Erkek kısırlığının değerlendirilmesinde temel olarak iki hormon dikkate alınır: Erkeklik hormonu ve Folikül Uyarıcı Hormon. Sonuçlar doğrultusunda daha ileri tetkiklerin gerekmesi halinde luteinize edici hormon (LH), Prolaktin (PRL) ve tiroit hormon düzeyleri de değerlendirilebilir. Her bir hormonun farklı fonksiyonları bulunur ve bu fonksiyonlar erkek kısırlığı üzerinde belirgin bir etki yaratır. Bu hafta köşe yazımda erkek kısırlığı ile ilişkili hormonlar ve fonksiyonları hakkında bilgi aktaracağım. Öncelikle hormon dengesizliğinin erkekler üzerindeki etkilerine değinmek istiyorum.
Erkeklerde Hormon Dengesizliği Belirtileri Nelerdir?
Erkeklerde kısırlığa yol açan birçok farklı neden olsa da nedenlerin birçoğu kapsamlı muayene ve test süreçleri olmadan fark edilmez. Hormon dengesizliği bu açıdan diğer kısırlık nedenlerinden ayırt edici özelliklere sahiptir. Saçlarda dökülme, kronik yorgunluk, kilo alma, sertleşme problemi, depresyon, cinsel isteğin azalması, hafızada zayıflama, kas kitlesinde azalma ve duygu durumu değişiklikleri erkeklerde hormon salınımında bir sorun olduğunun öncül belirtilerindendir. Bu belirtilerin yaşanması halinde üroloji ve androloji uzmanlarına başvurmak gerekir.
Erkek Doğurganlığında Kilit Role Sahip olan Hormonlar
Erkek doğurganlığı üzerinde kilit role sahip olan hormonların dengesi bebek sahibi olmak adına çok önemlidir. Az sonra detaylandıracağım hormonlardan her birinin üreme sistemi fonksiyonlarında kritik bir rolü vardır. Dolayısıyla içlerinden birinin idealden farklı değerlere sahip olması üreme sisteminin bütününü etkileyebilir.
Erkeklik Hormonu: En temel cinsiyet hormonu olan erkeklik hormonu cinsel istek, vücut kıllarının büyümesi, kas kitlesinin korunması, yağ dağılımı, sperm üretimi ve sertleşme fonksiyonlarında görev yapar.
Arteriyel kaynaklı sertleşme probleminde penise kan akışı ile ilgili sorun varken venöz yetmezlik kaynaklı sertleşme problemindeki temel sorun penisteki kanın tutulamamasıdır. Farklı nedenleri olabilen sertleşme probleminin tedavisinin başarılı olabilmesi ve tedavi dahilinde en doğru yöntemin tercih edilebilmesi için tetkiklerin kapsamlı şekilde tamamlanması gerekir. Unutulmaması gereken sertleşme probleminin farklı hastalıkların ön belirtisi olarak ortaya çıkabileceğidir. Bu haftaki köşe yazımda sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yaptırmaları gereken tetkikler özelinde bilgi aktaracağım.
Sertleşme problemi teşhisi nasıl yapılır?
Sertleşme sorunu teşhisinde ilk adım fiziksel muayenedir. Fiziksel muayenenin ardından kan ve idrar testlerine, penil renkli doppler ultrasona ve psikolojik muayeneye başvurulması gerekebilir.
Sertleşme problemi teşhisinde fiziksel muayene
Sertleşme sorununu kronik şekilde yaşayan, üroloji ve androloji uzmanlarına başvuran hastaların ilk olarak hastalık öyküleri dinlenir ve fiziksel muayeneleri yapılır. Bu kapsamda genital bölge; penis ve testisler incelenir. Kişinin yaşı ve sağlık riskleri doğrultusunda kalp ve damar sağlığı ile ilgili de tetkiklere başvurulabilir. Ek olarak prostat muayenesi yapılması da gerekli olabilir. Fiziksel muayene süreçlerinin tamamlanmasının ardından kan tahlilleri ve ultrasonografik görüntüleme yöntemleri ile tanı konulur.
