Paylaş
Sizi merakta bırakmadan hemen bu sözlerin ne anlama geldiğini yazayım. ‘‘Tavşan raksı’’, çengilerin klasik dans güzergáhının üçüncü bölümüdür.
‘‘Bu bölümde kıyafetler değişir. Ziller gene parmaklardadır. Tavşan gidişi gibi sekmelerin bol olduğu bu bölüme tavşan raksı adı, bu koreografik özelliklerinden dolayı verilir.’’
Bu cümleleri dün bir solukta okuduğum bir kitaptan alıyorum.
Kemal Özdemir'in, ‘‘Oryantal Göbek Dansı’’.
Anlayacağınız ‘‘oryantalin’’ kitabı yazılmış.
* * *
Kitabı okumaya başladıktan sonra kendi kendime bir test yaptım. Adını ezbere bildiğim kaç Türk dansözü vardır?
Babuş, Nana, Aysel Tanju, İnci Birol, Romalı Perihan, Özcan Tekgül, Prenses Banu, Leyla Sayar, Tülay Karaca, Şehrazat, Nesrin Topkapı, Sibel Can, Mezdeke, Tanyeli...
Orada durdum, daha ileri gitmedim.
Hafızamda bayağı dansöz ismi kalmış.
Özel ilgiden mi? Yoksa etrafıyla ilgili veya magazin basınıyla orta halli ilgili her Türk erkeğinin üç aşağı beş yukarı ezberinden sayabileceği isimler mi?
Galiba ikincileri.
Dans hepimiz için rahatlıkla telaffuz edilebilecek bir kelimedir. Ama iş, dansın tamamen bize ait biçimi olan ‘‘oryantale’’ gelince, tabular dünyasının, ayıplar mahallesinin duvarları önümüze dikilir.
İsterseniz bir cesaret hapı alıp, bu ayıplar mahallesine dalalım.
Mesela ideal dansözün vücut ölçüleri nedir?
Ben bilmem. Ama kitaba göre, 90-60-90'a çok yakınmış.
Boyları 1.65 ile 1.75 arasında değişiyormuş. Göğüs ölçüleri 86-90, kalça genişliği 88-98 ve belleri 58-64 santim arasındaymış.
Türk dansözlerinin en büyük rakibi Mısırlı dansözler.
* * *
Ancak Türk ve Mısırlı dansözler arasında çok önemli iki fark var.
Türk dansözleri, Batı'ya açıklığın verdiği cüretle cinsellik öğesini çok daha fazla ön plana çıkarırlar.
Zaten kitapta yer alan kostüm tarifi her şeyi anlatıyor:
‘‘Genel ahlak kurallarını zorlayacak derecede küçük, ancak o derecede renkli.’’
Türk dansözü seyirciye yakındır. Onun ayağına gider.
O an, ‘‘Zamanın derinliklerinden gelen bir tanrıçaya dokunmak için en önemli fırsattır’’.
* * *
Mısır rakkasesi ise ‘‘Seyirciye uzaktır. Dans cinsel çekicilikten çok oryantal ritmli kalça hareketi ağırlıklı uzuvlar cimnastiğine dönüşmüştür’’.
Ama Mısır rakkasesinin ağır salınımlı cimnastiği, ona Türk dansözüne göre başka bir avantaj sağlar.
İki-ikibuçuk saat sahnede kalabilir. O nedenle bir Mısır rakkasesi, 60 yaşında kariyerinin zirvesindedir.
Vücut diriliğine ve kıvrım estetiğine prangalanmış Türk dansözü ise sahnede 30 dakika kalır. Otuz, bilemediniz 35'inde artık kariyerinin sonundadır.
Israrcı olanları ise hüzünlü bir sahne beklemektedir.
Üçüncü, dördüncü sınıf barlarda önce konsomatris, sonra dansöz ve sonra yine konsomatris sırasıyla gelip geçen geceler.
Her yıl biraz daha ağırlaşan makyajlar altında ezilip kalmış bir enkaz.
Neyse biz yine ‘‘dansözler áleminin gizli kitabına’’ dönelim.
Türk dansözlerinin en büyük zaferi, bu alandaki ‘‘Roman’’ monopolünü yıkmak olmuştu.
Bu sanat, bütün Osmanlı boyunca ‘‘Çingenelerin’’ tekelindeydi.
Çünkü onlar, ‘‘Kapı gıcırtısı eşliğinde bile dans etme kabiliyetine sahip’’ bir geleneğin çocuklarıdır.
Türk dansözleri, bu tekeli yıkmakla kalmayıp Batı'ya da taşıdılar.
Mesela ilk Türk dansözü Emine Adalet Pee...
Soyadına takılmayın. O, evlendiği Alman'dan gelme soyadıdır.
Seyirci bilançosu ise müthiş.
Atatürk, İngiltere Kralı Beşinci George ve Hitler'in önünde dans etmiş.
Daha başka bilgiler ister misiniz?
Mesela Kudret Şandra'nın bugüne kadar kaç dansöz yetiştirdiğini?
Tam 500...
* * *
Eminim herkesin bir veya iki favori dansözü vardır.
Benimkiler, Nesrin Topkapı ve Sibel Can'dı.
‘‘Dı’’ diyorum, çünkü artık her ikisi de profesyonel dansı bıraktılar.
Ama bir şeyi de itiraf edeyim.
Galiba gizli gizli Mezdeke'yi de merak ediyorum.
Paylaş