Üç gün yası bile bekleyemediniz mi

NE diyeyim...
Üzüleyim mi, kahrımdan mı öleyim...

* * *

Artık umudumu kesip yolda yürürken kendi kendime homurdanan bir meczuba dönüp, kendi kendime mi guruldayayım...

* * *

Şöyle mi diyeyim yani...
“Sayın Başbakan...
Cumhurbaşkanımız ile istişare edip 3 gün yas ilan etmeye karar verdik” diyorsunuz...

* * *

Ülkenin bütün sanatçıları konserlerini iptal ediyor...
İnsanlar şarkı bile dinlemiyor...
Evlere hüzün çöktü...
Yüzler gülmüyor...
Şirketler önceden verdikleri ilanlarını çekmişler...
Türkiye, yasını tutuyor...

* * *

Ama o ne...
Dün iktidar yanlısı gazetelerin arka sayfalarına bakıyorum...
Başbakan tam gaz seçim kampanyasına girmiş.
Şen şakrak ilanlarla, AKP’ye oy istiyor...
Elde mühür... Ampule basıyor.

* * *

Sayın Başbakan, bu yası siz ilan ettiniz.
Üç gün dediniz.
Yoksa bu yas sizin için değil de, sadece bu acıyı gerçekten çeken insanlar için, nezaket gereği mi ilan edildi...
Dün seçim mitinglerine ara verdiğinizi söylüyorsunuz. Öyleyse gazetelere verilen bu ilanlar ne oluyor? Yani bu kadar mı çok ihtiyacı var koskoca AKP’nin bu ilanlara...

* * *

Yoksa, akıtılacak nefret damarda, yandaş medyaya devlet havuzlarından akıtılacak para ise kasada durmuyor mu...

Yüzde 50, çok insana nasip olmayacak iyi bir şanstır

WOODY Allen’ın yeni filmi “Mantıksız Adam”ı çok sevdim.
“Maç Sayısı” kadar güzel bir film.
Emma Stone harikulade oynuyor.
Dış diyaloglar her zamanki gibi olağanüstü.
Filmde “şans” ve “kısmet” üzerine bir konuşma var.
Felsefe hocası rolünü oynayan Joaquin Phoenix, lunaparkta bir şans oyununda kazandıktan sonra şunu söylüyor:
“Yüzde 50, bazı insanların sahip olabileceğinin çok üstünde bir şanstır...”
Bu ülkede yüzde 50 şans verilip, onu bozuk para gibi harcayıp, her şeyi berbat edenleri hatırladım tabii ki...

Yani şimdi Hasan abi Fehmi abi, Cengiz ve ben aynı safta mıyız

FEHMİ Koru’nun, Nokta dergisine verdiği mülakatı okudum.
-“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hiç anlayamamışım” diyor..
Vallahi ben de öyleyim.
-“Cumhurbaşkanı seçimle gelebilir ama ancak Anayasa’da verilen hakları kullanabilir” diyor...
Vallahi ben de öyle düşünüyorum.
-“Oyların yüzde 50’sini alabilirsiniz. Ama öteki yüzde 50 de size karşı” diyor.
Vallahi ben de aynen bunu söylüyorum.
Nasıl oldu şimdi bu...
Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Fehmi Koru ve ben...
Aynı şeyleri düşünüyoruz, yazıyoruz...
Biz mi bir şeylere ihanet ettik..
Yoksa Cumhurbaşkanı mı makas değiştirdi...

Çok güldüm, çok eleştirdim çok üzüldüm, çok arayacağım

AYŞE Arman’a verdiği son mülakatı ağlayarak okudum.
Kendisine ödül verenlere gönderdiği son mesajı daha da ağlayarak okudum.
“İşte böyle onurlu bir veda olur” dedim içimden...

* * *

“Bunca genç can verirken, benimkinin lafı mı olur” dedi...
“Atatürk’e sarılın” dedi...
Kısa, onurlu, dimdik, hem de zihnimize klişe gibi işlenmiş o harika muzip gülüşüyle yaptı vedasını...
Kanserin, hiç olmazsa o muzipliği yok etmesine direnen bir cesaretle...

* * *

En karanlık günlerimizde bizlere kahkahalar attırdı...
O, kaza yapan sarhoş sürücü skeçleri, ortak mazimizin, hayaller müzemizin değerli eserleri gibi duruyor hafızamızda...

* * *

Çok da düşündürdü bizi...

* * *

Son yıllarda birkaç yazıda eleştirdim onu...
O da sahnelerden saydırdı bana...

* * *

Geç bunları anam babam...
Hiiç ama hiç önemi yok bunların...
“Hayatın şeyleri” deyip geçeceğimiz cinsten şeyler bunlar...
Ne birbirimizin canına kastettik, ne de malına...
Ne namusuna dil uzattık, ne haysiyetine...
Geçti ve o da gitti işte...

* * *

Sen hakkını helal et bize sevgili kardeşim Levent Kırca...
Sen affet bizi...

* * *

“Ya sen, sen de hakkını helal eder misin” diye sorsaydın bana...
Sana derdim ki...
Benim hakkım zaten daha yıllar önceden helaldi sana be kardeşim...
Üç kere değil, beş kere, on kere, yüz kere helaldi...

* * *

Çok güldürdün bizi, hüzünlü, yapayalnız, umutsuz, kahrolmuş çok gecemizi gülümseme vahalarına çevirdin...

* * *

Nur ol sen...
Nur içinde yat...

Günün en eğlenceli sorusu

BAŞBAKAN, Murat Sancak’a saldıran iki kişinin yakalandığını açıkladı.
Sizce, Şems grubunun gazeteleri bu haberi niye vermedi?
Atladı mı, yoksa...
Arkadaş, ben dedikodu yapmam