Mikropenis Nedir?
Mikropenis, ideal penis boyu ile kıyaslandığında anormal derecede küçük penis varlığını tanımlamak için kullanılan tıbbi terimdir ve fetal gelişimdeki anomalilerden kaynaklanır. Yeni doğan bir erkek bebeğin gerdirilmiş penis uzunluğunun normal şartlar altında 3,5 cm dolaylarında olması beklenir. Yetişkinlik döneminde ise bu uzunluğun ortalama 13,3 cm olması ideal olarak kabul edilir. Mikropenis teşhisi konulan erkek bebeklerin de yetişkinlerin de gerdirilmiş penis uzunlukları yaşlar özelinde kabul edilen normal değerlerin altında kalır. Yetişkinleri ele almamız gerekirse gerdirilmiş penis uzunluğunun 9,3 cm veya daha kısa olması durumunda mikropenis varlığından bahsedilebileceğini ifade edebiliriz.
Mikropenis Neden Olur?
Az önce de belirttiğim gibi mikropenis genellikle hormonal ve genetik faktörlerden kaynaklanır. Mikropenise yol açan temel unsur hormon anomalileri olsa da mikropenis de diğer doğum anomalileri gibi anne adayının kimyasallara maruz kalması sonrasında oluşabilir.
Erkeklik hormonu eksikliği diğer genital anomalilerle birlikte mikropenis oluşum riskini artırabilir. Bu noktada erkeklik hormonu eksikliğini biraz açmak gerekir. Fetüs yeterince erkeklik hormonu üretemediğinde ya da anne yeterli oranda hCG salgılamadığında erkeklik hormonu eksikliği gündeme gelebilir. Erkeklik hormonunun idealden az olması penis gelişimini aksatabilir.
Erkeklerin maruz kaldığı yoğun stres ve duygu durumu değişimi gibi nedenlerle dönemsel ya da kronik olarak karşımıza çıkan erken boşalma, hem erkekler hem de çiftler için aşılması zor bir engele dönüşebiliyor. Erken boşalma ne yazık ki, günümüzde dahi, hekimlere başvurmanın zor kabul edildiği sağlık sorunlarından biri. Erkeklerin sergilediği bu çekimser tavırlar tedavi süreçlerini engellerken ortaya çıkan performans kaygısı sertleşme sorunu gibi cinsel işlev bozukluklarını da tetikleyebiliyor. Söz konusu erken boşalma olduğunda erkekler zaman zaman sağlıksız tedavi yöntemlerine başvurabiliyor. Kulaktan dolma bilgiler doğrultusunda uygulanan teknikler ve içeriği bilinmeyen reçetesiz ilaç kullanımı sağlık için de önemli bir tehdit haline gelebiliyor. Bu haftaki köşe yazımda erken boşalma için evde denebilecek çözümler hakkında bilgi bulabilirsiniz.
Erken boşalma neden olur?
Erken boşalma nedenleri çeşitlidir. Nedenlerindeki çeşitliliğe giriş yapmadan önce erken boşalma yani prematür ejakülasyon ile ilgili kısa bir bilgi aktarmak istiyorum. Erken boşalma, cinsel ilişkiye henüz girmeden ya da cinsel ilişki başladıktan 1 dakika içerisinde, istemsiz boşalma olarak tanımlanabilen bir cinsel işlev bozukluğudur. Tıbben erken boşalma sorununun varlığından bahsedilebilmesi için bu durumun kronikleşmesi gerekir. Diğer bir deyişle yoğun bir iş gününden sonra ya da cinsel ilişkiye uzun süre ara verdikten sonra meydana gelen erken boşalma normal kabul edilir. Erken boşalma fizyolojik ve/veya psikolojik nedenlerden kaynaklanabilir. Aşırı penis duyarlılığı, performans kaygısı, altta yatan sertleşme probleminin varlığı, erkek üreme sistemindeki iltihaplar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ilişkideki problemler, hormonal sorunlar erken boşalmaya yol açabilir. Nedensel çeşitliliği, erken boşalmanın kapsamlı muayene edilmesini gerektirir.
