kendini Anayasa yerine koyan cumhurbaşkanları
ANLAŞILAN o ki, A.N. Sezer bundan böyle Anayasa Mahkemesi görevini de tek başına üstlendi.
Hükümetin Sezer'i aşabilmesi için tek formül kalıyor.
Anayasa Mahkemesi'nde ‘‘önyargılama’’.
Şaka değil.
Yasalar ve KHK'lar Cumhurbaşkanı'na yollanmadan önce Anayasa Mahkemesi'ne yollansın.
Anayasa Mahkemesi yasal düzenlemeler yapılmadan önce Anayasa'ya uygunluk onayı versen.
Böylece Sezer'in tek başına Anayasa Mahkemesi olma hevesi kursağında bırakılsın.
Çünkü kendini Anayasa yerine koyan cumhurbaşkanları çok tehlikelidir.
Bunların bilenen son iki örneği Kaddafi ve Saddam.
Geçmişte ise Mussolini, Hitler, Stalin ve Franco vardı.
Bu Yüksel, o Yüksel değil
YÜKSEL İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sert bir mektup yollamış.
Mektupta gayet net bir dille Yüksel İnşaat'ın Kalıcı deprem konutları ihalesine katılmadığını, tek bir konut yapım işini dahi almadığını belirten Mehmet Sert, bu ihalede kontrollük işini alan Yüksel Proje A.Ş. ile hiçbir ilgilerinin bulunmadığını da açıklıyor.
Sert, dönemin yönetmeliklerine uygun olarak yaptıkları Yükselkent Sitesi'nde kendi ailelerinden de pek çok kişiyi yitirdiklerini, devletin imara açtığı yerde, devletin koyduğu kurallara tam olarak uygun yaptıkları bir inşaatın çöktüğünü, bu inşaatta projeye aykırılık olmadığı gibi, malzeme ve işçilikten kaçılmadığını belirtiyor.
Anlaşılan firmalar arasındaki isim benzerliği beni ve meslektaşlarımı yanıltmış.
Anlaşılan Yüksel İnşaat, Ceylan İnşaat'la aynı tıynette değil.
Kendilerinden özür diliyorum.
MGK kararına ne yapacak?
ŞİMDİ bir gerilim de MGK'da olacak. Köşk'ten dönen kararnamenin içeriği, MGK kararı haline getirilmek istenirse, bir kızılca kıyamet de MGK'da kopacak.
Sezer ya MGK kararına imza atmayacak, ya da kararname olarak onaylamadığı bir meseleye, MGK kararı olarak onay verecek.
Cumhurbaşkanı için zor çamaşır.
Bakalım bu işten ‘‘temiz’’ sıyrılabilecek mi?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ ?
Mikserlerin sadece mutfakta ve inşaatta işe yaradığını anladığımız zaman.
Paylaş