Paylaş
En son New York'da bir toplantı için bir araya geldiğimizde yazılmamak kaydıyla heyecanla anlattı.
Meğer uzun zamandır yaratıcı ve sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesi peşindeymiş Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen.
Garanti bu güne kadar spordan, sanata eğitimden, müzeciliğe bir çok projeye destek verdi.
Özellikle 12 Dev Adam'la basketbola ve gençleri duyarlı ve sorumlu bireyler olarak yetiştirmeye kendisini adamış Toplum Gönüllüleri Vakfı'na verdiği destekle dikkat çekti.
Fakat bu proje başka.
Çünkü bu kez 15 milyon YTL bütçe ile eğitilmesi düşünülen eğitmenler.
Milliyet'in "Baba beni okula gönder" Türkcell'in "Kardelenler" projesi özellikle okuma imkanına sahip olmayan kız çocukların eğitimi için ne kadar hayati bir rol oynadıysa, Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk'in dün Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile birlikte uzun soluklu bir protokol imzalayarak başlattığı "Öğretmenin Sınırı Yok" projesi de öğretmenler açısından o kadar hayati.
Kurulacak "Öğretmen Akademisi Vakfı" ile hedef 5 yılda 100 bin öğretmene gönüllülük esasına dayanarak ücretsiz katılabilecekleri öğretme tekniklerinden, sınıf yönetimine bir çok alanda eğitim vermek.
Türkiye'de 17 milyon öğrencinin eğitiminden sorumlu 600 bin civarında öğretmen var.
Öğrencilere dönük atılacak her adım mutlaka önemli.
Fakat hem nitelik hem de nicelik bakımından işe öğrencilerle başlamanın bir çok zorluğu var.
Ayrıca son tahlilde öğrencilere dönük hangi yatırımı yaparsanız yapın, eğer onları emanet ettiğimiz öğretmenlerin bilgi, beceri, zihniyet ve yaşam standartlarını geliştirmek adına gerekli adımları atmamışsak başarılı olma şansımız çok zayıf.
Öğretmenlerin maddi ve manevi sorunları herkesin malumu. Fakat bu konuda mevcut statükoyu korumak dışında parmağını kıpırdatan yok. Bütçeden en büyük payı almasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu işin altından tek başına kalkması imkansız.
Kamunun yanısıra özel sektörün devreye girmesi kaçınılmaz.
Bu yüzden Garanti'nin 100 bin öğretmeni hedefleyerek başlattığı proje önemli. Türkiye'de sivil toplum ve eğitim denince ilk akla gelen isimlerden İbrahim Betil'in başkanlığında kurulacak Öğretmen Akademisi Vakıfı Garanti dışında sosyal sorumluluk projelerini destekleyen şirketlere de açık olacakmış. Düşünsenize 5 şirket daha bu projeye katılsa Türkiye'de bütün eğitmenlerin eğitilmesi mümkün olacak.
Ben "eğitmenlerin eğitimi" diyorum ama dikkat ettim Garanticiler "Öğretmenin Sınırı Yok" diyerek daha duyarlı bir dil kullanmışlar. Herhalde öğretmenleri öğrenci konumuna sokarak projeye ilişkin baştan bir önyargı oluşsun istememişler.
Bence gereksiz fakat Türkiye'de kendi mesleğim dahil bir çok meslekte bu konuda yaygın bir önyargı olduğunu bildiğim için "iyi ki de öyle demişler" diyorum.
Türkiye gerçekten inanılmaz çelişkiler ülkesi.
Meslek içi eğitime burun kıvıran bir çok meslektaş tanıyorum. Oysa her yaz Amerika ve Avrupa'nın değişik ülkelerinden farklı mesleklerden grup grup insan Türkiye'ye geliyor.
Geçen yaz Amerika'dan gelen 30'a yakın lise öğretmeni "Türk medyası ve ekonomisi" hakkında bilgi almak için beni de ziyaret etti.
Kimi Şikago'dan kimi Teksas ve Arizona'dan gelen öğretmenler tıpkı Garanti Bankası'nın destekleme kararı aldığı Öğretmen Akademisi Vakfı gibi bir vakfın desteğiyle 1 aylık yoğun bir program çerçevesinde Türkiye'ye gelmişler.
Hiç unutmuyorum Teksas'tan gelen tarih hocası aynen şöyle demişti: "11 Eylül'den sonra öğrencilerimin en çok sorduğu soru İslam ve İslam dünyasıyla ilgili olmaya başladı. Fakat onların sorularını cevaplamaya çalıştıkça ben ne kadar az şey bildiğimi farkettim. Öğretmenlerin eğitildiği bu proğramla Türkiye'ye gelmeye bu yüzden karar verdim."
Amerika dönüşü bir de email atmış: "Yüzlerce kitap okusam İslam-demokrasi ve laiklik konusunda Türkiye'de geçirdiğim 1 ayda öğrendiklerimi öğrenemezdim" diyor.
Amerika'da özel sektörün desteklediği öğretmenlerin katılableceği bu şekilde binin üzerinde program varmış.
Garanti bizde bir ilki başlattı.
Haydi öğretmenler yeniden ve yeniden öğrenmeye…
Bu arada sessiz sedasız üniversitelerde yeni rektörler seçiliyor.
Eğitmenlerin eğitiminin önyargıyla karşılandığı Türkiye'de meğer YÖK yeni başlattığı bir uygulamayla rektör adaylarını ciddi ciddi sözlü sınava tabii tutuyormuş.
Düşünsenize mesela Boğaziçi Üniversitesi'nin başarılı rektörü Prof. Ayşe Soysal onca akademik kariyeri ve yönetim başarısına rağmen yeniden rektör seçilebilmek için ilk okul çocukları gibi hazır ol vaziyette YÖK üyelerinin karşısına geçip sözlü mülakat veriyor!
Bilmiyorum ki üniversitelerimizi şu YÖK garabetinden kurtaracak bir akademik proje bir gün geliştirilebilir mi?
Paylaş