Erken boşalma için neler yapabilirsiniz?
Erken boşalma yaşayan erkeklerin deneyebilecekleri çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Asıl olan; en sağlıklısı ve en doğrusu üroloji ve androloji uzmanlarına muayene olmak, kişiye özel tedavi yöntemlerini denemektir. Penis duyarlılığını azaltan topikal kremlerin kullanılması, cinsel sağlığı iyileştiren sağlıklı bir beslenme programına uyum sağlanması, beden algısı üzerinde olumsuz etki yaratabilen fazla kilo gibi bir sorun yaşanıyorsa düzenli egzersiz yapılması akla ilk gelenlerdir. Bunların haricinde cinsel ilişki sırasında boşalmayı geciktirmek için çeşitli tekniklerin de denenmesi mümkündür. “Start-Stop” yani “dur-başla” tekniğinde boşalma anından önce cinsel uyarım durdurulabilir ve kegel egzersizleri ile pelvik kaslar güçlendirilerek boşalma süresinde kontrol sağlanabilinir. Tüm bu yöntemlerle boşalma süresinin geciktirilmesi mümkün olabilir, ancak gelişen tıbbi yöntemler sayesinde çok daha kısa sürede, çok daha etkili sonuçlar alınabilmektedir.
Klinik ortamında etkili bir tedavi: Penis başına dolgu uygulaması
Erkeklerin birçoğu penis duyarlılığı nedeniyle erken boşalma sorunu yaşamaktadır. “Glans” adı verilen penisin baş kısmına gerçekleştirilen dolgu uygulaması sayesinde erken boşalma süresi büyük ölçüde uzatılabilmektedir. Klinik ortamında lokal anestezi altında yapılan penis başına dolgu ile erken boşalma tedavisi gerek cerrahi nitelik taşımaması gerekse etkisinin 1-5 yıla kadar uzayabilmesi ile fark yaratan bir uygulama olma niteliği taşır. Üstelik uygulama oldukça güvenlidir. Dolgu malzemelerinin içerisinde bulunan hyaluronik asit vücudumuzda doğal olarak bulunur, doğal bir görüntü sunarken aynı zamanda penis başındaki sinirlerle cilt arasında bir bariyer görevi görür. 18 yaşından büyük, cinsel olarak aktif dönemde olan sağlıklı erkeklere uygulanan penis başı dolgu uygulaması sonrası 1 aylık süreçte erkeklerin boşalma süresinin 2-3 kat uzadığı gösterilmiştir. Süredeki bu farklılık muazzamdır; çiftlerin cinsel yaşamı belirgin ölçüde iyileşebilir. Erken boşalma sorununun etkisini yitirmesi ile erkekler daha öz güvenli hisseder ve hem benlik algılarında hem de özel ilişkilerinde fark edilir bir iyileşme elde edilebilir.
