Yenilmedin, yıkılmadın, ayaktasın

SEN...

Haberin Devamı

Son seçimde yine kaybettiğin duygusu ile yere yığılan...
Sen...
Cumhuriyet’in bu ülkeye getirdiği bütün değerlerin tek tek yerle yeksan edildiğini, hayat tarzının, yaşama biçiminin her gün birkaç metrekaresinin daha gaspedildiğini, işgal edildiğini düşünen, öyle hisseden sen...
Sakın yazının başlığına bakıp seni sokağa davet ettiğimi sanma.
Asla öyle bir şey demiyorum ve demem...
Demek istediğim tek şey şu:
“İçin rahat olsun... Yenilmedin...”

***

Seçim sonuçlarına bir kere daha bak.
AKP’nin son yerel seçimde aldığı oy yüzde 43...
Demek ki bu ülkenin ona oy vermeyen bir yüzde 57’si de var.
Yine hatırla ki geçmişte Ecevit’in CHP’si yüzde 42 oy alıp, seçim sistemi yüzünden tek başına hükümeti kuramadı. Ve bil ki, bugün bazıları “Ben kazandım, istediğimi yaparım” diye caka atıyorsa, bu, 12 Eylül askeri döneminin çıkardığı seçim kanunu sayesindedir.

***

Bak arkadaş, AKP’nin son yerel seçimde aldığı oy sayısı 20 milyon küsurdur. Unutma ki bu ülkenin nüfusu 80 milyon.

***

Bak kardeşim, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy yüzde 51’dir...
Bil ki, iki turlu seçimlerde seçilen kişinin yüzde 50’den fazla oy alması normaldir.
Yine bil ki dünyanın demokrasi ile yönetilen ülkelerinde yüzde 51’in üzerinde oy alan çok sayıda lider var. Yine bil ki geçmişte rahmetli Menderes de Süleyman Demirel de bunun çok üstünde oylar almıştır.

***

Arkadaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye haritasını önüne koy ve bak.
Göreceksin ki, Ankara’nın batısında birkaç ili dışarıda bırakırsan Erdoğan yüzde 50’yi geçemedi.
Göreceksin ki, İstanbul’da Belediye Başkanı Topbaş’ın aldığı oyu alamadı.
Göreceksin ki, Trakya’dan Suriye sınırına kadar, Türkiye ekonomisinin nabzının attığı bütün sahil illerinde ikinci durumda.
Göreceksin ki, yerel seçimde sahil şeridinde kazandığı Antalya ve Balıkesir’i Cumhurbaşkanlığı seçiminde kaybetti.
Bir düşün...
Ne demektir bu
Bak ne demektir anlatayım.

Haberin Devamı

Demokratik sistem ‘Erdoğan rejimi’ne dönüştürülemez

Önce şu demektir.
Türkiye 65 yıldan beri çok partili bir demokratik sistemle yönetilmektedir.
Bir seçim daha yapılmış ve bir parti daha, ülkeyi Anayasa’da belirtilen süre için yönetme hakkını elde etmiştir.
Yani şu demektir...
Erdoğan
da AKP de başarılıdır.
AKP hükümeti de, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı da sapına kadar meşrudur.
Ama şu da demektir:
Bu meşruiyet ona, Anayasa’nın sınırlarına tecavüz ederek Türkiye’nin demokratik sistemini, Ortadoğu standardında bir “Erdoğan rejimi” haline getirme hakkını ve iznini vermez.
Ahlaken de vermez, siyaseten de vermez, demokratik açıdan da vermez.
Tarihin ve günün gerçekleri açısından da vermez.
Böyle olunca bu seçimlerin sonucu sana da “Yenilmişlik, hezimete uğramışlık” duygusu vermez, vermemelidir.
O yüzden sana diyorum ki kardeşim:
Diz çökme, biat etme, silkin, ayağa kalk, dimdik dur, bildiğin hayatı göğsünü gere gere yaşamaya devam et.
Sen ne bu ülkenin paryasısın,
ne de hezimete uğratılmış ikinci sınıf vatandaşı...
Bil ki bu vatanın evladısın.
Bu ülkede doğdun, bu ülkede mutlu günler yaşadın, bu ülkede evlendin, sevdin, sevildin, seviştin...
Bu ülkede harika ve hayırlı evlatlar dünyaya getirdin.
Bu ülkede iş kurdun...
Vergisini veren sensin, okul yaptıran da sensin.
Sen de cami yaptırıyorsun...
En az AKP’ye oy verenler kadar bu ülkenin temel direğisin.
Ülkene sahip çık. İtirazını demokratik yoldan, şiddete başvurmadan, kırıp dökmeden, hatta sokağa bile çıkmadan göster.
Vatandaşlık hakkındır, vatandaşlık görevindir ve insanlık onurundur.
Bil ki, karşındaki insan ne İstanbul’u fethetmiş bir Fatih, ne de bu ülkeyi düvel-i muazzamanın ordularından, tankından, topundan kurtarmış bir komutan, enkaza dönmüş halktan dimdik bir millet yaratmış Atatürk’tür.
Karşındaki insan, normal seçimleri kazanmış bir siyasetçidir.
O yüzden ne onun seçim başarısını küçümse, yok say.
Ne de kendi tarafının aldığı oya bakıp yenilmişlik, hezimete uğramışlık, her şeyini kaybetmişlik duygusuna kapıl.
Kimsenin kimsenin hayat tarzına kastetmediği, kimsenin, aldığı oyla, kendine has bir rejim biçmeye tevessül etmediği, Ortadoğu değil, Avrupa standardında bir demokratik hukuk devletinin hepimiz için en iyi “yönetim” olduğunu hepimiz anlayacağız.

