Paylaş
“Lübnan’da, özellikle Hıristiyan kesiminde insanların en çılgınca yaşadığı dönem iç savaş yıllarıydı...”
***
Aklıma Bob Fosse’un Nazi Almanya’sı yıllarını anlattığı “Kabare” filmi geldi...
Galiba orada da öyleydi.
***
Tarihimizin en kritik yıllarından biri başlıyor.
Sınırımız büyük bir ihtimalle bu yıl da aynı felaketi yaşayacak.
İçeride bizi bekleyen şey, “çoğunlukçu bir tek parti devleti”...
Yani, sırtını yüzde 51 oya dayadığı için, otoriter rejimlerin en baskıcı biçimi...
***
O yüzden önümüzdeki en önemli hedef, yaşayabilmek, ayakta kalabilmek, devam edebilmek...
***
Benim kendimce bulabildiğim 7 çareyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Size de uyar mı bilmem ama bende harika çalışıyor.
KILAVUZ
ROMAN KAHRAMANI OLUP BASKICI REJİMDEN KAÇMAK
1-Haber programlarından, özellikle artık iyice tek yanlı hale gelmiş tartışma programlarından uzak durun. Siyaseti ve özellikle “o konuyu” hiç açmamaya gayret edin.
***
2- Kendinize, içinde iyi hissedeceğiniz manevi ve psikolojik gettolar yaratın.
***
3- “Biz çok azız” gibi duygulardan arının. Bilin ki, hiç de az değilsiniz, en az 4 Türk’ten birisiniz.
Sadece otoriter bir rejimin mağdurusunuz...
Mutlaka geçecektir.
***
4- Kendinize mutlaka güzel ilgi alanları yaratın.
Müzik listeleri hazırlayın, güzel kitaplar okuyun, filmler seyredin.
***
5- Gastronomi ve yemek kültürü, yükselen değerler.
İyi bir şef olmak, güzel yemekler yapmak için ille de çok paranız olması gerekmiyor.
***
6- Kendinizi bir film veya roman kahramanı haline getirin. Âşık olun, aşk acısı çekin, kahramanlık yapın, mağduru oynayın, komiği oynayın, ciddiyi oynayın.
Ama asla zalimi oynamayın.
***
7- İmkânınız varsa kendinize güzel, eğlenceli ve macerası olan geziler düzenleyin.
DERDİMİZİ KAÇ KİŞİYE ANLATABİLİRSEK ORTAK DERT HALİNE GELEBİLİR
BİR yazıyı, müziği veya işareti kaç kişiye anlatabilirsek, ortak bir dil yaratmış oluruz?
Bunun herkes için geçerli bir algoritması veya matematiği olduğunu sanmıyorum.
Philippe Starck’ın hesabı şöyle:
“Her sabah yeni bir fikir bulmak için uyanırım. Ama aynı zamanda bu fikri başkalarına da iletmek ve paylaşmak isterim. Bunu yapmak için en açık
görsel dili yaratmam gerekir. Sadece 12 kişinin anlayabileceği bir dil yaratabilirsem, geriye kalanların anlayıp anlamaması önemli değil.”
DÜNYANIN EN ETKİLİ İŞARETİ HANGİSİDİR
ECONOMIST’in çıkardığı “1843” dergisinin bir bölümü var.
Bazı insanlara “Keşke bunu ben yapsaydım” dediği şeyleri soruyor.
***
Son sayısında ünlü tasarımcı Philippe Starck’a sormuşlar.
Matematikte kullanılan sembolleri anlatmış.
***
- “+”, yani artı işaretini, 1360 yılında Nicole Oresme bulmuş.
***
- “x”, yani çarpı işaretini 1618’de William Oughtred bulmuş.
***
- “÷”, yani bölme işaretini 1659’da Johann Rann bulmuş...
***
“Ancak” diyor Philippe Starck, “Bana göre bütün işaretlerin tanrısı sonsuzluk işaretidir. İşte onu bulmuş olmak isterdim.”
Onu da 1655’de İngiliz matematikçi John Wallace bulmuş.
***
Şunu düşündüm...
Acaba hangisi daha etkilidir?
Gamalı haç mı, yoksa sonsuzluk mu...
***
Sonsuzluk işareti son defa Koç Grubu’nun o harika Atatürk ilanlarında kullanılmıştı.
O zaman bu işaretin gücünü çok daha iyi kavramıştım.
Zaten gamalı haçla farkı da burada...
***
Biri, gelip, insani felaketler yaratıp, sonra insanlık vicdanında en müebbet cezaya çarptırılan siyasetin ifadesi...
***
Öteki ise adı üstünde...
***
Sonsuzluk... Ebedi olan...
***
Atatürk’e çok yakışıyor...
YILIN İLK OYUNU: ‘BUNU KEŞKE BEN YAPSAYDIM’
O soruyu ben de sordum kendime ve cevabını verdim.
***
- Çetin Altan’ın ölmeden önce söylediği “Hayal ettiğimiz ülke bu değildi” cümlesini ben kurmuş olmak isterdim.