Çiftlerin yaşı ilerlediğinde, özellikle kadının yaşı 35 ve üzerinde olduğunda 1 yıllık deneme süresinin 6 ay olarak düşünülmesi gerekiyor. Bu durumda çiftlerin eş zamanlı olarak kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ile üroloji ve androloji uzmanları tarafından muayene edilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Çiftlerin birlikte değerlendirilmesi kritik derecede önemli. Çünkü kısırlık yalnızca kadın, yalnızca erkek ya da hem erkek hem de kadın kaynaklı olabiliyor. Erkeklerde kısırlığın değerlendirmesinde, genel muayenelerin ardından sperm analizi gerçekleştiriliyor. Sperm kalitesi genel anlamda çok boyutlu bir kavram ve çeşitli parametrelerin eş zamanlı optimal düzeyde olmasını gerektiriyor. Bu haftaki köşe yazımda sperm kalitesini belirleyen parametreler ve ne anlama geldikleri hakkında bilgi bulabilirsiniz. Faydalı olması dileğiyle…
Sperm kalitesini gösteren parametreler
Gerçekleştirilen semen analizi sonrasında laboratuvardan çıkan sonuçlar, meninin kapsamlı değerlendirilmesi ile elde edilen çeşitli değerleri yansıtır. Sperm kalitesi söz konusu olduğunda temel olarak sayı, hareketlilik ve morfoloji belirleyici öneme sahiptir. Bu değerlerin kalite üzerinde etki göstermesinin temel nedeni doğal yolla gebeliğin oluşma mekanizmasıdır. Gebelik oluşumu için öncelikle ejakülat içerisindeki spermler yumurta hücresi ile buluşmalıdır. Bu buluşma için ejakülatta bulunan sperm sayısı yeterli olmalıdır. Sperm sayısının yeterli olması tek başına gebelik oluşumunu sağlayamaz. Spermler doğru şekilde ve ideal hızda yumurtaya ulaşabilmeli ve şeklen normallik kriterlerini karşılamalıdır. Tüm bu parametreler birlikte değerlendirilerek sperm kalitesi hakkında bilgi edinilir.
Toplam sperm sayısı ve sperm konsantrasyonu
Alınan semen örneğindeki toplam sperm sayısı önemli sperm parametrelerinden biridir. Ejakülat başına semenin mililitresinde minimum 15 milyon sperm bulunması gebelik oluşumu için yeterli kabul edilir. Sperm sayısının az olması oligospermi, menide canlı ya da cansız hiç sperm hücresinin bulunmaması ise azospermi olarak adlandırılır. Sperm sayısının azlığı kronik hastalıklara, ejakülasyon problemlerine, toksik maddelere maruz kalındığına, hormon dengesizliğine, enfeksiyonlara ve varikosel hastalığı gibi çeşitli sağlık sorunlarına işaret edebilir.
Total sperm sayısından farklı olarak 1 mililitre menideki sperm sayısı sperm konsantrasyonu olarak tanımlanır. 1 mililitre menide 15 milyondan az spermin bulunması erkek kısırlığı için ciddi düzeyde bir risk faktörüdür. Düşük sperm konsantrasyonu hem sperm sayısının azlığı ile hem de semen hacminin yüksekliği ile ilgili olabilir.
Sperm hareketliliği
Ergenlik döneminde penis gelişimi hızlanır
Ergenlik döneminde yaşanan hormonal değişimler neticesinde erkeklerin vücudu kaslanmaya ve boyları uzamaya başlar. Cinsel olarak uyarılma gerçekleştiğinde, uyku sırasında ve hatta herhangi bir anda penis erekte olabilir. Testisler büyür ve vücut kıllanmaya başlar. Erkek vücudundaki en hızlı gelişimler 12 – 16 yaş aralığında meydana gelir. Penis de bu süreçte hem uzar hem de kalınlaşır. Penisteki değişimler bazı erkeklerde çok hızlı gerçekleşebilir, örneğin değişim başlamadan önceki aylarda peniste hiçbir büyüme belirtisi gözlemlenmezken birkaç hafta içerisinde şaşırtıcı bir büyüme ivmesi yaşanabilir. Ergenlik döneminde penis gelişimi süreç dahilinde gerçekleşir ve normal şartlar altında bu gelişimin 18 – 21 yaş aralığında tamamlanması beklenir.
İdeal penis boyu nedir?