Haberin Devamı

Hürriyet gerçek yeni Türkiye’nin gazetesi

DÜN sabah Hürriyet’i okuyorum.
Ahmet Hakan, müthiş renkli, modern, edebi bir itirazı harika dile getiriyor.
Taha Akyol, sağduyulu, demokrat bir muhafazakâr bakışın insanı rahatlatan ve güven veren güzelliğini aktarmış.
Mehmet Y. Yılmaz, 17 ve 25 Aralık davalarının düşmesini, olabilecek en tarafsız, en doyurucu, en serinkanlı ve en anlaşılabilir biçimde anlatmış.
Fatih Çekirge Antalya ve Şırnak’tan 10 dakika arayla gelen iki haberi demokrasi ve hoşgörünün en güzel diliyle ve rengiyle yorumlamış.
Selahattin Duman uzun süredir unuttuğumuz siyasi mizahın bir şaheserini daha yazmış.
Çalıştığım gazetemle, duruşu ile bir kere daha iftihar ettim.
Ve bütün kalbimle şuna inandım.
Eğer AKP’li, CHP’li, MHP’li, HDP’li bir yönetici olsaydım çok samimi olarak şuna inanırdım.
Bu Hürriyet herkes için yararlıdır.
İktidar için de iyidir, muhalefet için de iyidir.
Türkler için de iyidir, Kürtler için de iyidir.
Seküler insanlar için de iyidir, muhafazakârlar için de iyidir.
Müslümanlar için de iyidir, Hıristiyanlar, Yahudiler için de, ateistler için de...
Sünniler için de iyidir, Aleviler için de...
Bu gazete Türkiye için de iyidir, bölgemiz için de...

Haberin Devamı

Türkiye’nin sağduyulu milliyetçi sesine dikkat

AVRUPA’da aşırı sağ endişe verici biçimde yükselirken, Türkiye’nin milliyetçi partisinden üst üste sağduyu sesleri geliyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Alanya’da yaptığı çağrıya bakın:
“Etnik kimliği, mezhebi ne olursa olsun Alanya’da birlikte yaşayan kardeşlerimiz arasında yangın çıkarmayın.”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in Hürriyet’te Cansu Çamlıbel’e söylediğine bakın:
“17 yaşında Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi konusunda Alevi’ymiş, Arap’mış diye tartışıyoruz... Affedersiniz ‘Ermeni’ diyorsunuz. Yahu 21’inci yüzyılda yok böyle bir şey.”
Selahattin Demirtaş
’ın seçim kampanyası sırasında, bisiklete binişini, ailesiyle ilişkilerini, “Sazdan başka bir şey çalmadım” deyişini rahatlıkla övebiliyor.
Bu ülke bir gün gerçek bir demokrasiye, huzurlu bir beraberliğe kavuşacaksa bundan MHP’nin bu süreçteki tavrının çok büyük rolü olacak.
Muhafazakârlık adına siyaset yapanların fanatikleştiği ve marjinalleştiği bir dönemde, milliyetçilerin gösterdiği bu olgun duruş Türkiye’nin şansıdır.
Kıymetini bilelim...

Yazarın Tüm Yazıları