Veda

Haberin Devamı

RAHMETLİ babamın seyrettiği son film, Zeki Alasya’nın da oynadığı “Güle Güle” filmiydi...
Film, 60 yaşını geçmiş, biri kadın 5 arkadaşın hikâyesini anlatıyordu.
Aralarından biri kanser olunca, onun hayatındaki en büyük arzusu olan Küba’ya gidebilmesi için soygun yapmaya karar veriyorlardı.
Filmi Zeki Ökten çekmişti...
Zeki Alasya, Metin Akpınar, Eşref Kolçak, Yıldız Kenter ve Şükran Güngör oynuyordu.
Büyük sanatçılardı...


* * *


Annem, o akşamı şöyle anlatmıştı:
“Film, babanı çok etkiledi. İlk defa bu kadar ağladığını gördüm...”


* * *


Babam, o filmi seyrettikten kısa süre sonra öldü...
Annem, babamın ölümünü şöyle anlattı:
“Sabah beni uyandırdı, ‘Hafize ben ölüyorum. Kuran’ı al, başucuma gel ve oku’ dedi.
Ben, ‘Şükrü nereden çıkardın bunu’ deyince şunu söyledi:
‘Tanıdığım bir ağrı değil bu. Buraya kadarmış’.”


* * *

Haberin Devamı


Sonra elini annemin omzuna koymuş...
“Hakkını helal et” demiş...
Üç kere hıçkırmış ve son nefesini vermiş...
O sırada sabah ezanı okunuyormuş...


* * *


Venedik’te bir kanalın kenarında yürürken, Tansu arayıp “Zeki Alasya öldü” dediği an aklıma o film geldi...
Arkadaşlarının, kanser olan arkadaşlarını “Güle güle” diyerek Küba’ya uğurladıkları film, babamın “Allahaısmarladık” filmiydi...
Hayatım boyunca beni en çok etkileyen film olan “Venedik’te Ölüm”ün geçtiği sokaklarda yürüyordum.
Kendi hayatımın şeridi geri sarmaya başladı...
O kahkahalı yılları hatırladım...

Niye renkleri hep gri niye suratları hep asık

KAHKAHA yıllarıydı...
Zeki Alasya’lar, Metin Akpınar’lar, Ferhan Şensoy’lar salonları dolduruyordu.
Henüz Ortadoğulu olmamıştık, bir Akdeniz ülkesiydi. Mizah, siyaseti ti’ye alabiliyordu...
Demirel’le, Erbakan’la, Turgut Özal’la dalga geçilebiliyordu.
Salonlardan kahkahalar yükseliyordu.
Gülüyorduk...
Milletçe gülüyorduk...
Tek millet olduğumuz günlerdi...


* * *


Siyasetçiye sadece biz gülmüyorduk...
Demirel de gülüyordu kendini ti’ye alan o güzel insanlara...
Rahmetli Özal ve Erbakan da gülüyordu.
Siyaset onları besliyor, onlar siyaseti zenginleştiriyor, insanileştiriyor...
Sahnelerde, filmlerde siyasetçileri, belediye başkanlarını, milletvekillerini oynarken halkın gözünde büyüyorlar ama gırgıra aldıkları siyasetin yüzünü de güldürüyorlardı.


* * *

Haberin Devamı


Sonra kapkaranlık bir ara rejim üzerimize çöktü.
Korktuk...
Sindik, sindirildik...
İçimiz kurudu... Kurutuldu...
Hoşgörülü Demirel’ler, esprili Erbakan’lar hayatımızdan sessizce çekildi...
Siyasetimizin ve siyasetçimizin yüzü asıldı, suratı tekallüs etti...
Mahalle asık suratlı, kendini fazlasıyla ciddiye alan tiplerle doldu...


* * *


Kedi karikatürlerine bile tahammül edemeyen bir siyasi nesil geldi...
Gençlerine, gülmeyi değil, kininin davasını vasiyet eden insanlar dönemi başladı...
Mizah, siyaseti kaybetti...
Siyaset mizahına ihanet etti...


* * *


Bu hengâme içinde kendi kendimize şu soruyu sormadık:
İyi de arkadaş, asıl kaybeden kimdir...
Siyasettir arkadaş, bil ki, asıl kaybeden siyasettir...
Bu ülkenin hoşgörüsüdür...
Birlikte yaşama arzusudur.
Yani arkadaş, bil ki, geçen hafta kaybettiğimiz Zeki Alasya ile birlikte, siyaset de çok önemli bir ferdini kaybetmiştir...


* * *

Haberin Devamı


Allah Metin Akpınar’a uzun ömürler versin...
Versin ki, her gün ona bakalım...
Bakalım ve bir gün yine güler yüzlü toplum haline gelebileceğimiz umudunu kaybetmeyelim...
Bir gün yine salonların
Erbakan’ların kadayıf
esprileri ile, Demirel’lerin gerdan kıvırmalarıyla yankılansın, kahkahadan kırılalım yine...
Yeniden, güler yüzlü bir tek millet haline gelebilelim.


* * *


Güle güle Zeki Alasya...
Bizi çok güldürdün... Çok düşündürdün... Çok sevindirdin...
Çok mutlu ettin...
Şu küçük fani dünyamızda bıraktığın şey...
Çok hoş bir sedaydı...

Yazarın Tüm Yazıları