Paylaş
O gün İstanbul-Isparta seferini yapan uçak, normal saatinde kalkmış ve rahat bir yolculuktan sonra Isparta Süleyman Demirel Havalimanı’na doğru alçalmaya başlamıştır.
World Focus şirketinden kiralanan yolcu uçağında 7’si mürettebat 57 kişi bulunmaktadır.
Ne olduysa o iniş anında olur. Uçak havalimanının yakındaki bir dağa çarparak parçalanır.
İşte bu uçak, Türk bilim tarihinde, ünlü romancı Dan Brown’a kadar uzanacak bir tartışmayı başlatacaktır.
MELEKLER VE ŞEYTANLARIN MERKEZİNE GELEN HABER
Uçağın yolcularından biri Engin Arık adında bir kadındır. Onun kazada öldüğü haberinin ulaştığı yerlerden biri, Türkiye’den uzakta, yerin 100 metre altında dünyanın en ilginç deneylerinden birinin yapıldığı yer.
Burası, bütün dünyanın Dan Brown’ın “Melekler ve Şeytanlar” romanından öğrendiği İsviçre’deki CERN adlı bilim merkezidir.
Prof. Engin Arık Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesidir. Ama en önemlisi, Türkiye’nin CERN’deki ATLAS çalışmalarını yürüten kişidir.
O gün onunla birlikte uçakta ölen 5 fizikçi daha vardır.
Araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan ile yüksek lisans öğrencisi Engin Abat...
Prof. Dr. Serkant Çetin
BU ALTI KİŞİNİN ORTAK ÖZELLİĞİ
Bu öteki 5 kişinin de ortak bir özelliği vardır.
Hepsi de Prof. Arık’ın yönetiminde CERN’deki ATLAS ve CAST deneylerindeki araştırmalarda ve Türkiye’de kurulması için çalışılan Türk Hızlandırıcı Merkezi projesinde çalışmaktadır.
İşte CERN’e ulaşan haber budur.
Türkiye’nin dünya çapındaki CERN çalışmalarında yer alan bu ekibin tamamı kazada hayatını kaybetmiştir.
Bunun anlamı, üç CERN neslinin kaybolduğudur.
KAZA DEĞİL TÜRK CERN’İNİ YOK ETME KOMPLOSU MU
Bu ekibin ölümü beraberinde bugüne kadar bitmeyecek bir komplo teorileri tartışmasını başlatacaktır.
Tartışmayı TOBB ETÜ Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Saleh Sultansoy başlatacaktır. Prof. Sultansoy, kazada ölen Prof. Arık’la 1991’de tanışmış ve birçok projede birlikte çalışmıştır.
Ona göre bu bir kaza değildir. Uçak düşmemiş, yüzde 99 ihtimalle düşürülmüştür.
“O uçak düşürülmeseydi, Türkiye bugün CERN’de asil üye olurdu. Türkiye toryum yarışında dünyada liderler arasında olurdu. Türk Hızlandırıcı Kompleksi ve Türk Bilim Kenti kurulurdu” diyordu.
GİZLİ BİR EL UÇAĞIN İRTİFASI İLE OYNADI
Prof. Sultansoy sadece bununla da kalmamış, düşürülme tezini şöyle geliştirmişti:
“İrtifa ile oynama vardı. 2-3 saat içinde bir oynama var ve uydulardan gelen sistemden bizim bölgeye yanlış bilgiler gelmiş. Yani 500 metre civarında fark var. 500 metre fark, tam da dağa vurmak için yeterli. Bu konuda 1-2 kanaldan bilgi geldi.”
Ona göre 2007 çok önemli ve kritik bir yıldı. Türkiye “hızlandırıcı” çalışmalarında bir aşama daha yukarı çıkacaktı. Ancak Türkiye yanlış tercihlere ve teknoloji seçimine zorlanıyordu. Prof. Sultansoy, “Ben ve Arık hoca buna karşı çıkıyorduk” diyordu. Ancak düşen uçak, bunu yapacak ekibi tamamen yok etmişti.
Ancak bütün bunlar birer komplo teorisi olmaktan öte gidemedi. Kaza ile ilgili araştırma yapan ciddi kuruluşlar ve uzmanlar bunun tamamen yanlış yaklaşımdan kaynaklanan bir pilotaj hatası olduğunu kabul ettiler.
Dünya uçak kayıtlarına da böyle geçti.
Prof. Engin Arık
KAZADAN BİR HAFTA ÖNCE İSTANBUL’DA BİR TARTIŞMA
Resmi kayıtlara göre o günkü meşum kazadan kurtulan yoktu. Ancak gayriresmi olarak bu uçaktan kurtulan bir kişi vardı. Ve o kişi de Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi toplantısına giden CERN ekibinin “yedinci” üyesiydi.
Şimdi o yedinci bilim insanının hikâyesini öğrenmek için, o kazadan bir hafta öncesine dönelim.
O gece İstanbul’da bir evde genç bir karıkoca arasında tartışma geçmektedir.
Genç erkek, ertesi hafta Isparta’da yapılacak olan Türk Hızlandırıcı Merkezi projesinin yürütücü yardımcısı ve ekibin 7’nci üyesi Doç. Dr. Serkant Çetin’dir. Aslında CERN yedilisinin ertesi gün Süleyman Demirel Üniversitesi’nde katılacağı toplantının koordinatörü de odur.