Penis gelişiminin erkeklerde boy uzaması tamamlandıktan 1-2; testis gelişimi tamamlandıktan 4-6 senelik zaman diliminde devam edebileceği bilinmektedir. Bu bilginin yanı sıra bilinmesi gereken bir diğer önemli husus, ergenliğe erken ya da geç girmenin penis boyu ile doğrudan ilgili olmadığıdır. Ergenlik dönemini tamamlayıp yetişkinliğe adım atan birçok erkek penis boyunun ideal olup olmadığı hakkında kesin bir bilgiye ulaşmak ister. Yine de özünde ideal bir penis boyundan bahsedilmesi çok doğru olmayacaktır.
İdrar yaparken zorlanmayan, cinsel işlevleri yerine getirme sürecinde sorun yaşamayan ve cinsel ilişki sırasında partner tatminini sağlayan erkeklerin genel anlamda ideal penis boyuna sahip oldukları ifade edilebilir. Dolayısıyla erkeklerin penis büyüklüğü, ki bu noktada penis uzunluğunu ve penis çap genişliğini kastediyorum, çeşitli mitlerden uzak gerçekçi kriterler doğrultusunda değerlendirilmelidir. Konunun önemi ve erkekler üzerinde yaratması mümkün olan psikolojik baskı düşünüldüğünde penisle ilgili mitler hakkında bilgi sahibi olunması önemlidir.
Penis hakkındaki mitler performans kaygısı yaratabilir
Ergenlik döneminden itibaren artan cinsel farkındalık erkeklerin penis büyüklüğü ve cinsel performans ile ilgili kulaktan dolma bilgilere açık hale gelmesine neden oluyor. Dolayısıyla bu konuda doğru bilgilere erişilmesi kısa, orta ve uzun vadede benlik algısının doğru yönlendirilmesine yardımcı bir etki yaratıyor. Örneğin vücuttaki diğer organların büyüklüğü ile penis boyu arasında bağlantı kurulması endişeleri de beraberinde getirebiliyor. Ellerin ya da ayakların boyutu veya sakalların yoğunluğu ile penis boyu arasında herhangi bir bağlantı bulunmuyor.
Gelişim çağındaki erkeklerin mitler doğrultusunda kendilerini değerlendirmeleri ilerleyen yıllarda etkisi şiddetlenebilecek bir performans kaygısını tetikleyebiliyor. Ergenlik döneminden itibaren erkeklerin doğru bilgiye ulaşmasında şüphesiz ebeveynlerin önemli bir rolü bulunuyor. Cinsel gelişimin tabu olarak nitelendirilmesi yerine gençlerin bu konuda bilgilendirilmesi pozitif yönlü bir etki yaratıyor.
Hiperspermi olarak da adlandırılan bu durum, normalden daha az semen üretimi anlamına gelen hiposerminin tam tersi olarak nitelendirilebilir. Görülme sıklığı yüksek olmamakla birlikte yapılan araştırmalar sonucunda erkeklerin %4’ünün dönem dönem meni volümünde artış ile karşılaştığı gösterilmiştir. Farklı miktarda sıvı çıkışı ile karşılaşan birçok erkek bu durumun kısırlıkla ilişkilendirilip ilişkilendiremeyeceğine dair çeşitli soru işaretleri yaşamaktadır. Bu haftaki köşe yazımda meni volümündeki artış ile ilgili bilgi aktarmak istiyorum, faydalı olması dileğiyle.
Az önce de ifade ettiğim gibi meni volümündeki artış, boşalma sırasında normalden fazla miktarda meninin vücut dışarısına atılması ile karakterize bir durumdur. Meni volümünde artış söz konusu olduğunda sperm sayısının da artacağı şeklinde bir düşünceye kapılmak mümkündür. Ancak böyle bir genelleme yapılması ve meni hacmi fazla olanların sperm sayılarının da fazla olacağını söylemek doğru bir yaklaşım olmaktan uzaktır. Meninin yaklaşık %10’unun spermlerden oluştuğunu, %90’lık kısmının ise üreme sistemindeki organların salgıladığı diğer sıvılar olduğunu ifade edebilirim. Dolayısıyla toplam meni hacminin fazlalaşmasını sperm sayısı ile özdeşleştirmek gerçekçi olmayacaktır.
