Sekiz beyaz entarili adam tespihlerini çekerken önlerine dizilmiş Perrier marka sudan ara ara bir yudum alıyorlardı.
Benim derdim onlar. Onların yüz ifadeleri...
Dünyanın ikinci en zengin ülkesi Katar’ın Doha şehrindeki en büyük gösteri salonunda birazdan Shaman dans grubu sahneye çıkacak ve Anadolu’nun kimyasını anlatmaya çalışacak. Onlar yaparlar, biliyorum. Başlarında Murat Uygun gibi bir yönetmen olduğu için. 8 yıldır hiçbir büyük şirketin desteğini almadan imece usulüyle ayakta kalmayı başardıkları için... Biliyorum yaparlar. Fakat 2010 Arap Kültür Başkenti Doha’daki devlet erkanı, örneğin Kültür Bakanı’nın yardımcısı Mübarek ben Nasser ne diyecek? İlk 10 dakika saatlerine baktılar. İkinci 10 dakika fiskos yapıp gülüştüler. Sonrası pıs... Hayran hayran izlediler! Ege’yi, Karadeniz’i, doğuyu, batıyı... Adetleri olmamasına rağmen ikinci yarıya vaktinde, perde açılmadan önce geldiler. Ve sonunda ayakta alkışladılar. Sadece onlar değil, salonda bulunan Avusturalyalılar, İngilizler, Yeni Zelandalılar... Ki bence Shaman hayatının en başarılı performansını da sergilememişti. Bayıldılar.
NİYE ARTIK SHAMAN VAR
Doha’ya Türkiye’den çağrılan en büyük etkinlik şimdilik Shaman dans grubunun Buluşma adlı gösterisi. Biliyorsunuz eskiden yurtdışında Türk halk dansları dendiğinde başvurulacak ilk adres olarak akla Anadolu Ateşi gelirdi. Anadolu Ateşi bu sayede dünyayı dolaştı ama ya ekip başının kaprisleri nedeniyle ya da artık değişik bir tat arandığından eski rağbet yok haritanın bu tarafında. Suriye’deki en önemli sanat festivali Al Hosen Palmyria’nın kurucusu Osman Osman “Shaman, görmezden geliniyor ama aslında burada bir cevher var. Doha’ya tavsiye ettim. Bundan sonra Bahreyn ve Suriye’ye de götürmek için de elimden geleni yapacağım” diyor. Bunun tek sebebi ekibin Anadolu Ateşi’yle kıyaslandığında çok daha uyumlu olması değil elbette. Yurtdışında Anadolu Ateşi deneyimini yaşayan yetkili kişiler küçük bir araştırma sonucunda şu gerçeği de fark ettiler: Shaman’ın genel sanat yönetmeni Murat Uygun aslında bir zamanlar Anadolu Ateşi’nin beyniydi, Sultans of the Dance’in en temel sahnelerinin koreografilerini, hatta yeni temsilleri Troya’nın da ilk bir kaç sahnesini hazırlamıştı. Uygun ayrıldıktan sonra Troya’nın hayata geçmesinin 8 yıl sürmesinden de anlaşılacağı gibi beyin Uygun’du. O gidince vücut toparlayamadı. Öyleyse şöyle diyebilir miyiz: Anadolu Ateşi bitti, yaşasın Shaman! Şimdilik öyle görünüyor.
ARAPLARDAN KÜLTÜR BAŞKENTİ DERSİ
Doha tozlu bir şantiye şehir ama 2010 Arap Kültür Başkenti olarak 2010 İstanbul Avrupa Başkenti’ne etkinlik bazında basıyor. Biz en fazla İstiklal Caddesi’nden lavanta fırlatıyoruz halka, Araplar 50 milyon dolar bütçeyle Batı’nın takip ettiği tartışmalı tiyatro oyunu The Black Century’yi sahneliyor, Viyana Filarmoni’yi getiriyor. Keyfim kaçtı, kendimi Doha’nın rutubetinde eriteceğim.
Klasik müzik bize uymuyor mu?
Babamın en sevdiği şeydi: Pazar günleri TRT’deki klasik müzik konserlerini açıp, çatalla orkestrayı yönetmek... Babam artık yok. 10 yıl geçti, artık bunu normal karşılıyorum. Acayip olan, TRT’deki Pazar konserlerinin de yok oluşu. Hem TRT 1’in, hem TRT 3’ün hem de TRT Müzik’in yayın akışlarını inceledim, ne Pazar konserleri, ne Dünya Konserleri kuşağı, ne de Konser Saati programı var. Ne var müzik namına? Türk Sanat Müziği, Funda Arar, Ferhat Göçer... İyi bunlar olsun da, artık klasik müziğin niye esamisi okunmuyor? Birileri bizim adımıza “Klasik Müzik bize uymaz” diye karar mı veriyor?
BİR DÜNYA HAYAL EDİYORUM
* Mazhar Alanson’un UNICEF’in İyi Niyet Elçisi olduğu, bütün çocuklara hayatın zorluklarıyla başetmek için kara mizah nedir öğrettiği... * Hıncal Uluç’un kültür sanatın Papa’sı seçildiği, dünyanın 7 harikasını yıktırıp yerine alışveriş merkezleri yaptırdığı... * Kim Kardashian’ın 1915 olaylarıyla ilgili Ermenilerin tüm sosyal ağlardaki yetkili sözcüsü ilan edildiği, Türklerle abuk subuk tartıştığı... * İsmail Acar’ın Yunus Emre’yi dünyaya tanıtmak için görevlendirilen ulvi bir elçi haline dönüştüğü, laleli özgün tablolarını kainatın her köşesine serpiştirdiği... * Genç Siviller’in yegane sivil itaatsizlik örgütü haline geldiği, Converse pabuçların fiyatlarının tavan yaptığı... Bir dünya hayal ediyorum, öyle bir dünya ki içinde ben YOKUM!
Christies müzayesinde ne oldu?
Geçen hafta Christie’s’in Dubai’de düzenleyeceği çağdaş sanat müzayedesinden bahsetmiş, Türk sanatçıların değeri işte böyle karma müzayedelerde ortaya çıkar demiştim. Sonuçları paylaşayım: Devrim Erbil’in Istanbul tablosu 74 bin 500 liraya satıldı, bu Erbil için bir müzayede rekoru. Türk eserlerini satın almak için fiyat verenlerin yüzde 46’sı Türk değildi. Türk sanatçılara ait 7 tablonun satışından toplam 507 bin 500 dolar elde edildi. Bizim müzayedelerle karşılaştırıldığında hiçbirşey! Yani neymiş, biz uçuyormuşuz...