SON iki yıldır, yolda rastladığım güzel Türk bayraklarını sizlere tanıtıyorum.
Bugün listeme üç bayrak daha ekliyorum.
İkisi İstanbul, biri Adana’dan.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu ayağından girişinin sol tarafına bir Türk bayrağı dikildi.
O taraf sık bir ağaç dokusuyla kaplı.
Bayrak direği çok yüksek tutulduğu için, köprüye doğru ilerlerken ağaçların üzerinde dalgalanan Türk bayrağı insanı gerçekten duygulandırıyor.
Ayrıca, Karadeniz’den gelen rüzgárı aldığı için, 24 saat kesintisiz dalgalanıyor.
İkinci bayrak, TEM yolu üzerindeki yeni ‘Carrefour-SA’ alışveriş merkezinin önüne dikildi.
Direği ve bayrağının ebadıyla, gerçekten bir Türkiye şirketine yakışır güzellikte.
* * *
Geçen hafta Adana’daydım.
Baraj gölünün üzerinde Hilton Oteli’ne giden köprünün sol tarafında bir bayrak dikkatimi çekti.
Büyükşehir Belediyesi diktirmiş.
Yüksekliği ve dalgalanışı insanı etkiliyor.
Gerçekten hoşuma gitti.
Ama bir küçük itirazım var.
Bayrağın direği çok kötü.
Yekpare masif bir maddeden yapılmadığı için iç içe geçmiş borular gibi duruyor.
Ayrıca çok yüksek olduğu için direk bombe yapıyor.
Adanalılardan ve Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan rica ediyorum.
Bu çok güzel bayrağa yakışan bir direk diksinler.
Bu yazıyı da bir fahri hemşerilik dilekçesi olarak kabul ediniz.
* * *
Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin her yerinde gördüğüm güzel Türk bayraklarını yazmaya devam edeceğim.
Çünkü bir ülkenin, bir toplumun ortak sembollerine verdiği değer, onun en kuvvetli dayanaklarından biridir diye düşünüyorum.
* * *
Önceki hafta ‘Radikal’ Gazetesi’nde küçük bir haber okudum.
Fransa Parlamentosu bir kanunla, Fransız Milli Marşı’nı okullarda zorunlu ders haline getirmeye hazırlanıyormuş.
Eğitim reformu paketi içinde yer alan yasa tasarısı 15 Mart’tan itibaren Senato’da tartışmaya açılacak. Sonra Meclis ve Senato’nun Versailles’da yapacağı ortak oturumda oylanacak.
Yeni yasa girişimi şu gerekçeden kaynaklanıyor: Dört yıl önceki Fransa-Cezayir milli maçı öncesinde milli marşın ıslıklanması, cumhuriyetin bütünlüğüne indirilmiş bir darbe kabul ediliyor. Bunun üzerine bir yasa çıkarılıyor ve milli marşa hakarete 7 bin 500 Euro para cezası getiriliyor.
Şimdi ise eğitim reformu çerçevesinde cumhuriyetin bir kazanımı, bir değer olarak öğretilmesi öngörülüyor.
Fransız Milli Marşı ‘La Marseillaise’ ilginç ama aynı zamanda çok tartışılan bir marştır.
Müzikal olarak, bizim milli marşımıza göre çok daha kolay öğrenilebilen ve söylenebilen bir özelliği vardır.
Sözleri ise oldukça kanlıdır.
Fransa’nın Prusya ile yaptığı savaşta kazandığı zafer üzerine yazılmıştır.
Bazı yerlerinde kan dökmekten söz eder.
* * *
İşte bu nedenle bazı Fransız aydınları, milli marşlarının sözlerinin değiştirilmesini isterler.
Ama bakın Fransız hükümeti ne yapıyor. Bu kanlı marşı bırakın değiştirmeyi, okullarda öğretilmesini zorunlu hale getiriyor.
Hem de ne zaman?
29 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Anayasası referandumuna 3.5 ay kala.
Yani bir yandan milletler üstü bir birlik olan Avrupa Birliği’ni kuvvetlendireceksin.
Öte yandan, milli devletin en önemli iki sembolünden biri olan milli marşı zorunlu hale getireceksin.
Bu bir çelişki mi?
Cevabı çok tartışılacak bir soru.
Benim cevabım ise şu: Hayır çelişki değil.
Avrupa marşı olan ‘Hymne a la Joie’ ile milli marşlar birbirinin rakibi değildir ve olmamalıdır.
* * *
Ancak Türkiye açısından tartışmamız gereken bir durum var.
Türkiye’de milli marşın okullarda zorunlu olarak öğretilmesini gerektiren bir kanun var mı?
Dün bu konuyu araştırdım ve olmadığını öğrendim.
Buna karşılık, milli marşın okullarda hafta sonu ve başında düzenlenen törenlerde okutulmasını öngören bir Milli Eğitim Bakanlığı genelgesi bulunuyor.
Ayrıca bazı yönetmeliklerde de milli marşın hangi törenlerde okutulacağına ilişkin hükümler yer alıyor.
Yani, milli marşın okunması genelge ve yönetmeliklerde ele alınıyor.
Buna karşılık din eğitimi ve öğretimi Anayasa’da düzenleniyor.
Artık tartışmamız gereken konu budur.
12 Eylül’ün toplumumuza getirdiği huzur yanında yaptığı yanlışlıklardan biri, din eğitimini zorunlu hale getirmesidir.
Bu yanlışı düzeltme zamanının geldiğine inanıyorum.