Paylaş
Geçen hafta görüştüğüm bir bankacı biraz da mahcup bir edayla “Galiba bu yılı 3 milyar TL kârla kapatacağız” diyordu.
Adını yazmıyorum çünkü bankacılar şu kriz ortamında kâr ettikleri için neredeyse ‘günah keçisi’ ilan edilecekler.
Sanki kâr etmek ayıpmış gibi.
* * *
Kâr etmek ayıp değil, ama bence Türk bankacıları 2010 yılında başta Yunanistan olmak üzere krizin etkilerini çok derin bir biçimde hisseden bazı Avrupa ülkelerinde kafalarını kaldırıp ‘fırsat kollamazlarsa’ çok büyük ayıp ederler.
2001 krizinden sonra nasıl çokuluslu bankalar Türkiye’de fırsat kolladılarsa şimdi sıra Türk bankalarında. Hadi isim de vereyim.
Garanti, Akbank, Yapı Kredi ya da İş Bankası’nın bugünden itibaren Yunanistan’da bir banka ile ilgilenmemesi, sektörün sermaye yapısı, teknoloji ve insan kalitesi en güçlü dört bankasına yakışmaz.
Hele Finansbank’ı 2006’da çok iyi bir fiyatla Yunan bankası NBG’ye satan Hüsnü Özyeğin’e hiç yakışmaz.
* * *
Biliyorum bizim bankacılar komşu ülkelerde daha çok ‘organik’ büyümeden yanalar.
Nitekim birçoğu Tunus’tan Romanya’ya birçok ülkede yavaş yavaş büyümeyi tercih ediyor. Fakat bu kez durum farklı.
Bakın mesela Yunanistan, 300 milyar Euro’ya ulaşan rekor borcundan dolayı iflası tartışıyor. Avrupa Birliği kötü yönetim, borç ve yolsuzluklardan dolayı
Yunanistan’ı ortak para biriminden çıkarmayı konuşuyor.
Yunanistan Maliye Bakanı “4 yıl boyunca kemer sıkıp yaşam biçimimizi değiştirmezsek bu ekonomiyle duvara toslarız” diyor.
Uluslararası kredi derecelendirme kurumları Türkiye’nin notunu arttırırken Yunanistan’ın notunu düşürüyor.
Öyle ki Yunanistan Başbakanı Papandreu, “Sorumluluklarımızı yerine getireceğiz. Yunanistan’ın iflas etme ihtimali yok” demek zorunda kalıyor.
Anlayacağınız komşuda işler hiç iyi gitmiyor.
* * *
Yanlış anlaşılmasın “Oh ne güzel oldu” diyor değilim, ama realite bu.
Bir ülkenin borcu gayrisafi milli hasılasının yüzde 112’sine, bütçe açığı yüzde 12.7’ye çıkmışsa bunun sorumlusu herkesten önce o ülkenin yöneticileri.
Zaten bu yüzden Yunanistan halkı seçimlerde Karamanlis’in sağ partisini götürdü yerine Papandreu’nun sol partisini getirdi.
Fakat Papandreu’nun işi çok zor.
Çünkü karşı karşıya olduğu kriz yılların birikimi, tıpkı Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı gibi.
Şimdi böyle bir ortamda başta Hüsnü Bey olmak üzere Türk bankacılarına “Daha ne bekliyorsunuz” demeyelim de kime seslenelim.
* * *
Yunanistan’ın milli bankası NBG Türkiye’de Finansbank’ı satın aldığında iki ülkede de milli refleksler devreye girmişti.
Fakat çok iyi hatırlıyorum satın alan Yunan tarafı olmasına rağmen esas direnç komşuda baş göstermişti.
Açın bakın o günün Yunan medyasına; Türklerin Yunanlılara kazık attığını, hatta Karamanlis hükümetinin bu alımla ihanet suçu işlediğini iddia edenler vardı.
Fakat tüm bu önyargılara rağmen Türkiye’nin yetiştirdiği en başarılı bankacılardan Hüsnü Özyeğin tereyağından kıl çeker gibi satışı gerçekleştirdi.
Acaba diyorum şimdi karşı hamleyi yapma sırası başta Hüsnü Bey olmak üzere Türk bankacılarında değil mi?
Hem görelim bakalım Türkiye’de bir bankanın satın alınmasına bu kadar sert reaksiyon gösteren Yunanistan medyası bir Yunan bankasının Türklere satılmasına ne diyecek?
Valla ben çok merak ediyorum, siz ne dersiniz Hüsnü Bey?
Paylaş