Paylaş
Sokağın ucu Ege Denizi’ne açılıyor...
Tam karşısında Sisam Adası var...
*
Bu site 1970 yılında İzmir’in orta halli aileleri tarafından kuruldu...
Yarım asırlık bir mazisi var yani...
Dört kuşak yaşadı bu mahallede...
Sokakta 7 ev vardı...
Kurucu anneleri ve babalarıydı bu sokağın onlar...
Rahmetli annem ve babam, öteki aileler gibi, önce çocuklarını, sonra çocuklarının çocuklarını, sonra da küçük torunlarını yazları bu sokakta onlar büyüttüler...
Sonra yıllar geçti...
Önce erkekleri bu hayattan ayrıldı... Sonra kadınları birer birer gitti...
Sonunda bir tek kurucu annesi kaldı sokağın...
*
En sonunda da karantina günleri geldi ve sokaklarına, bu hüzünlü ama güzel yalnızlık çöktü...
Sisam Adası’ndan gelen rüzgârların döktüğü zakkum çiçekleri, sokağın kurucu sakinlerinin hatırasının üzerine işte böyle zarifçe serpildiler...
*
Türkiye’de bugün bütün sokaklar böyle...
Sessiz, yalnız ve hüzünlü...
Ama ülkemizin dört bir tarafında bahar çiçekleri bütün sokaklarımıza böyle serpildi...
*
Ege’ye açılan bu küçücük Türkiye sokağından hepinize çok güzel, çok mutlu, barış içinde, kardeşçe bir bayram diliyorum...
Yalnız sokakların bütün çiçekleri hepimizin olsun...
*
Ben bu fotoğrafa bakıp bu sabah çok sevdiğim bir Sicilya şarkısını dinleyeceğim.
Roberto Alagna’dan “Malena”...
EN GÜZEL ERKEK 60 YILDIR SORULAN SORUYU CEVAPLADI
YILLARDIR merak ettiğim bir sorunun cevabını dün Fransa’da yayınlanan Closer dergisinden öğrendim...
İzmir’deki lise yıllarımın sonundan itibaren hep şunu merak ettim...
Brigitte Bardot ile Alain Delon arasında hiç aşk ilişkisi olmuş mudur?
Tabii delikanlı dilimle soruyu şöyle soruyordum:
Yatmışlar mıdır?
*
Düşünsenize biri “Ve Tanrı Kadını Yarattı” filminin şahane kadını...
Öteki deseniz...
Filmi olmasa bile “Ve Tanrı erkeği yaratmış” yani...
İkisi de dönemlerinin güzellik sembolü...
*
Alain Delon bu sorumun cevabını geçen çarşamba günü Nice Matin gazetesine verdiği bir mülakatta açıkladı:
“Onu ilk gördüğümde nefesim kesilmişti” dedikten sonra devam etti:
“Aramızda hiçbir ilişki olmadan çok büyük bir aşk yaşadık. Ve bu gerçek aşktı...”
*
Yıllar boyu büyük ve sarsılmaz bir arkadaşlık yaşamışlar...
Ama hiçbir ilişki olmamış.
*
Bu arada bugüne kadar bilmediğim, daha doğrusu atladığım bir mektubu öğrendim.
Brigitte Bardot, 2015 yılında Alain Delon’un 80 yaşına girdiği gün ona öyle bir aşk mektubu yazmış ki...
Voaaaavvv dedim...
EN GÜZEL KADIN HİÇ SEVİŞMEDİĞİ ERKEĞE BU MEKTUBU YAZAR MI
BRIGITTE Bardot’nun bizzat yazdığı mektup şöyle:
“Sen, birlikte paylaştığımız şu yüzyılda, Fransa’nın yarattığı başyapıtsın. Sen, seni hem ulaşılmaz hem çok yakın kılan, hem en sıcak hem en soğuk kılan, en iyiyi ve en kötüyü temsil eden, şu iki başlı kartal, Yin ve Yang’sın...
Bedeninde aynı anda hem güzelliği, hem yürekliliği, elegansı ve gücü taşıyorsun. Bu da seni kimsenin ulaşamayacağı, yanına bile yaklaşamayacağı uluslararası bir star yapıyor.
Saygı ve hayranlığı hak ediyorsun. Ama aynı zamanda seninle ilk günden beri paylaştığımız aşkı, tutkuyu ve suç ortaklığını hak ediyorsun...”
Voaaavvvvvvv....
Behçet Necatigil ne kadar haklıymış:
“Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları...”
ÜÇ YENİ BAYRAM ŞARKISI...
RİTİM: Shaggy, Sting, Angel (Hot Shot 2020)
TÜRKÜ: Gripin, “Ebruli”
BAYRAM HAVASI: Sezen Aksu, “Kaybedenler”
EĞER SEYRETMEDİYSENİZ BAYRAM İÇİN 4 TAVSİYE
1)GOOD WIFE
Çünkü: Yapımcıları “Blade Runner” ve “Gladyatör” filmlerinin yönetmeni Ridley Scott ile “Top Gun” ve “True Romance” filmlerinin yönetmeni Tony Scott...
İnsan hakları, ırkçılık, çevre, aile ilişkileri, kirli siyaset gibi konuların adaletle kesiştiği noktalarda olağanüstü senaryolarla yapılmış bir dizi...
2) MY BRILLANT FRIEND
Çünkü: İki kız çocuğunun 1950’li yıllarda başlayan arkadaşlığını, inişlerini çıkışlarını çok güzel anlatıyor...
