Paylaş
Tarihi bir soruyu sormanın en kritik noktasındayız.
Kimse sormasa da ben soracağım.
* * *
Yıllardır yazıyorum...
Ortadoğu, “mertlik” kelimesinin sözlüklerden silindiği bir bölgedir.
* * *
Arkadan vurmak, Ortadoğu kalleşlik sanatının baş eseridir.
“Çocukları savaşta ön saflara sürmek”, bu bölgenin büyük adamlarının zihniyet haritasının en pespaye bölgesinde doğmuştur.
* * *
Mertlik meydanında kaybettiğini, namertliğin arka sokaklarında fazlasıyla geri almaya çalışan bir kafadır bu bölgenin bedeni üstünde taşıdığı şey.
* * *
Ve artık şunu iyice bilelim.
Bu namert coğrafya, elinden, avucundan, kalleş dimağından gelen bütün namertlikleri başkentimize, Avrupa’daki şehirlerimize taşımaya başlamıştır.
Ne yazık ki, biz Ortadoğu’ya gireceğiz hesabı yaparken, Ortadoğu, kanlı bıçak gibi bizim bağrımıza saplanmıştır.
* * *
Bunda bizim hiç mi hatamız olmadı... Oldu... Hem de çok fazlasıyla oldu.
* * *
Ama zaman, o hataları tartışma zamanı değil...
Hele hele o tartışmalardan yeni iç kavgalar, iç hesaplaşmalar çıkarma zamanı hiç değil...
* * *
Zaman, şu soruyu bütün samimiyetimizle sorup, aynı samimiyetle cevabını verme zamanı.
“Bu hatadan nasıl döneriz, bu bataklıktan nasıl çıkarız...”
Aynı anda bu kadar cephede savaşmak akıllıca bir hareket değil
-SURİYE’de kaybeden taraflar dışında herkesle kavgalı haldeyiz.
-Irak’ta kaybeden taraflar hariç herkesle kavgalıyız.
-Şu anda imajı yükselen İran’la kavgalı haldeyiz.
-Şu anda ABD’yi bile geride bırakan süper güç Rusya ile kavgalı haldeyiz.
-Kürtlerle hem içeride hem dışarıda kavgalı haldeyiz.
-İçeride ne yazık ki birbirimizle kavgalı haldeyiz.
-Arap dünyasının zihniyet açısından en etkili ülkesi Mısır’la kavgalı haldeyiz.
-ABD ile kavgalı olmasak bile kavgalı gibiyiz.
-En kritik meselelerimizde bütün Arapları ve bütün dünyayı karşımızda buluyoruz.
Türkiye, tarihi boyunca hiçbir zaman bu kadar çok cephede bu kadar umutsuz bir mücadele vermedi.
Ne mi yapmalıyız...
Dakika geçirmeden cephe ve düşman sayısını azaltmalıyız.
Öncelikle de içerideki kavgadan başlayarak.
Hiç olmazsa böyle bir günde sus be şuursuz adam
ÜLKEM ağlıyor...
Ülkem kaybettiği 36 insanının yasını tutuyor.
Gazetem Hürriyet, manşetinden bu kalleş terörü lanetliyor.
Çalıştığım grubun öteki gazetesi Posta, manşetinden “Teröre karşı tek yüreğiz” diye haykırıyor.
“Gün birlik günüdür” diye haykırıyor.
Yazarlarımız tek yürek, terörün karşısına dikilmiş.
Herkes öfkesini, kızgınlığını, hatta uğradığı haksızlıkları unutmuş...
Ama o ne...
İktidarın iki gazetesi Sabah ve Takvim, onca şehidi bir kenara bırakmış, Aydın Doğan’a saldırıyor.
Neymiş, bazı çevreciler bir araya gelmiş, Artvin’de bir maden ocağına karşı eylem yapmış.
Hürriyet de bu haberi vermiş...
PKK terörüne karşı dimdik duran Aydın Doğan’ın adını utanmadan, sıkılmadan PKK ile yan yana yazıyorlar.
Anlamıyorum...
Hadi bu gazeteyi yapanlar, yöneticileri şuurunu kaybetti.
Sahiplerinde de mi hiç şuur, hiç akıl yok yahu...
Milli şuur ve milli duygudan bu kadar mı nasiplerini almamışlar da, böyle bir günde bile içlerindeki nefreti, kini susturamıyorlar.
Hiç olmazsa böyle bir günde sus be şuursuz adam...
Ortak yas tutacağımız, birlikte ağlayacağımız bir günde kusma içindeki bu nefreti hiç olmazsa...
Bu tavrınla asıl sen PKK’ya yataklık ediyorsun...
BATAKLIKTAN ÇIKIŞ
Cumhuriyet’in fabrika ayarlarına dönmeliyiz
AKP’nin makul insanları, 7 Haziran hüsranından sonra şunu söylemeye başlamışlardı:
“Fabrika ayarlarına dönmeliyiz...”
Ben de şunu söylüyorum.
Artık, Türkiye de fabrika ayarlarına dönmeli.
Yüzümüzü medeniyet coğrafyasına yeniden çevirmeliyiz.
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimizi, ortak demokrasi değerleri üzerinde bir birlikte yaşama yörüngesine oturtmalıyız.
Cumhuriyet’in ülkemize getirdiği değerlere yeniden sahip çıkmalıyız.
Aman ha Hüseyin bu ‘delikanlılık’ lafını ağzından yel alsın
LAF ondan gelmeseydi ciddiye almazdım.
Ama o, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en yakın isimlerden biri.
Yıllardır onunla...
Hüseyin Besli dün Akşam gazetesindeki köşesinde şu tezi işlemiş:
Türkiye, Suriye’ye kara harekâtı yapabilir.
Bu harekâttan dolayı kaybedeceği ekstra bir şey yoktur.
Türkiye bu “delikanlı davranışı” yapabilir.
Ama ha Hüseyin kardeşim.
Bu delikanlılık lafını ağzından yel alsın.
Türkiye’nin daha kaybedebileceği çok şey var.
Böyle bir savaşta bütün dünyayı karşımızda bulabiliriz.
Paylaş