Paylaş
Türkiye’de üç filmin yapılabileceğine inanmıyorum.
Bir, Atatürk filmi...
İki, Mevlana filmi...
Üç, Hz. Muhammed filmi...
* * *
Hz. Muhammed’le ilgili iyi bir filmin yapılması İslam dünyasında sorun.
Çünkü ona bir insan olarak yaklaşmak zor, kutsallığı var.
Mesele ne para, ne senaryo, ne de yönetmen.
Bunun en güzel örneği Çağrı.
Mustafa Akad Amerika’da yetişmiş Suriye asıllı çok iyi bir yönetmendi, Çağrı için Libya devleti çok ciddi bir bütçe ayırdı, ama ortaya İslam dünyasının
klasik Hz. Muhammed anlatısının ötesine geçen bir film çıkmadı.
Oysa Avrupa ve Amerika’da Hz.İsa ile ilgili yüzlerce film yapıldı.
Sıkı Katolik Franco Zeffirelli’nin Nasıralı İsa yorumuna Martin Scorsese’nin hayli tartışmalı “Günaha Son Çağrı”sı eşlik edebildi.
* * *
Aslında Mevlana filmi yapmak diğer ikisine göre daha kolay.
Ama onun da etrafında aşılamayan kutsal bir hale var.
* * *
Gelelim Atatürk filmine...
Can Dündar’ın Mustafa’sı Türkiye’de neden bir Atatürk filmi yapılamayacağının ispatıydı.
Dündar’ın günahı ilk olması ve Atatürk’e insani bir duyarlılıkla yaklaşmasıydı.
Hayli romantize edilmiş filminde Atatürk’ün insani zaaflarına yer verdiği, kutsal haleyi biraz dağıttığı için neredeyse linç edilecekti...
* * *
Önceki hafta biraz da Mustafa’ya tepki olarak iki Atatürk filmi girdi vizyona.
Biri Zülfü Livaneli’nin Salih Bozok’un anılarından hareketle çektiği Veda.
Diğeri Turgut Özakman’ın kaleminden Hamdi Alkan’ın yönettiği Dersimiz Atatürk.
Türkiye’de iyi bir Atatürk filmi yapılabileceğine inanmasam da bu üç filmi seyrettim.
Her defasında “Umarım bu kez yanılırım” diyerek girdim sinema salonuna...
Ama sonuç ortada...
Üniversiteden hocam Metin Erksan’ın kulakları çınlasın.
Erksan Türk sinemasının yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden.
İyi bir Atatürk âşığı olduğu için “Türkler asla Atatürk filmi çekemez” derdi.
Âşık aşkını anlatamazmış...
* * *
Veda 7 milyon dolarlık prodüksiyonu ve kurgusu ile daha film gibi film.
Aslında çok derin bir dostluk hikâyesi anlatıyor ama derinleşememiş.
Çünkü Livaneli filmi Türkiye’de Türkler için yaptığının fazlasıyla farkında.
Filme iyi bir film olmanın ötesinde anlamlar yüklemiş...
“Veda onun adını karalamak, küçük düşürmek isteyenlere karşı bir direniş...”
Keşke Livaneli savunma psikolojisiyle yola çıkmasaydı...
* * *
Dersimiz Atatürk, Mustafa’ya tepki olarak çekilmiş belgesel bir film.
İyi niyetli ama adından anlaşılacağı gibi her şeyiyle okul müsameresi tadında...
Bir sahne var mesela, çocuk soruyor “Atatürk karanlıktan korkar mıydı?”
Cevap koskocaman bir “Hayır”.
Duyduğuma göre Atatürk’le ilgili iki film daha yoldaymış.
Hiç şüpheniz olmasın vizyona girdiklerinde onları da izleyeceğim.
En başta söylediğimle çelişiyor olabilirim ama çok şematik, resmi tarih üretiminin ötesine geçmeyen Atatürk filmlerini gördükçe Türkiye’de gerçek anlamada Atatürk filmlerinin yapılabileceğine daha fazla inanıyorum.
Neden mi?
Çünkü her kesim kendi Atatürk’ünü sinema aracılığıyla yeniden üretiyor, böylece “The” Atatürk Filmi yapma iddiası ve baskısı giderek ortadan kalkıyor...
* * *
Şimdiye kadar sinemada, müzikte, edebiyatta Atatürk’e çok farklı veçheleriyle yaklaşılmış olsa, bugün yapılan bu filmleri takım tutar gibi yapmaz, her biri ayrı bir başyapıt olabilecek Atatürk filmlerinin peşinden koşuyor olurduk...
Tarihe mal olmuş kişilerin hayatını filme aktarmak zordur.
Hele de başlarındaki kutsal hale ile aramızda dolaşıyorlarsa...
Mustafa, Veda, Dersimiz Atatürk farklı uçlarda görünseler de aslında bize Atatürk’ü değil, Atatürk etrafında oluşan o kutsal haleyi anlatıyorlar.
Oysa iyi bir sinema filmi ancak o hale dağıldıktan sonra başlar...
İronik olan arka arkaya yapılan Atatürk filmleri bizi halesiz Atatürk filmlerine daha çok yaklaştırıyor...
Paylaş