Paylaş
Yönettikleri gazetelerin tirajı, neredeyse Türkiye’nin toplam tirajıydı...
Muhalifi de vardı, iktidar yanlısı da...
Hürriyet’in 60’ıncı yılı dolayısıyla bir araya gelip bu tarihi fotoğrafı çektirmişlerdi.
Bir tek Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni o kareye girmeyi kabul etmemişti.
* * *
O fotoğrafın çekilmesinden sadece 2.5 yıl sonra, 2011’de, bu fotoğraftan o güne ne kaldı diye bakmıştım.
Şöyle bir durum vardı:
-Ben artık Hürriyet’in genel yayın yönetmeni değildim.
-Sedat Ergin, o fotoğraf çekildikten bir yıl sonra Milliyet’in genel yayın yönetmenliğinden ayrılmıştı. (Beş yıl aradan sonra, şimdi Hürriyet’in genel yayın yönetmeni.)
-Tayfun Devecioğlu Vatan’ı bıraktı, Milliyet’in başına geçti. Sonra oradan da ayrıldı.
-İsmet Berkan artık Radikal’in genel yayın yönetmeni değildi.
-Eyüp Can Sağlık, o tarihte Referans’ın genel yayın yönetmeniydi. Sonra Radikal’in başına geçti.
(Geçen yıl oradan da ayrıldı.)
-Selahattin Sadıkoğlu, Bugün gazetesinin genel yayın yönetmeniydi, artık değil. (Sadıkoğlu, ondan kısa süre önce Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmenliğinden apar topar ayrılmıştı. O ayrılığın nedeni basının yakın tarihi konusunda bir muamma olarak kaldı. Tahminim şu: Ergenekon davasının başında, sahte bir hahamın, kargacık burgacık elyazısıyla uydurduğu bir Ergenekon çetesi listesinde adı geçtiği için uzaklaştırıldı.)
-Ergun Babahan. O da artık Sabah’ın genel yayın yönetmeni değil.
* * *
Aradan 2.5 yıl geçtikten sonra 12 genel yayın yönetmeninden sadece 5’i 2008’deki yerinde kalmıştı.
Rıfat Ababay (Posta), Ekrem Dumanlı (Zaman), Mustafa Karaalioğlu (Star), İbrahim Yıldız (Cumhuriyet), Yusuf Ziya Cömert (Yeni Şafak).
Dün aynı fotoğrafa bir kere daha baktım
AYNI fotoğrafa dün yine baktım.
Üçü daha gitmiş...
Yer değiştiren Sedat Ergin’i bir yana bırakırsak, 2008 kadrosundan geriye sadece Rıfat Ababay ve Ekrem Dumanlı kalmış.
Ekrem Dumanlı da başındaki bir davayla boğuşuyor...
* * *
Hüseyin Gülerce, 2010 yılının son gününde yazdığı bir yazıda, 12 Haziran seçiminden sonra medyada bir “tasfiye hareketinin” olacağını yazmıştı.
Daha o gün, herkes “tasfiye toto” oynamaya başlamıştı. O günlerde, nehir kenarı yazıları yazıyordum ve “Acele etmeyin” demiştim.
“Sürprizler olabilir...”
Sonra araya paralel bir kan davası girdi ve şimdi başkaları tasfiye toto oynuyor.
Nehir önümüzde akıyor, hayat devam ediyor...
Yine aynı şeyi söylüyorum...
İnsan gereğinden fazla uzun yaşadığı zaman daha temkinli oluyor.
Hayat sürprizlerle dolu.
* * *
Artık, sadece bu fotoğraftan geriye kalan hüzne bakıyorum ve diyorum ki:
Arkadaşlar... Bu fotoğrafa siz de yakından bakın..
Saklayın bu fotoğrafı...
Çünkü bu fotoğraf Türk basın tarihine bir ilk ve son olarak geçecek.
Belki bir daha hiçbir güç böyle bir aile fotoğrafının çekilmesini sağlayamayacak.
Çünkü aradan öylesine büyük nehirler aktı, araya öyle büyük kan davaları girdi ki...
Türkiye öylesine paramparça edildi ki...
İktidarın gazete ve gazetecileri ötekilere öylesine kalleş pusular kurdu ki...
Gazeteciler gazetecilerin hapse atılması, tutuklanması, işinden atılması için öylesine pespaye kampanyalar yaptılar ki...
Artık hiçbir güç, bu ülkenin önde gelen 12 gazetesinin genel yayın yönetmenini aynı kareye sokamaz...
* * *
Güç bozar...
Aşırı güç yoldan çıkarır...
Daha aşırı güç böler parçalar...
Artık hepimiz paramparçayız...
Bu ülkeyi “millet” yapacak bir aile fotoğrafı ne yazık ki mazide kaldı...
Paylaş