ABD karşısında iki koz

SİZE Amerika'da yönetimin kontrolünü ele geçiren Neo Con'larla ilgili birkaç yazı yazdım.. Bu yazılardan sakın ola ki, benim bu ‘‘Neo Con’’lara sempati ile baktığım anlamını çıkarmayın.

Ben sadece bir ‘‘durum tespiti’’ yapıyorum. Yani ‘‘vaziyet bu, işimize gelirse’’.

Şimdi gelelim, bu Neo Con'larla iyi geçinmenin yoluna.

Neo Con'lar, yani ‘‘Yeni Muhafazakárlar’’ın Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu'ya bakışlarındaki merkez nokta İsrail.

Bunlar için Amerikan çıkarları ile İsrail çıkarları birbirine son derece paralel. En azından paralel olmak zorunda.

Neo Con'lar Kazakistan'dan Kızıldeniz'e kadar olan bölgeyi, yani ‘‘CentCom'un görev bölgesini’’ ele alırken burada Amerika'nın çıkarları kadar İsrail'in de güvenliğini göz önünde bulunduruyorlar.

Atılacak hiçbir adımın İsrail'in güvenliğini tehlikeyi düşürmemesi birinci şart. Adımın İsrail'i rahatlatacak unsurlar içermesi ise ‘‘kaymaklı kadayıf’’.

Bu açıdan bakıldığında ‘‘Yeni Muhafazakár’’ görüş açısı, Türkiye'yi hiçbir şekilde göz ardı edemiyor.

Çünkü Ortadoğu nasıl şekillendirilirse şekillendirilsin, İsrail açısından bölgede güvenilebilecek tek ülkenin Türkiye olduğu konusunda kuşkuları yok. Yeni Muhafazakárlar, Türkiye'yi bir anlamda ‘‘Light Muslim’’ olarak görüyorlar ve İsrail'e karşı tehdit oluşturmayacağına inanıyorlar. Bunun dışında Türkiye'ye iki konuda daha inançları var.

Bunlardan biri ‘‘istihbarat’’.

11 Eylül'den bu yana MİT'in terör tecrübesinden çok faydalanmışlar. Ve hem Ortadoğu, hem de Orta Asya'da MİT'in CIA'dan çok daha üstün olduğunu düşünüyorlar. Türkiye'nin İsrail ile ilişkisi ve istihbarattaki başarısı, ABD ile ilişkilerin bundan sonraki anahtarı olacak gibi.

ABD ile ilişkilerin en bozuk olduğu günlerde Abdullah Gül'ün İsrail Dışişleri Bakanı'nı davet edip ondan yardım istemesi boşuna değil anlayacağınız.

PETKİM'i Star'ın belirlediği fiyattan satalım


STAR Gazetesi'nin, yani Uzanlar'a ait gazetenin ekonomi yazarı Mustafa Mutlu, bundan iki ay kadar önce PETKİM'in özelleştirilmesi ile ilgili bir yazı yazıyor.

Star yazarı Mutlu, PETKİM'in 2-3 milyar dolar değerinde olduğunu ve bu fiyatın altında bir değere satılmasının ‘‘peşkeş’’ anlamına geleceğini iddia ediyor. Ve işe bakın ki, bu yazının üzerinden iki ay geçiyor, ihale yapılıyor ve ihaleyi, Star yazarının belirttiği değerin yaklaşık dörtte birine Star'ın sahibi kazanıyor.

Bu durumu da Haberciler adlı internet sitesi hatırlatıyor.

Star yazarının suçu yok. Belli ki, o doğru bildiğini yazmış.

Zaten herkes ihalede ulaşılan fiyatın düşük olduğunun farkında.

Ama yine de bazıları bu durumu son derece tarafsız bir biçimde haber yapmayı bile bile ‘‘medya kavgası’’ platformuna çekmeye çalışıyor.

Uzanlar'la işbirliği içinde olup bu durumu alkışlayanlarla, değerli ve kárlı bir malın değerini bulamadığını yazanlar ‘‘medya kavgası yapıyormuş’’ gibi gösterilmek isteniyor.

Hem Star yazarının belirlediği 2-3 milyar dolarlık fiyattan söz ediyorlar, hem de bugün bunun dörtte biri olarak ortaya çıkan fiyatın düşük olduğunu söyleyene ‘‘husumet’’ suçlaması yapıyorlar.

Bu ‘‘hastalıklı’’ bakış açısının olduğu bir ülkede, ‘‘sağlıklı’’ olmak zor zenaat.

Transfer haberleri niye yalandır?


TRANSFER haberlerinin yüzde 99'u palavradır. Geri kalan yüzde biri ise ‘‘ihtimal’’ olarak gerçektir.

Bugünlerde gazetelerde yine transfer haberleri var.

Ve bazıları öylesine hayasızca palavra ki, insan okudukça midesi bulanıyor.

Galatasaray'ın transferde başarısız olduğu yolunda bir intiba yaratılacak ve yönetim karalanacak ya salla gitsin.

Galatasaray şunu elinden kaçırdı, bunu elinden kaçırdı...

Büyük bölümü yalan.

Bir tanesini size aktarayım, gerisinin doğruluğuna siz karar verin.

Galatasaray-Gençlerbirliği maçı öncesi...

Ali Dürüst, Temel Aksoy, ben ve Özer Saraçoğlu, Ali Sami Yen Stadı'nın yanına Carlsberg tarafından yapılan lokantada yemek yiyoruz.

Gençlerbirliği oyuncusu Ahmed Hassan, Galatasaray'a gelmek istiyor.

Her konuda anlaşılmış.

Ahmed Hassan'a tam 750 bin dolar verilecek. Beşiktaş biraz daha fazla veriyormuş ama oyuncu Galatasaray'a gelmek istiyor.

Yönetim kurulu işi bitirmeye hazır. Ancak Fatih Terim, Ahmed Hassan'ı istemiyor.

Yönetim ise en azından Gençlerbirliği-Beşiktaş maçı oynanana kadar ilişkiyi sıcak tutmaktan yana.

Tam bu sırada Ali Dürüst'ün cep telefonu çalıyor.

Arayan Ahmed Hassan'ın menajeri. Dürüst telefonu kapatıyor ve bize dönüyor: ‘‘Hiç boşuna konuşmayalım. Fatih Hoca, menajerini arayıp Ahmed Hassan'la ilgilenmeyeceğimizi söylemiş.’’

Ahmed Hassan
meselesi böylece kapanıyor.

Ama mümtaz ve ‘‘palavracı’’ Türk spor basınına bakarsanız Ahmed Hassan'ı yönetim elinden kaçırdı ve Fatih Terim çok kızgın.

Bilerek mi yalan yazıyorlar, yoksa üç beş menajerin oyuncağı mı olmuşlar doğrusu anlayamıyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Yaşadığımız ülkenin sonunu, Asmalı Konak'ın sonundan daha fazla merak ettiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları