Fatih Altaylı: Bu oyunu kim yazdı?

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Hep siyasetçilerin, ya da bürokratların ‘‘kabahatlerini’’ yazacak değiliz ya! Bir ülkede eğer ‘‘hırsızlık’’ veya ‘‘haksızlık’’ yayılmaya başlamışsa, toplumun bir tek kesimiyle sınırlı kalmıyor. Her yere sirayet ediyor.

Hatta sanatçılara, entelektüellere bile.

Tıpkı şimdi anlatacaklarım gibi.

Hikáye bir ‘‘fikir hırsızlığı’’ öyküsü.

Öykünün kahramını ise aslında polis olması gereken birisi. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil.

Ray Galton'la John Antrobus'un yıllar önce Türkçe'ye çevrilmiş bir oyunu vardır: ‘‘Pantolonunu En Son Ne Zaman Görmüştün?’’

Çeviri Orhan Azizoğlu tarafından yapılmıştır. Bu çeviri daha sonra Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil'in eline geçer. Rahmi Dilligil hemen çeviriyi alır ve sanki kendisi yazmış gibi içindeki yabancı isimleri Türkçe'ye çevirir, adını ‘‘Giysilerim Nerede?’’ye dönüştürür ve Kültür Bakanlığı'na kendi senaryosu imiş gibi onaylatır.

Onayın kayıt numarası bile vardır: 8.9.1997'ye 181.

Ardından da oyunun sahneye koyulması için çalışmalar başlatılır.

Rahmi Dilligil ‘‘kendi yazdığı’’ bu oyunu sahneletecek ve fikri emeğinin karşılığı olarak ‘‘Telif’’ ücreti alacaktır.

Ancak tiyatro camiası eseri tanır.

Rahmi Dilligil ‘‘esinlendiğinin’’ anlaşılacağı ortaya çıkınca Kültür Bakanlığı'na gider ve 8.9.1997 tarihinde kendi adına onaylattırdığı senaryoya el yazısıyla küçük bir ek yaptırır: ‘‘Yazan; John Anstrobus-R Galton Uyarlayan: Rahmi Dilligil’’ Şimdi benim elimde Kültür Bakanlığı'nın aynı tarih ve kayıt numarasını taşıyan iki belge var.

Birinde ‘‘Giysilerim Nerede’’ adlı oyunun yazarı olarak Rahmi Dilligil görünüyor, diğerinde ise yazarlar yabancı, uyarlayan Rahmi Dilligil.

Acaba bunlardan hangisi doğru?

Yoksa bu kitabı Antrobus, Galton ve Dilligil birlikte mi yazmışlar?

Çünkü iki oyunun tek farkı isimler.

Rahmi Bey'in yazdıklarında isimler Ali, Veli, diğerinde ise John, Jim...

Chirac'ın yerinde olsam ben de gelmem!

FRANSA Cumhurbaşkanı Türkiye ziyaretini iptal edince çok kızdık. Vay böyle dostluk olur muymuş? Ülkeler arası dostluk dediğin başka nedir ki? Çıkar, çıkar, çıkar... Gerisi boş. Adam senin için uğraşıyor, senin önünü açıyorsa elbette ki, bunun karşılığını isteyecek.

Herhalde Chirac Türkiye'yi kara kaşı, kara gözü, ya da Demirel'in gıdısı, Çiller'in sarı saçları için savunmuyordu. Chirac'ın Türkiye'ye gelmiyor olması dostluğa ihanet de, bizim onlardan helikopter almamamız dostluğa ihanet değil mi?

Bize yapmadığını bırakmayan İtalya'yı ihaleye alacaksın, Fransız'ı atacaksın. Sonra da marifetmiş gibi, ‘‘Siyaset bulaştırmadık’’ diyeceksin. Siyaset bulaştırmadın ama eline yüzüne bulaştırdın. Bu işlere siyaset bulaşır. Artık siyaset ticarettir.

Fransız işçiyi işsiz bırakmak, Chirac'ı siyaseten zor durumda bırakmaktır. Buna karşın sana söven D'Allama'yı mükáfatlandırır gibi 4 milyar dolar verirsen Chirac haklı olarak bozulur. Chirac bence yine Türkiye'ye dostluk yapıyor. Bizim ‘‘alıklara’’ uluslararası ilişkiler dersi veriyor.

Enflasyonu azdıran kamu kesimi

‘‘ ENFLASYON Lobisi kim?’’ başlıklı yazıma Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün destek veriyor. Aygün'ün ‘‘hükümetin kirli çamaşırını ortaya koyan’’ mektubunu aynen yayınlıyorum:

‘‘Saptamalarınız doğru ancak eksik. Anayasa Komisyonu'nda kelime oyunlarıyla milletvekili maaşlarının 10 milyara çıkmasına yol açacak teklif bunun en güzel örneği değil midir?

İstikrar programının kamu tarafından delindiğine ilişkin örneklerinize çok sayıda ekleme yapmak mümkün. Resmi Gazete'ye yüzde 72, oduna yüzde 30, çöp vergilerine yüzde 400-600, pamuğa yüzde 66, gübreye yüzde 56, THY'ye iki ayda yüzde 16, sağlık harcamalarına iki ayda yüzde 23...

Şubat 99-Mart 2000 arasında kamu kesimi toplam yüzde 118,7 zam yaparken, özel kesim zamları yüzde 54,1 olarak gerçekleşmiştir.

Sadece Aralık ayı kamu zamları yüzde 16'dır. Ocak, şubat enflasyon rakamları yüksek çıktığında 'Enflasyonu özel sektör azdırıyor' demek insafla bağdaşır mı?

Kamu zamları karşısında memur güç durumdadır. Dar gelirlinin kıpırdayacak hali yoktur. Enflasyonla savaşta asıl mücadele veren dargelirli kesimdir. Yani askerler savaşmakta, generaller izlemektedir...’’

Ankara'da hem Sanayi, hem Ticaret Odaları'ndan güzel sesler geliyor.

Biz buradan duyuyoruz, iki adım ötede Meclis'ten duymuyorlar.

Yazıklar olsun!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ ?

En adi hırsızlığın fikir hırsızlığı olduğunu idrak ettiğimiz zaman.

Yazarın Tüm Yazıları