Paylaş
HAFTA sonu yine yollardaydım. Olmaz olaydım. Türkiye'de üzerinde bir miktar asfalt dökülen tarlaya yol dendiği için, otoyollar dışında yolculuk tam bir ıstırap.
Kazaların önemli oranda nedeni ise bu yollar.
Ama tabii yine de bu yollar üzerinde gidenleri de unatmamak lazım.
Özellikle de ağır vasıtaları.
Trafik polislerimiz sağ olsunlar, trafik denetlemeyi radarla hız denetimi ve tepe üstlerinde hatalı sollayanları yakalamaktan ibaret zannettikleri için, ağır vasıta adı altında yollarda dolaşan ölüm makineleriyle etkili bir mücadele yapılamıyor.
Bunlar kamyon ve otobüs olmak üzere iki ana grupta toplanıyorlar.
Otobüsler içindekiler ve dışındakiler, kamyonlar ise sadece dışındakiler için ölüm makinesi görevini üstlenmiş vaziyetteler.
Alın size topu topu 400 kilometrelik bir yoldan ‘‘ağır Azrail’’ izlenimleri.
Üç şeritli bir yol. Biri geliş, biri gidiş diğeri tırmanma.
Ben kendi şeridimden gidiyorum.
Tırmanma şeridi ise inme şeridi olmuş. Karşımda iki sıra kamyon aşağı doğru salmış geliyorlar.
Beni içimden ‘‘Yuh’’ derken, bir üçüncüsü benim bulunduğum şeride girip ikisini birden solluyor.
Ben güçlükle bankete iniyorum. Üç kamyon yanımdan geçerken, otomobilim sarsılıyor.
Karşıdan bir kamyon ve arkasında bir konvoy geliyor.
Birden bir otobüs konvoydan çıkıp solluyor.
Tam da köprü üstünde.
Ben karşıda fren yapıp selektör yapıyorum.
Otobüs sinirleniyor.
Tam yanımdan geçerken direksiyonu üzerime kırıyor.
İki tekeri bankete indirmesem, bu yazı yazılamıyor olacak.
Karanlık basıyor.
Bir fırsat bulup önümdeki kamyonu solluyorum.
Birden karşıma bir karaltı çıkıyor.
Güçlükle kaçıyorum.
Bir kamyon farlarını yakmaya gerek görmemiş.
Hayvanın gözü karanlıkta görüyor ya, ona yetiyor.
Arka lambaları yanmayan yüzlerce kamyon, aşırı yükten yokuşlarda 5 kilometre sürate kadar düşen onlarca kamyon, kendi şeridinden çok sol şeritte giden yüzlerce otobüs cabası.
Bizim yollarda Azrail kol gezmiyor.
Çünkü Azrail bile bizim yollara çıkmaya korkuyor.
Bir çıksa.
Her an bir kamyonun altında kalabilir...
Zeytin kesmek yasaklanmalı
NE zaman Çanakkale-İzmir arasında karayoluyla gitsem içim parçalanıyor.
Güzelim sahil, dünyanın en çirkin mimarisiyle bozulurken, kimileri İsa'nın doğumunu görmüş güzelim zeytinlikler talan ediliyor.
Binlerce yıldır Ege'nin bu en mitolojik bölgesinin sembolü olmuş zeytinler, site, kooperatif, yazlık ev, müstakil villa adı altında yok ediliyor.
Sözde bu zeytinleri kesme yasağı var.
Ne gam.
Buluyorsunuz sahtekár bir botanikçi, alıyorsunuz raporu, vuruyorsunuz hızarı.
‘‘Bu ağaç ölmüştür.’’
Her ne hikmetse ağaçlar hep deniz manzaralı yerlerde, üstelik de bir villalık alan içinde toplu halde ölüyorlar.
Kimse de dur demiyor.
Burhaniye'den Karağaç'a doğru giderken bir sırtta bütün ağaçlar kesilmiş.
İçinde bir site.
Oradaki ağaçlara kesilebilir raporu veren bilim adamının kimliğini çok merak ediyorum.
Hatta sadece kendisininkini değil, yedi ceddinin kimliğini merak ediyorum.
Bu katliamın önüne geçmenin bir tek yolu var.
Ölü veya diri, zeytin ağacının kesilmesini yasaklamak.
Yoksa bu ülkede ahlák da, vicdan da, bilim de ve hepsinden beteri insanlık da, her şey satılık.
Fadıl diskoda
ORTADAN kaybolan Fadıl Akgündüz alacaklılarına nerede olduğunu söylüyor bilmiyorum ama, benim istihbarat kaynaklarım Fadıl'ı yakaladılar.
Fadıl Zürih'te...
Dostları sakın üzülmesinler keyfi de gayet yerinde.
Ona buna besmeleyle başlayan mektuplar yazarak beni şikáyet eden bu mümtaz vatandaşımız, son olarak Zürih'te ‘‘Kauflevte’’ adlı diskotekte dans ederken görüldü.
Rus metresi ve çocuğu burada bakkala borç içinde yaşarken, Fadıl orada eğleniyor.
Ecevit'e akıl
BAŞBAKAN Ecevit Kanun Hükmünde Kararname'yi bugün de Köşk'e imzalatamazsa ona bir akıl vereyim.
Köşk'ten insin.
Ve hemen Güniz Sokak'a gitsin.
Elde kalem hazır bekleyen birini mutlaka bulacaktır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Trafik teröristleri trafik suçundan müebbet hapse mahkûm edildiği zaman.
Paylaş