***
- Mahler’in “Beşinci Senfonisi”nin Addagiato bölümünü ben bestelemiş olmak isterdim.
***
- Adalet Ağaoğlu’nun romanındaki “İntihar etmeyeceksek içelim bari” cümlesini ben yazmış olmak isterdim.
***
- Ülkü Tamer’in “İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür” dizesinin yazarı ben olmak isterdim.
***
- “Joker” ve “Harley Quinn” karakterlerinin yaratıcısı ben olmak isterdim.
***
- Tiananmen Meydanı’nda tankın önüne dikilen çocuk, Portekiz devriminde, askerin silahının namlusuna çiçek koyan insan olmak isterdim.
***
Olamadım... Iskaladım...
BUGÜN ‘THE DAY AFTER’ KEYFİ YOK
- Yılbaşı ertesidir demeyeceğim, bu sabahtan itibaren 6 gün diyete giriyorum.
- Sadece 2 Ocak günü hariç, içki yok... Ekmek, hamura paydos.
- Master detoks değil ama sıvı yiyeceklerle idare edeceğim.
- Hedef 7 Ocak gününe kadar 4 kilo atmak.
- Bir buçuk aydır ihmal ettiğim spora kesin dönüş yapıyorum.
YILIN İLK TAVSİYESİ: BU ÇOCUĞA DİKKAT
AHMET Şık siyasetçiler ve yargı mensupları için çok tekin biri değil...
Onun içeri girişi ile bir dönem başlıyor, dışarı çıkışı ile o dönemin bu defa sonu başlıyor.
- Çünkü içeri alınanların en öfkesizi...
- En mücadelecisi...
- En müdanasızı...
- En haklı çıkanı...
YENİ YILIN FASHİON MOTTOSU ‘PİCK AND MİX’
YİRMİ yıl boyunca Jimmy Choo’nun yaratıcı direktörlüğünü yapan Sandra Choi bu dönemin giyinme mottosunu şöyle tarif ediyor:
“Pick and mix..”
Yani “Seç ve karıştır...”
Her şeyin her şeyle gittiği acayip yaratıcı bir moda dönemini yaşıyoruz.
Kural yok... Renk uyumu denen bağlayıcı kurallar yıkıldı...
GEÇEN YIL EN DİKKATİMİ ÇEKEN HÜRRİYET YAZARI
DİJİTAL Hürriyet yazarı Ayşe Baykal’ın en iyi takipçilerinden biriyim.
Çok iyi yazıyor, çok hınzır bakıyor.
Spotify’a girmiş ve onu anlatan harika bir yazı yazmış.
Mutlaka okuyun.
Başlığı “Spotify Beyaz Türk İşi Değilmiş...”
Şöyle anlatıyor:
“Sadece şarkı mı var peki? Diyanet radyonun o çok sevdiğim ezgileri var. Yine de en büyük sürpriz Kâbe İmamı Şeyh Mahir’in ismini görmem oldu. Mekke’ye gidenlerin yüzde 90’ının Kuran okuyuşuna–sesine âşık olduğu adamdır kendisi.
Tanışmayı çok istemiştim ama korumaları izin vermemişti. Suudi polisler, henüz bir kadının bir erkekle tanışmak istemesini mantıklarına oturtamadıkları için bu isteğimi gerçekleştiremedim maalesef.
Neyse, Şeyh Mahir’i de indirdim. Benim gibi Hafız olanlar için harika bir şey bu.”
BU YIL BENİ KÖTÜ YOLA DÜŞÜRECEK KİTAP ÖNÜMDE
BEN ona bakıyorum, o bana... O, “Gel beni oku” diyor, içimdeki “Al şunu oku...”
Kitabın adı “A Brief History of Vice”.
Kötü davranışların kısa tarihi...
Alt başlığına bakınca ellerim uyuşuyor:
“Kötü alışkanlıklar nasıl medeniyeti yarattı...”
Kapağında şarap içen bir bonobo maymunu...
Tam benlik ama bir hafta sonra okumaya başlıyorum.
Rejimden sonra...
YENİ YILDA EN COOL TREND TÜRK TASARIMCIDAN GİYMEK
HAFTA sonu eklerinde en yakından izlediğim sayfalardan biri “sokak modası”.
Ünlü kişilerin sokakta çekilmiş fotoğraflarının üzerine ne giydiklerini ve fiyatlarının ne olduğunu yazıyorlar. Dikkat ediyorum hep yabancı markalar...
Oysa Türk konfeksiyoncuları son yıllarda harikalar yaratıyorlar.
Ben son 2 yıldır ceket, gömlek ve pantolonlarımı Mudo’dan giyiyorum.
Jean ve tişörtte Mavi en sık giydiğim giysiler.
Özellikle dar V yaka tişörtler...
Kiğılı, Coton...
Sadece vitrinlerine bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
İç giyimde Damat yıllardır vazgeçemediğim marka...
Lütfen fotoğrafını çektiğiniz şöhretlere bunu bir hatırlatın...
Türk markaları...
Ve içine bir tane signe ayakkabı, mesela bir Varvatos gömlek...
Çok cool...
Paylaş