Paylaş
Hangi noktadayız? Şu anki durum muhasebesi nedir? Başkalarının yaptığı muhasebeye bakalım.
Yazıyı Newsweek Dergisi'nin son sayısından aktarıyorum.
Yazan, Norman Stone adlı bir öğretim üyesi.
Bilkent Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapıyor. Newsweek yazısına tam bir sayfa ayırmış.
KATALONYA KADAR
Yazı şöyle başlıyor:
‘‘Çok uzun olmayan bir süre önce, Türkiye bir Üçüncü Dünya ülkesiydi. Kemal Atatürk ülkeyi modernleşme yoluna soktu. Özellikle son 20 yılda Türkiye dikkati çeken bir güç haline geldi.’’
Bunun arkasından çarpıcı bazı karşılaştırmalar geliyor:
‘‘İsveç ekonomisi 20 yıl önce Türkiye'nin üç katıydı. Şimdi Türk ekonomisinin büyüklüğü İsveç'i geçti. Türkiye'nin hammaddesi bol değil. Ama bu trend devam ederse, Türkiye'nin dış ticaret hacmi Rusya'yı geçecek.’’
Başka ilginç karşılaştırmalar da var:
‘‘İzmir, Kocaeli ve İstanbul, İspanya'nın Katalonya bölgesi kadar müreffeh. Mecidiyeköy, Seul'un batısındaki en büyük elektronik merkezi.’’
Evet cümleler aynen böyle.
Yazan da biz değil, Türkiye'de öğretim üyeliği yapan bir yabancı.
Ve depremin meydana geldiği saat itibariyle durum:
‘‘Depremin olduğu an Türkiye, Birinci Dünya'ya doğru son adımları atıyordu.’’
Bu cümleyi son beş gün içinde ikinci defa okuyorum.
İngiliz Daily Telegraph Gazetesi de, bu depremin Türkiye'yi tam Üçüncü Dünya ülkesi olmaktan çıkmaya hazırlandığı sırada vurduğunu yazmıştı.
HÜKÜMET PERFORMANSI
Yazarın bütün bunlara eklediği çok önemli bir saptama daha var:
Yeni hükümetin aldığı son ekonomik kararların çok ciddi bir reform niteliği taşıdığını belirtiyor.
Gelelim asıl soruya.
Newsweek Dergisi'nin, ‘‘The big one’’, yani çok büyük diye nitelediği deprem, Türkiye'nin bu büyük yürüyüşünü ne ölçüde etkileyecek?
Evet, hepimizin merakla beklediği asıl bilanço bu.
Norman Stone'un bu konudaki analizi şöyle:
‘‘Bu depreme kadar Türkiye, Atatürk'ten bu yana en büyük siyasal ve ekonomik değişimini yaşıyordu. Hemen hemen Birinci Dünya'ya geçmek üzereydi. Deprem bu programa hayati bir darbe vurdu. Ancak Türkiye bundan önce de felaketlerle karşı karşıya kaldı. Onları aştı, bunu da aşacaktır.’’
Bir yabancı gözüyle somut durumun somut analizi...
Burada dikkat edilecek nokta, hükümetin çıkardığı son yasaların ve aldığı ekonomik kararların ekonomistler tarafından nasıl olumlu algılandığını gösteriyor.
Dolayısıyla deprem sonrasının yönetim planı yapılırken, bu noktanın mutlaka ve mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
Bununla neyi kastediyorum?
Hükümetin, bir panik psikolojisi içinde, depremin yaralarını sarmak için alacağı ekonomik kararların, son ekonomik reformların esprisine ters düşmemesi lazım.
TEMİZEL'E DÖNÜŞ MÜ?
Oysa dünden itibaren İstanbul ve öteki ekonomik merkezlerde, ‘‘Vergi anlayışında Zekeriya Temizel esprisine dönüş mü var’’ soruları sorulmaya başladı.
Hiç kuşkusuz depremin yaralarının sarılması için fedakárlıklar yapılacak.
Ancak bu fedakárlığı yaparken ekonomik reformların temel mantığını sarsarak, durgunluğa yol açabilecek yanlışlar yapmamak gerekiyor.
Onun için önce depremin yol açtığı maddi zararın çok ciddi bir bilançosu çıkarılmalıdır.
Son günlerde yetkili yetkisiz birçok ağızdan maddi hasarla ilgili çok abartılmış rakamlar veriliyor.
Oysa ciddi bazı değerlendirmelere göre, maddi zarar 8-10 milyar dolardan fazla değil.
NORMALE DÖNÜŞ
Bu da Türkiye'nin, ekonomik reform mantığını sarsmadan bulabileceği bir paradır.
Ama bundan daha önemlisi, ekonominin artık yavaş yavaş normal seyrine girmesini kolaylaştıracak bir psikolojik iklimin yayılmasıdır.
Türkiye'yi bir an önce bu iklimden çıkarmamız lazım.
Paylaş