Meni hacmindeki artışın nedenleri nedir?
Meni hacmindeki artış dönemsel ya da kalıcı olarak karşımıza çıkabilir. Dönemsel olarak meydana gelen artış çoğunlukla normal kabul edilmektedir. Özellikle uzun süredir cinsel ilişkiye girmeyen erkeklerin ilk boşalmalarında dışarıya atılan meni miktarı fazla olabilir. Kronik olarak karşılaştığımız artışın ardında ise farklı gerekçeler bulunabilir. Her ne kadar bu durumun kesin nedenleri henüz bilinmese de beslenme ve yaşam tarzı seçimlerinin meni hacminde artışa neden olabileceği düşünülmektedir. Bazı teoriler ise prostat bezindeki düşük seviyeli bir enfeksiyonun salgı bezinin ürettiği sıvıyı artırdığı ve kullanılan bazı ilaçların meni volümünde artışın nedenleri arasında yer alabileceği yönündedir.
Akut evresinde, yani henüz plak oluşumunun gerçekleşmediği evrede ilaçlarla kontrol edilebilen bu sağlık sorunu kronikleştiğinde, peyroni hastalığından kurtulmanın tek yolu ameliyattır. Penisteki eğrilik derecesi arttığı takdirde cinsel ilişkinin anatomik olarak imkansız hale gelebilmesine yol açan Peyronie hastalığı 40 – 70 yaş aralığındaki erkeklerin neredeyse %10’unu etkiliyor. Çok ciddi bir görülme sıklığından bahsediyoruz, dolayısıyla detaylar önemli. Bu hafta Peyronie hastalığı hakkında önemli bilgileri sizlerle paylaşacağım.
Eğrilik 90 dereceden fazla olabilir
Penis anatomisini incelediğimizde penisin içerisinde 3 ayrı tüp yapısının bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu tüp yapılarından bir tanesi idrar yolu yani üretradır. Diğer ikisi ise sertleşme sırasında içerisine kan dolan süngerimsi dokulardır. Penis içerisindeki tüp yapılarını çevreleyip bir arada tutan esnek bir kılıf bulunur. İşte Peyronie hastalığı da bu kılıfı hedef alır. Normalde tüp yapılarının hareketine uyum sağlayan esnek kılıfta sert plaklar oluştuğunda bu kısım esneme özelliğini kaybeder. Tüp yapılarına kan dolup sertleşme gerçekleştiğinde kılıfın plak oluşan kısmı tüplere uyum sağlayacak şekilde esnemediği için peniste eğrilmeye neden olur. Kılıfın tek bir yerinde ya da birden fazla bölgesinde plak oluşabilir. Plak veya plakların oluşumuna göre penisteki eğrilme 90 derece ve hatta üzerinde olabilir. Bu durum ağrılı sertleşmeyi, öz güven eksikliğini ve cinsel yaşamın sona ermesini beraberinde getirebilir.
Kesin nedeni bilinmiyor
İlk olarak 18. yüzyılda incelenen ve inceleyen Fransız cerrahın ismini alan Peyronie hastalığı, doğuştan penis eğriliğinden farklı olarak 40 yaş ve üzerindeki erkekleri etkiler. Oluşum mekanizması da doğuştan penis eğriliğinden farklıdır. Nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte bu hastalığa yol açabilen çeşitli risk faktörleri bulunduğu ifade edilebilir. İlişki esnasında penise travma alınması, genetik yatkınlık, erkeklik hormonundaki düşüklük, bağ dokusu bozuklukları ve otoimmün bozukluklar kılıfta sert plaklar oluşumuna yol açabilen faktörler arasında yer alır.
Tedavisi mümkün