Bilmeyen adamdan lider olur mu?

SON haftalarda Recep Tayyip Erdoğan adındaki zatı muhterem ve başına geçmesi muhtemel hareket konuşuluyor:

‘‘Yenilikçiler Hareketi’’

Bu yenilikçi hareketin içindeki her şey eski ve her şey bildik.

Ama burası Türkiye.

Yedirdiğiniz zaman her şey oluyor.

7 kere giden Demirel 8 kere geldiğine ve hálá da gelmeye çalıştığına göre, bunların da kendilerini ‘‘yenilikçi’’ olarak kabul ettirmeleri çok da zor olması gerek.

Kırk kere yeniyim dedikleri zaman, biz inanmaya amadeyiz...

Ama bu inançla bir yere kadar.

Üç vakte kadar ‘‘takke düşer, kel görünür’’...

Kel değim ise Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil elbet.

Son haftaların ‘‘karizmatik’’ lider adayı Erdoğan.

Ben Erdoğan'ın değişip değişmediğini, devlet yönetiminde anayasa ile Kuran arasındaki tercihini yapıp yapmadığını tartışmayacağım.

Çünkü bu konudaki düşüncemi aşağıda okuyacaksınız.

Ben sadece Recep Tayypip Erdoğan'ın ‘‘liderliğe layık’’ olup olmadığını sormak istiyorum.

Türkiye'yi yönetmeye talip olduğunu iddia eden bu adamın bunu hak edip etmediğini görmek istiyorum.

Bana sorarsanız Tayyip Erdoğan Türkiye'yi yönetecek kalibrede değil.

Ne eğitimi, ne tarzı, ne de ufku buna uygun.

Bunu benden çok daha iyi kendisi bildiği için de yıllardan beri halktan kaçıyor.

Hiçbir televizyon programında yok.

Hiçbir karşılıklı tartışmanın içinde bulunmuyor.

Görünmeden, konuşmadan, kendisi hakkında fikir edinilmesine izin vermeden ‘‘gayipten gelen lider’’ olarak siyasete soyunuyor.

Siz bir günden bir güne Tayyip Erdoğan'ın ‘‘Türkiye'yi taşımak istediği nokta’’ ile ilgili bir sözünü duydunuz mu?

Türkiye vatandaşlarını zengin, insan gibi yaşayan bir halk haline getirmenin sırrı konusunda bildiklerini hiç açıkladı mı?

Açıklayamaz.

Çünkü bu konuda bir fikri yok.

Yıllar önce bir radyo programında birlikte olmuştuk.

Üç beş sosyalist söylem.

Biraz din.

Biraz hamaset.

Alabildiğince ‘‘bitirim’’ tavır.

Çok bilmiş eda ile sıvanmış bilgisizlik.

Üstüne de bolca ‘‘sinir’’.

Alın size Tayyip Erdoğan.

Bana sorarsanız Tayyip Erdoğan ‘‘yenilikçiler’’ denen hareketin en boş adamı.

Aynı harekette Abdullah Gül'ün onda biri bile değil.

Bunu en iyi bilen ise kendisi.

O yüzden kaçak.

Soru sormak yok.

Cevap almak yok.

Halka açılmak yok.

Bol bol hamaset.

Bol eski sosyalist söylem. Üstelik de kulaktan dolma.

Dışı yeşil, içi kırmızı...

Ama içi pembemsi kırmızı.

Şimdi dışını da ‘‘çağla yeşili’’ yapmaya çalışıyorlar.

Ama karpuz aynı karpuz.

FBI Kefeli'yi enseledi ama...


MUSTAFA Kefeli adını bilmem hatırlıyor musunuz?

Uzun süredir kaçak. ABD'de olduğu biliniyordu ve ‘‘Kırmızı Bülten’’le aranıyordu.

Mustafa Kefeli'nin en önemli özelliği Alaattin Çakıcı'nın ‘‘kasası’’ olması ve şu anda halen Kartal Cezaevi'nde yatmakta olan kimi işadamlarımızla da sıkı rabitalar içinde bulunması.

Yani aslında gerçek bir ‘‘hazine’’.

Türkiye bu Mustafa Kefeli'yi yıllardır ‘‘arar durur’’ ama bir türlü ele geçiremez.

Ancak bana ABD'den gelen haberler durumun pek de öyle olmadığını gösteriyor.

Çünkü Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI Mustafa Kefeli'yi ‘‘enseledi’’.

Kefeli'
nin yaşadığı yer bulundu ve Kefeli FBI tarafından 24 saat takibe alındı.

Bu arada FBI Türkiye'ye de ‘‘Adamınızı bulduk. Evrakları yollayın, Cavit Çağlar gibi onu da hemen teslim edelim’’ mesajını gönderdi.

Ancak bu mesaja yanıt verilmedi.

FBI ısrar edip, 5 kez üst üste ‘‘Kefeli'yi bulduk. Aldırın’’ deyince İçişleri Bakanlığı ‘‘kerhen’’ bir yanıt yollayarak ‘‘Tamam’’ dedi.

Ancak hálá yapılmış bir işlem yok.

FBI Türkiye'nin bu işi salladığını ve Kefeli'yi istemediğini, ‘‘laf olsun’’ diye Kırmızı Bülten çıkardığını düşünmeye başladı.

İçişleri Bakanı Yücelen'in bu durumdan haberi var mıydı bilmiyorum.

Ama şu andan itibaren var.

Ve bakalım ne olacak?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Türkiye Türkiye'deki suçlularla ABD kadar mücadele ettiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları