Paylaş
Biliyorum yine o meşhur takiye şüphelerini tahrik edeceğim. Bazılarının yüzüne ince şüphe çizgisini, dudak boyası gibi yerleştireceğim.
Ama olsun. Yine de kendimi tutamayıp yazacağım.
* * *
Haber geçen hafta iç sayfaların içinde kaynayıp gitti.
Oysa bu hafta bana en çok umut veren haberlerdi.
Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, bütün parti örgütüne bir yazı gönderip, cumhuriyetin 75'inci yılı kutlamalarına bütün coşkularıyla katılmalarını istemiş.
Bir mecburiyet mi?
Yoksa göz boyama mı?
Bir aldatma, bir takiye, ne bileyim, adını koyamadığım bir şark kurnazlığı mı?
Yoksa bir toplumsal coşkuya katılma mı?
Evet böyle bir şey mi?
Ya gerçekten böyle bir duyguysa...
İşte bu ihtimal beni çok umutlandırdı.
Uzun zamandan beri ilk defa, ‘‘İşte nihayet ortak bir duygu ikliminde yaşayacağız’’ umuduna katıldım.
İnşallah aldanmam.
İnşallah bir düş kırıklığına uğramam.
İnşallah bir hafta boyunca bu kahrolası kavgalara bir ara verir, bir duygu ateşkesi ilan edip, hepimize ait bir Türkiye'de birlikte yaşama tecrübesi yaparız.
İnşallah böyle bir şey yapar, bunu başarırız.
* * *
Bugünden itibaren şöyle bir Türkiye tahayyül ediyorum.
Bütün sokaklarına Türk bayrağı asılmış, bütün binalarına 75'inci yıl amblemi takılmış bir ülke.
Arabalarının antenlerini bayrak gönderi ormanı haline getirmiş bir vatan.
Caddelerinden bayram coşkusu fışkıran bir memleket.
Rengârenk balonlar, bitmek tükenmek bilmeyen havai fişekler, yüzbinlerce insanın birlikte şarkı söylediği konserler, on binlerin dans ettiği balolar hayal ediyorum.
Nihayet ortak bir vatanı, aynı vatanı tahayyül ediyorum.
* * *
Çok değil.
Bir hafta. Gelin deneyelim.
Gelin bütün her şeyi, kavgaları, kırgınlıkları unutalım.
Hiç olmazsa deneyelim.
Bir hafta.
Dişlerimizdeki kenet kelepçelerini açalım.
Yumruk haline gelmiş ellerimizi serbest bırakalım. İstediklerini yapsınlar.
El ele mi tutuşacaklar, el mi sıkışacaklar, alkışlayacaklar mı?
Zafer işareti mi yapacaklar?
Dua mı edecekler?
Bırakalım yapsınlar.
Hepsini yapsınlar.
Bir hafta, 7 gün, 168 saat.
Yetmiş beş yıllık bir geçmişin gölgesinde açık görüşmeye çıkalım.
Şu kasvetli kuytuları terk edip, bir haftalık teneffüse çıkalım.
Zil yeniden çalıncaya kadar aynı bahçede koşup oynayalım.
Gelin şu kutsal ortak vatanı keşfedelim.
* * *
Evet bütün bunları düşündüm.
Bir parti genel başkanının teşkilatlarına gönderdiği bir kâğıt parçası beni rüyalara daldırdı.
Renkli hayaller dünyasına götürdü.
Aşırı iyimserlik mi?
Safoşluk, enayilik mi?
Hiç önemli değil.
İster öyle, ister böyle.
İster iyi niyetli, ister art niyetli.
Hiç fark etmez.
Şimdi bir deneme fırsatı var. Şimdi aynı kamu meydanını paylaşma, ortak kullanma fırsatı var.
Yetmiş beş yıllık parçalanmış, kamplaşmış, köşe bucakta kalmış bir maziyi, ortak tarih haline getirme imkânımız var.
Şimdi parçalanmış duygular puzzle'ını birleştirip, ondan bir ortak vatan haritası çizme şansımız var.
Yepyeni bir duygu Misak-ı Milli'si ilan etme vazifesi var.
Başarabilir miyiz?
Kimbilir...
Belki başaramayacağız.
Ama ya bir de başarırsak...
Paylaş