Çünkü 1950’lerin Napoli’sinin aynı yılların Türk şehirlerine ne kadar benzediğini gösteriyor...
Çünkü müzikleri müthiş bir vintage tat veriyor.
3) ALEF
Çünkü: Çok sürükleyici bir Türk thriller’ı...
Çünkü kökü Osmanlı döneminin tarikatlarına dayanan Dan Brown’vari bir entrika...
Çünkü çok başarılı yönetim... Harika oyuncular...
4) CATHERINE THE GREAT
Çünkü: Rusya’nın en reformcu çariçelerinden birinin hayatını anlatıyor.
Çünkü Osmanlı ile savaşları, aşkları, kadın olarak erkeklerle giriştiği iktidar mücadelesini kazanışı harika şekilde anlatılıyor.
Çünkü Helen Miller harika oynuyor.
BİRİNCİ PERDE
POLONYA SINIRINDAN BAŞLAYAN BİR BÜYÜKADA HİKÂYESİNİN SONU
1935 yılında Almanya’nın Polonya sınırına yakın bir kasabada doğdu. İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük insanlık trajedilerini yaşayan bir bölgenin kızıydı.
Babası hâkimdi...
*
Savaş bitince, 20’li yaşlarında hayat onu Türkiye’nin Büyükadası’na götürdü.
Varlıklı bir ailenin çocuğuna Almanca öğretmek ve mürebbiyelik yapmak üzere Büyükada’ya geldi...
Büyükada’nın Visconti’nin “Venedik’te Ölüm” filminde anlattığı Lido Adası’na benzediği yıllardı...
İşte o adada genç ve yakışıklı bir Türk genci ile tanıştı...
Ailesi Erenköy’de köşkte oturan, yazları Büyükada’ya gelen hali vakti yerinde bir ailenin çocuğuydu.
6.5 metre uzunluğunda küçük bir yelkenlisi vardı.
İzinli olduğu günlerde Alman sevgilisini alır, Marmara’yı dolaşırlardı...
İKİNCİ PERDE
TEPEBAŞI’NDA BİR KARŞILAMA KARESİ
BÜYÜKADA’da başlayan aşk evliliğe gitti...
Oradan da hayat boyu sürecek bir arkadaşlığa...
Alman kızı kocasını teşvik etti ve 10.5 metre uzunluğundaki yelkenli kızağa öyle konuldu.
10.5 metre uzunluğunda bir tekne ve bir kediyle dünya turuna çıktılar.
Kedinin adı Miço’ydu...
*
Yelkenli ile dünyayı dolaşan ilk Türk çiftiydi...
Döndüklerinde yıl 1968’di...
Tepebaşı’nda işte böyle kahramanlar gibi karşılanacaklardı.
*
Almanya’nın Polonya sınırında doğan kızın ismi Oda’ydı...
Büyükada’da tanıştığı Türk gencinin adı ise Sadun Boro...
Sadun Boro’nun eşi Oda Boro Bodrum’da bir hastanede gözlerini yumdu...
SON PERDE
GÖKOVA’DAN BİZE EL SALLAYAN DENİZKIZI
DÜN, Gökova’nın dibinde, benim bu yazıyı yazdığım Akbük’ün karşı taraflarında bir yerde, Karacasöğüt Mezarlığı’nda küçük bir tören yapıldı.
Oda Boro, köyün mezarlığında çamların altına gömüldü. Hayatının 65 yılını geçirdiği Türkiye’sinde, Büyükada’dan sevgili ve eşi Sadun Boro’nun yanına...
*
Ve Okluk Koyu’nun hemen girişindeki küçük bir kayanın üzerinde dünyanın en zarif hareketi ile oturan denizkızı heykeli, uzaktan hep bu mezarlığa bakacak...
Ve o denizlerde dolaşan her denizci bilecek ki o mezar taşlarının üzerinde sadece iki isim ve bir soyadı değil, aynı zamanda büyük bir deniz tutkusu ve Ege aşkı yazmaktadır.
O PİS PROVOKATÖRE BİR İZMİRLİNİN CEVABI
CAMİ ses düzenine girip ‘Bella Çav’ çaldıran aşağılık hacker bozuntusu...
Pis provokatör...
Her kimsen, şu an her nerede isen, hangi izbede, kuytuda saklanıyorsan... Bak sana iki kelamım var...
*
O şehir ilk kurşunun atıldığı şehirdir...
O ilk kurşun, bu ülkenin bağımsızlığı ve minarelerinde ezan sesinin eksik olmaması için verilen kutsal savaşın ilk mermisidir...
Bu şehrin camileri, o camilerin avluları her cuma, her bayram, her teravih tıklım tıklım dolar...
Başı açık kadını çoksa, sanma ki o başta bir iman yoktur...
*
Bak kardeşim kimsen sen...
Hangi karanlık amaca hizmet ediyorsan...
Bil ki bu şehirden sana mama çıkmaz...
*
Bu şehir nerede ‘Bella Çav’ söyleyeceğini, nerede ezan dinleyeceğini, nerede eğleneceğini, nerede kıbleye döneceğini çok iyi bilir...
Minaresinden ezan sesinin eksik olmaması için çok bedel ödemiştir o şehir...
O bedeli senin karanlık amacının mezesi yapmaz...
*
Hadi topla pılını pırtını... Başka kapıya...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş