Paylaş
DEMİREL'e cumhurbaşkanlığı sırasında verilen ‘‘armağanların’’ Hazine'ye intikal etmesi gerektiğini yazmıştım.
Bir hanımefendi faks çekmiş.
‘‘Koskoca cumhurbaşkanına bir saati mi çok gördünüz beyim. O saati Hazine'ye geri verse Türkiye'nin Hazinesi kurtulacak mı?’’ diye kızıyor bana.
ABD başkanları veya devlet görevlileri, görevleri bitince, görevdeyken aldıkları hediyeleri Amerikan Hazinesi kurtulsun diye mi hazineye bırakıyorlar acaba?
Görevde iken alınan hediye makama dolayı verilmiştir.
Makamlar hediyelerden etkilenmezler.
Ama insanlar etkilenebilirler. Bu yüzden de hediye makama kalacaksa, insanı etkilemez.
Hal böyle olunca, veren de hediyenin ölçüsünü kaçırmaz. Beklentiyle hediye vermez.
Ahmet Necdet Sezer'in özelliklerini bilmiyoruz.
Ama görülen o ki, ‘‘tokgözlü’’ bir adam.
Kendinden önceki iki cumhurbaşkanı gibi, ‘‘zengin sofralarının baş köşe konuğu’’ olmaktan hazedecek biri değil.
Makamını, sosyal sınıfını değiştirmek için kullanma amacındaymış gibi de görünmüyor.
Bu açıdan Sezer Köşk'te bir şanstır.
Ve belki de ‘‘Devlet görevi sırasında alınan hediyelerin, görev süresi sonunda devlete kalması’’ geleneğini başlatacak cumhurbaşkanı Sezer olabilir.
Ecevit ve Sezer böyle bir geleneği başlatamazsa, başka kimse başlatamaz demektir.
Savcı Çakır'ın HSYK'daki adamı ne olacak?
TÜRKİYE'nin hukuk sistemini savunacak hiçbir güce sahip olmadığı ortaya çıkıyor. DGM Başsavcısı Oktar Çakır'ın bütün kirli ilişkilerine rağmen çıkabildiği nokta bunun en iyi kanıtı.
Savcı Çakır'ın, ‘‘Pis işlere bulaştığı’’ İçişleri Bakanlığı tarafından biliniyor.
Polisin elde ettiği bilgiler, Çakır'ın suç odaklarıyla işbirliği içinde olduğunu gösteriyor.
İçişleri vaziyeti kavrayınca, hemen Savcı Oktar Çakır'la ilgili harekete geçebilecek en üst makama, Adalet Bakanlığı'na haber veriyor.
Bütün bu işlemler en üst düzeyde yapılıyor üstelik.
İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı'nı arıyor, uyarıyor:
‘‘Dikkat edin. DGM için adı geçen savcı kirli işlerin içinde.’’
Adalet Bakanı uyarıyı kulak ardı etmiyor.
O da hemen konuyla ilgilenebilecek en üst ve Türkiye'deki en bağımsız merciini uyarıyor. Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu.
Bakan doğru da yapıyor aslında.
Savcıya doğrudan müdahale etse, yargıya baskı yapıyor gibi görünecek.
O yüzden kurulu uyarıyor.
İçişleri Bakanı'nın uyardığı, Adalet Bakanı tarafından uyarılan ve durumdan haberdar edilen Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne yapıyor peki?
Savcı Oktar Çakır'ı İstanbul DGM Başsavcılığı'na atıyor.
Türkiye'nin en önemli mahkemelerinden birine.
Pek çok çete, pek çok rejim aleyhine işlenmiş suçun davasının görüldüğü yere.
Çakıcı'ların, İBDA C militanlarının, çete bağlantılı işadamlarının yargılandığı yere.
Türkiye'nin en bağımsız kurulu, ‘‘kirli’’ olduğu yolunda uyarılar olan bir savcıyı atamakta bir beis görmüyor.
Ve bir iddia. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili olan bir hukukçu, Oktar Çakır'ın kuruldaki ‘‘bağlantısı’’... Kuruldaki adamı.
Yani Çakır'ı Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki bu ‘‘adamı’’ koruyor. Çakır kaza geçirince, hemen bu ‘‘adamı’’ arıyor.
Belli ki, sıkı bir işbirliği içindeler.
Şimdi Oktar Çakır görevden alındı.
Ama HSYK'daki ‘‘adamı’’ görevde.
Oktar Çakır'ın bilinen kirli ilişkilerinin üzerindeki bu ‘‘şemsiye adam’’ın da Oktar Çakır kadar şaibeli olduğunu düşünüyorum.
Ve soruşturmalar tamamlanıncaya kadar o da görevden alınmalı.
Böyle birini her an her yere yeni Oktar Çakır'ları ‘‘adalet’’ satmak üzere atayabilecek bir noktada bırakmak akıllıca bir iş olmaz!
Hayırlı olsun!
BEN insanların şanslarıyla birlikte geldiklerini düşünürüm. Demirel 1991'de iktidara geldiğinde önce grizu patlamış, ardından Hakkari'de çığ düşmüş, sonra da Dinar'da sel olmuştu.
Demirel gider, Sezer gelirken Mumcu'nun katil zanlıları yakalandı.
Demirel'in başbakanken verdiği söz, Demirel cumhurbaşkanlığını tamamlarken tutulmuş oldu.
Hayırdır inşallah.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ
İlkelerin öneminin, parasal büyüklükle ölçülemeyeceğini anladığımız zaman.
Paylaş