Paylaş
Sessiz şair, 1 Temmuz 1950'de İzmir'e girerken yanından hiç ayırmadığı not defterini çıkarıyor.
O gün, cumartesidir.
Ve yıllarca önce ayrıldığı İzmir'i gördüğü anki duygularını şöyle yazıyor:
‘‘Bu meltem, kırların bu görünüşü ve bitkilerin kokusu; hepsi öylesine bildik. Sonra yavaş yavaş şehrin kendisinin görüntüsü beliriyor kafamda. Belleğimde öylesine açık seçik, şimdi ise tanıyamayacağım kadar değişmiş.
Anlamadığım bir büyücülük törenine katılmış gibiyim... Sanki ölülere meydan okumak için yapmışım bunu... Ama dönmek için çok geç artık. Körfezin öbür yakasındaki birinin durmadan ve amansızca sardığı bir iplikle bağlıyım bu kıyıya.’’
* * *
O gün not defterine dramatik bir geri dönüş psikolojisini, sansürsüz duygularla aktaran bu şair, Yunanistan'ın ünlü Seferis'idir.
Yani Nobel ödüllü şairi.
1918'de ayrıldığı doğum yerine dönmektedir.
Tam 32 yıl sonra...
Doğum yeri, benim küçüklüğüme Urla İskelesi olarak kazınan o küçücük liman kasabasıdır.
Yerlisi sadece İskele der.
İşte orada limana doğru inen küçük bir sokaktaki iki katlı evde doğmuş Seferis.
Sokağın numarası ise 2427...
Kendisini amansızca saran ipliklerle bağlı hissettiği bu İskele, onun ruh teknesini demirlediği yerdir.
O yüzden bütün hayatı boyunca, ‘‘öteki kıyı’’ aynı zamanda ‘‘öteki hayatın’’ kendisi olmuştur.
‘‘Sazlar ve kamışlar olan o öteki kıyıda,
Kumsallarında, susamış kürekçiler için
Su bulunan adalar.’’
O gün doğduğu yere, ana rahmine dönen şair, ‘‘öteki kıyısını’’ sıla haline getirmiş, kendisi orada, ruhu burada bir göçmendi.
Onu Nobel'e götüren de belki bu muazzam sıla tutkusuydu.
Geçen yıl limana inen sokaktaki o sıla evine küçük bir plaket takılmıştı.
* * *
Gecikmiş, hem de çok gecikmiş bir plaket.
Seferis'in doğduğu evin üzerine takılmış bir plaket.
Sokağa da onun adı verilmişti.
Hiç olmazsa adı, öteki kıyısına taşınmıştı.
Şimdi belediyenin ANAP'lı üyeleri sokağın adını değiştirme kararı almışlar.
Neden, hangi akla hizmet etmek için?
Belli değil.
Seferis'i tanıyorlar mı? Sokaktaki o plaketten başka bir yerde adını duymuşlar mı?
O da belli değil.
Kendi yaşadıkları o güzel İskele'nin tarihini biliyorlar mı?
Neredee...
Küçüklüğümün İskele'si benim Ege tutkumun başkentlerinden birisiydi.
Çeşmealtı'na giden yol üzerindeki o şirin kasabanın limanına her çıkışımda ‘‘İşte benim vatanım burası’’ diye düşünürdüm.
Ege'lilik kendini böyle kasabalarda kabul ettirir. Esir alır.
Bir daha hep o kıyıda kalırsınız.
Uzaklara gitseniz bile ayrılamazsınız.
İşte o yüzden Seferis'in, o cumartesi akşamüzeri İzmir'e girerken hissettiği şeyleri çok iyi anlıyorum.
O yüzden bir kasaba belediyesinin, her şeyini bu kıyıda bırakmış büyük bir şaire yaptığı bu terbiyesizliği hazmedemiyorum.
Hem Türk olarak.
Hem de İzmirli olarak.
Benim İzmir'im, eski bir hemşerisinin adına öfkelenecek kadar hoşgörüsüz değildi.
* * *
Benim İzmir'im, Dario Moreno, Attila İlhan, Seferis gibi hemşerileri ile iftihar ederdi.
Akşamüzerleri, denize dik uzanan sokaklara atılan kilimler üzerinde otururken, bize verilen kültür, derin bir hoşgörüydü.
O yüzden çok üzgünüm.
Hem de çok...
Paylaş