Ancak psikolog olan eşi, Amerika’dan konferans vermek için davet ettiği bir meslektaşının karşılanması ve konferans hazırlıklarında ona yardımcı olmasını istemektedir. “Bu toplantı benim için çok önemli ve senin bulunmanı da çok istiyorum” der.
AMERİKALI PSİKOLOG ‘BEN BİR KAHRAMANIM’ DİYOR
Genç erkek sonunda karısının ısrarına dayanamaz. Arkadaşlarını arayıp “Ben öbür gün bir uçakla geleceğim ve toplantıya biraz geç katılacağım” der.
Eşinin ısrarı onun hayatını kurtaracaktır.
Türkiye’ye gelen Amerikalı psikolog, ülkesine döndüğünde arkadaşlarına şunu söyleyecektir:
“Ben orada bir fizikçinin hayatını kurtaran kahramanım.”
İşte o uçaktan kurtulan 7’nci bilim insanı bugün Prof. Serkant Ali Çetin’dir...
Belki kendileri kabul etmeyecek ama ben onlara “CERN Yedilisi” diyorum.
“CERN Yedilisi”nin hayattaki tek üyesi bugün Bilgi Üniversitesi’nde kurulan Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin başında bulunuyor.
BİR SUİKAST DEĞİLDİ AMA ORADA BİR KADER VARDI
O kazada komplo teorilerini haklı çıkaracak bir şey yoktu. Ama o uçakta kaderin 7 kişiye oynadığı tuhaf bir oyun vardı.
Düşen uçağı World Focus’tan kiralayan Türk şirketinin adı “Atlas Hava Yolları”ydı...
CERN’in en önemli deneylerinden biri de ATLAS adını taşıyor. Bu CERN deneyinin bugün Türkiye koordinasyonunu Bilgi Üniversitesi’ndeki araştırma merkezi yapıyor.
Ve Prof. Arık’ın yaptığı Türkiye ATLAS Projesi’nin koordinatörlüğünü de artık Isparta’da düşen Atlas Havayolları uçağından kurtulan bu yedinci üye sürdürüyor.
Türkiye o meşum kazada çok kıymetli 6 bilim insanını kaybetti.
Ama geriye kalanlar ve yeni nesil bilim mücadelesine devam ettiler.
Bugün Türkiye’nin CERN’de çalışan 130 bilim insanı var.
Ayrıca ülke olarak bu dünya merkezinin en büyük iki projesinde yer alıyoruz.
Ve ben de büyük bilim insanı Prof. Engin Arık’ın ve hayatını kaybeden arkadaşlarının hatırası önünde saygıyla eğliyorum.
Onun ve birlikte aynı kaderi paylaşan beş arkadaşının ruhu şad olsun.
TANRI PARÇACIĞINI KEŞFEDEN MERKEZ
ATLAS, İsviçre’deki CERN laboratuvarının yerin 100 metre altında yaptığı deneylerde elde edilen verilerin gözlemlendiği ve değerlendirildiği en önemli iki deneyden biri.
ATLAS bir tür “Görmeyen gözler”. Bu gözler, algıçlar yani algılayıcılar. Ancak tek tip algıç yok. Algıçların kimisi enerjiyi, kimisi konumu ölçüyor.
Bu çarpıştırıcıda dört noktada veri toplanıyor. ATLAS’ın kardeş bir deneyi daha var. Onun da adı CMS. Bu iki deney tamamen aynı amaca hizmet ediyor. ATLAS bütün dünyada “Tanrı parçacığı” olarak bilinen, “Higgs Bozonu”nu keşfeden iki CERN deneyinden biri. Bu keşif sayesinde 2013 yılı Fizik Nobel Ödülü’nü Higgs parçacığının varlığını öne sürenler aldı.
ATLAS’TA BUGÜN KAÇ TÜRK ÇALIŞIYOR
NİYE aynı işi yapan iki deney var diye sorarsanız cevabı şu:
Çünkü böyle büyük araştırmalarda en az iki noktada doğrulama beklenir. Birbirinden bağımsız iki gruba bağımsız tasarımlar ve üretimler yaptırılıp aynı yapıdaki veriyi alıp incelemeleri istenir. Prof. Çetin, “Bu kadar büyük skalada tam uçurumun ucunda bilim yaptığınız zaman tam sınırı zorladığınız zaman bu teyit şarttır” diyor.
Ama CMS de aynı şeyi keşfetti.
Türkiye bugün hem ATLAS hem de onun ikizi CMS’nin üyesi. Ve Tanrı parçacığını bulan ATLAS projesinde 30 Türk bilim insanı çalışıyor.
YARIN
‘CERN YEDİLİSİ’NİN SON ÜYESİNE SORDUĞUM 2 SORU
O kazadan 13 yıl sonra, geçen hafta, işte bu “CERN yedilisi”nin hayatta kalan son üyesi ile buluşup bu kazadan sonra dünyanın bu en gizemli araştırma sisteminde kapalı kapılar ardında yapılanları konuştum.
Yarından itibaren 13 yıl önce yarım kalmış bu hikâyenin puzzle’ını tamamlayacağız. Ve yedinci üyeye şu soruyu sorarak başlayacağım:
“Hocam 13 yıl boyunca yerin 100 metre altında ne aradınız, ne buldunuz, ne bulamadınız...
Söyleyin...
Kainatın yaratıldığı o ilk ana ne kadar yaklaştınız...”
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş